İklim felaketlerine karşı 'Herkes İçin Erken Uyarı Eylem Planı' devreye alınıyor

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Guterres, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında "İklim Dayanışma Paktı" kurulması çağrısında bulundu. "Herkes İçin Erken Uyarı Eylem Planı" kapsamında gelecek 5 yılda, kişi başı yıllık 50 dolar/cent yatırım maliyetiyle erken uyarı sistemlerinin hayata geçirilmesi planlanıyor.

İkim değişikliği kaynaklı felaketlere karşı "her bireyi korumak" amacıyla, gelecek 5 yılda 3,1 milyar dolar başlangıç yatırımıyla "Herkes İçin Erken Uyarı Eylem Planı" devreye girecek.

Plan, Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde 6-18 Kasım'da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 27. Taraflar Konferansı'nın (COP27) Dünya Liderleri Zirvesi'nde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından açıklandı.

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliği ve aşırı hava olayları nedeniyle giderek artan iklim felaketlerine karşı dünyanın her yerindeki bireyleri erken uyarı sistemleriyle korumak amacıyla geliştirilen plan, 2023-2027 döneminde atılacak adımları kapsıyor.

Gelecek yıl devreye alınacak

Gelecek 5 yıl boyunca kişi başı yıllık 50 dolar/cent veya toplamda 3,1 milyar dolar başlangıç yatırımıyla devreye alınacak plan, afet riski bilgisi, gözlemler ve tahminler, hazırlık ve müdahale ve erken uyarı sistemlerinin iletişiminin sağlanması olmak üzere dört temel maddeyi içeriyor.

Afet riski bilgisine ilişkin sistemlerin geliştirilmesi için 374 milyon dolar, gözlem ve tahmin alanında 1,18 milyar dolar, hazırlık ve müdahale adımları için bir milyar dolar ve iletişim ayağı için 550 milyon dolar yatırım yapılması hedefleniyor.

Dünya nüfusunun yaklaşık yarısının afetlere karşı erken uyarı sistemi bulunmazken, giderek artan felaketler bu sistemlerin aciliyetini ortaya koyuyor.

Savaştan 3 kat daha fazla insan yerinden oluyor

Planı açıklayan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, konuşmasında sürekli artan sera gazı emisyonlarının gezegenin genelinde aşırı hava olaylarını güçlendirdiğini söyledi.

Guterres, iklim felaketleri nedeniyle savaştan üç kat daha fazla insanın yerinden edildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"İnsanlığın yarısı halihazırda tehlike bölgesinde bulunuyor. Uyum ve dayanıklılığa eşit derecede yatırım yapmalıyız. Buna fırtınaları, sıcak hava dalgalarını, selleri ve kuraklıkları önceden tahmin etmemizi sağlayacak sistemler de dahil. Bu amaçla, öncelikle en kırılgan durumda olanları desteklemek üzere, dünya üzerindeki herkesin beş yıl içinde erken uyarı sistemleriyle korunması çağrısında bulunuyorum."

Guterres Afrika, Güney Asya, Güney ve Orta Amerika ve küçük ada devletlerindeki insanların iklim felaketlerinden ölme riskinin 15 kat daha fazla olduğuna işaret etti.

24 saat önceden erken uyarı, hasarı yüzde 30 azaltabiliyor

Erken uyarı sistemleri az gelişmiş ülkelerde afet kaynaklı ölümlerin, gelişmiş sistemleri bulunan ülkelere göre 8 kat fazla olduğunu aktaran Guterres, "Bu sistemle, aradaki boşluğu kapatmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda, planın etkili şekilde uygulanma ve ilerlemesini izlemek üzere Dünya Meteoroloji Örgütü ve BM Afet Risk Azaltım Ofisi bir danışma kurulu oluşturacak. Bu kurul, yıllık olarak plandaki gelişmeleri raporlayacak" dedi.

Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas ise yaklaşan bir iklim felaketinin 24 saat önceden bildirilmesinin meydana gelen hasarı yüzde 30 azaltabileceği bilgisini paylaştı.

Mısır Dışişleri Bakanı ve COP27 Başkanı Samih Şukri ise iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı desteğe ihtiyacı olanlar için acilen harekete geçilmesi gerektiğini belirterek, "Bu planın başlatılması, özellikle nüfusun yüzde 60'ının erken uyarı sistemine sahip olmadığı Afrika'da iklim değişikliğine uyum ve dayanıklılık için önemli bir katkı" değerlendirmesinde bulundu.

Okonjo-Iweala: Güç çarpanı olarak kullanılabilir

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala, Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27) kapsamında düzenlediği basın toplantısında, ticarette iş birliğinin iklim değişikliyle mücadeledeki önemine değindi.

Küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5 derecenin altında tutma hedefi kapsamında küresel ekonomiyi dönüştürme çabalarının başarılı olabilmesi için ticaretin politika yaklaşımlarına dahil edilmesi gerektiğini söyleyen Okonjo-Iweala, "Emisyonların üretiminde kuşkusuz bir payı olan ticaret, maliyetleri azaltarak ve etkiyi artırarak ülkelerin azaltım ve uyum çabaları için bir güç çarpanı olarak kullanılabilir" dedi.

Ticaretin ve ticaret politikalarının düşük karbon ekonomisine geçişi teşvik edip hızlandırabileceğini belirten Okonjo-Iweala, bunun bir örneğinin hızla düşen güneş enerjisi maliyetlerinde görüldüğüne dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Güneş enerjisinin maliyeti 1990'dan bu yana yüzde 97 düştü ve bu da onu fosil yakıtlara kıyasla çok daha uygun fiyatlı bir enerji kaynağı haline getirdi. Son 10 yılda güneş paneli fiyatlarındaki keskin düşüşün yaklaşık yüzde 40'ı, kısmen, uluslararası ticaret ve küresel tedarik zincirleri tarafından mümkün kılınan ölçek ekonomileri sayesinde mümkün oldu. Ayrıca, DTÖ simülasyonları, seçilmiş enerjiyle ilgili çevresel mallar üzerindeki ticaret engellerinin kaldırılmasının, ihracatı 2030'a kadar yüzde 5 artırabileceğini gösteriyor. Enerji verimliliğinde ortaya çıkan artışlar ve yenilenebilir büyüme, küresel karbon emisyonlarında yüzde 0,6’lık net azalmayla sonuçlanacaktır. Kısacası, COP27'de ticaret ve ticaret politikalarının küresel iklim eyleminin temel unsurları olduğunu unutmamalıyız."

'Ekonomiler ayrıştırılmamalı'

Küresel sorun olan iklim değişikliğiyle mücadelenin tüm büyük ekonomiler arasında iş birliği gerektirdiğini ve karbon emisyonlarını teşvik eden etmenlerin ortadan kaldırılması için kullanılan metodoloji ve yaklaşımlar konusunda iş birliğine ihtiyaç olduğunu ifade eden Okonjo-Iweala, "İklim eyleminin başarısına zarar vermemek için, ekonomileri ayrıştırmamalı ve ayrı ticaret blokları oluşturmamalıyız. Tedarik zincirlerinin bölgesel gruplara bölünmesi ve üretimin yeniden yapılandırılması, yeşil bir ekonomiye geçişi geciktirme ve bu geçişi çok daha maliyetli hale getirme riski doğurur" dedi.

İklim finansmanı konusuna da değinen Okonjo-Iweala, şunları söyledi:

"Bir blok olarak gelişmiş ülkelerin, sorumluluklarını üstlenmeleri ve temiz enerjili bir geleceğe adil geçişi sağlamak için uzun süredir vaat edilen 100 milyar dolarlık iklim finansmanı ile gelişmekte olan ülkelere yardım etmeleri gerekiyor. Hepimizin bildiği gibi bu bir peşinat çünkü daha fazlasına ihtiyaç var. Ayrıca, yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona geçmenin zorluklarını aşabilmek adına, uluslararası ticarette iş birliğinin, ülkelerin azaltım ve uyum çabalarını güçlendirmesine ihtiyacımız var. Mesajımız son derece açık: Küresel ticarette işbirliği olmadan iklim değişikliğine karşı başarılı bir küresel yanıt verilemez."

'Ticaret, sürdürülebilirlik planlarının parçası olmalı'

"Dünyanın dört bir yanından liderleri, iklim değişikliğine adil ve iddialı yanıt verebilmek için ticaret yol haritası hazırlamak üzere DTÖ'ye katılmaya çağırıyorum" diyen Okonjo-Iweala, DTÖ'de ülkelere, Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) iklim değişikliği eylemine göre revize etmeleri için farklı gelişmişlik düzeylerine uygun olarak seçebilecekleri ticari eylem planları sunduklarını kaydetti.

Okonjo-Iweala, "COP27, dünya çapında hükümetlere gezegen için daha sürdürülebilir gidişat taahhüt etmeleri amacıyla başka bir fırsat sunuyor. Ticaret, bu eylem planının bir parçası olmalı ve olmak zorundadır" ifadesini kullandı.

Guterres yeni doğan bebeklerden örnek verdi

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27'nci Taraflar Konferansı'nın (COP27) Liderler Zirvesi açılışında konuşma yapan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, yakın zamanda dünya nüfusunun 8 milyarıncı üyesinin doğacağını ve dünya nüfusunun yeni bir eşiği geçeceğini söyledi.

Liderlere, "Bu yeni doğan bebek bize 'şansınız varken gezegenimiz için ne yaptınız' diye sorduğunda nasıl cevap vereceğiz?" diyen Guterres, küresel sera gazı emisyonlarının ve ısınmanın sürekli arttığına dikkati çekti.

Guterres, bugünün acil krizlerinin iklim değişikliğiyle mücadeleyi geri plana atmanın mazereti olamayacağını ifade ederek, "İklim değişikliğinin sebebi insanlar, çözümü de insanlar olmalı. Küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine ilişkin her umut kırıntısı 2050'de sıfır emisyona ulaşma yolunda ilerlememizi sağlıyor. Fakat şu anda 1,5 derece hedefi yaşam desteğine bağlı ve makineler de sağlıklı çalışmıyor. Dönüşü olmayan bir noktaya doğru tehlikeli bir şekilde yaklaşıyoruz" diye konuştu.

Ya Dayanışma Paktı ya da İntihar Paktı

G20 ülkelerinin dönüşümü hızlandırmasının ve gelişmekte olan ülkelerin emisyonları azaltmasının kritik önemde olduğunu dile getiren Guterres şöyle devam etti:

"Bu yüzden, COP27'nin başında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında tarihi bir İklim Dayanışması Paktı çağrısında bulunuyorum. Tüm ülkelerin küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için emisyonların azaltılmasına ekstra katkı yapacağı bir pakt. Dünyanın en büyük iki ekonomisi ABD ve Çin'in, bu paktın gerçeğe dönüşmesi için çabalara katkı yapmak üzere özellikle sorumluluğu bulunuyor. İnsanlığın şu anda önünde iki seçim var: Ya İklim Dayanışma Paktı ya da Toplu İntihar Paktı."

'Az gelişmiş ülkelerin kayıpları tazmin edilmeli'

Guterres ayrıca, iklim değişikliği kaynaklı afet ve felaketlerden etkilenen az gelişmiş ülkelerin ekonomik kayıplarının tazmin edilmesi anlamına gelen Kayıp ve Zarar Mekanizması'nın artık "halı altına süpürülemeyeceğini" söyledi.

Kayıp ve zararların karşılanmasının ahlaki bir sorumluluk olduğunu dile getiren Guterres, iklim değişikliğinin artan etkilerine karşı herkesin birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade etti.

Çevre Haberleri