Doktorunuz size iyileşmenin en iyi yolunun bir yabancının kakasından yapılan kapsülleri yutmak olduğunu söylese nasıl tepki verirdiniz? Denemeler, şiddetli ishal yapan "clostridium difficile" bakterisinin mikrobiyota nakli ile tedavi edilebileceğini gösteriyor.
İngiltere'de yaşayan Carol Goble'a (76), tekrarlayan şiddetli ishal nöbetlerine neden olabilen bir bağırsak enfeksiyonu olan clostridium difficile (C. diff) hastalığına yakalandıktan kısa bir süre sonra yapılan öneri buydu.
Daily Mail'in haberine göre Carol'ın enfeksiyonu o kadar şiddetliydi ki neredeyse dokuz ay boyunca tuvaletten birkaç metreden fazla uzaklaşamadı. Carol, "Hiç hayatım yoktu, dışarı çıkmayı bıraktım" diye anlatıyor. Tuvalete gitmeyi azaltmaya çalışırken yemek yemeyi de bırakmış ve sadece su içmiş.
C. diff bakterisi genellikle çok küçük çocukların (normalde sadece taşıyıcı olsalar da) ve 65 yaş üstü insanların bağırsaklarında bulunur, ancak genellikle sorun yaratmaz. Ancak antibiyotik almak, bağırsak mikrobiyomumuzu oluşturan trilyonlarca mikrobun doğal dengesini bozarak "C. diff"in çoğalmasına izin verebilir. Bakteri, bağırsak astarını tahriş eden toksinler üreterek ishal, mide krampları, ateş ve mide bulantısı gibi semptomlara yol açar.
Kötü el yıkama ile yayılabilen bakteri, antibiyotik kullanan kişilerde daha şiddetli seyrediyor; ancak hastanelerde veya bakım evlerinde kalan yaşlılar veya bağışıklık sistemi zayıf olanlar (antibiyotik kullanıp kullanmadıklarına bakılmaksızın) özellikle savunmasız.
Doktorların Carol'ın tedavisinde kullandığı dışkı, bir burun tüpü aracılığıyla hastanın midesine veya rektum yoluyla kolonuna aktarılmadan önce işlenip ayrıştırılıyor. Ayrıca Carol'un durumunda olduğu gibi ağızdan alınan kapsüller yoluyla daha az invaziv bir şekilde aktarılabiliyor ve normal haplar gibi yutulabiliyor.
Tedavi, antibiyotiklere yanıt vermeyen, C. diff enfeksiyonu atağı geçiren hastalar için NICE (Ulusal Sağlık ve Bakım Mükemmelliği Enstitüsü) tarafından onaylandı. Karar, İtalya, Danimarka, Hollanda ve Kanada'daki hastanelerde 274 hastayı kapsayan klinik çalışmaların FMT'nin (fekal mikrobiyata transplantasyonu) enfeksiyonların yüzde 94'üne kadarını temizleyebildiğini göstermesinin ardından alındı.
NICE, Birleşik Krallık'taki yıllık tahmini 13.000 C. diff vakasından yaklaşık 500'ünün gelecekte FMT ile tedavi edilebileceğini tahmin ediyor.
NICE'in kararını dayandırdığı çalışmalardan biri olan ve 2013 yılında New England Journal of Medicine'de yayınlanan bir çalışmada, C. diff için standart bir tedavi olan antibiyotik alan kontrol grubunun yüzde 31'ine kıyasla, sadece tek bir infüzyondan sonra hastaların yüzde 81'inde artık ishal görülmediği tespit edildi.
FMT'nin C. diff'in kendisini öldürmek yerine, C. diff'in büyümesini engelleyerek ve mikrobiyomdaki çeşitliliği artırarak işe yaradığı düşünülüyor.
Tedavi 2015 yılından bu yana Londra'daki Guy's and St Thomas Hospital NHS Foundation Trust'ta yaklaşık 250 hastaya sunuldu. Trust'ta danışman mikrobiyolog ve enfeksiyon kontrol doktoru olan Dr. Simon Goldenberg, "Birçok antibiyotik bağırsak mikrobiyomumuza önemli ölçüde ve uzun süreler boyunca zarar veriyor" diyor.
St Thomas Hastanesi'ndeki bir laboratuarda, FMT kapsülleri gönüllü bağışçılardan alınan dışkılar kullanılarak üretiliyor; bu kişilerin sağlıklı ve zinde olduklarından ve düzenli ilaç (ya da en az üç ay öncesinden beri antibiyotik) kullanmadıklarından emin olmak için tarama yapılıyor.
Örnekler ayrıca virüsler ve diğer patojenler açısından test edildikten sonra bir zidi işlemden geçiriliyor.
Dr. Goldenberg tedavinin tekrarlayan C. diff hastalarının tedavisinde etkili olduğunu, ancak ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi diğer rahatsızlıklarda daha az başarılı olduğunu ve sadece klinik çalışmalarda kullanılabildiğini söylüyor.
FMT'nin obezite, yer fıstığı alerjisi ve demans gibi bağırsak mikrobiyomuyla bağlantılı diğer durumları tedavi etmesi için dünya çapında çok sayıda klinik çalışma yürütülüyor.
Tedavi şu anda Londra'daki Imperial College Hastanesi, Birmingham Üniversitesi Mikrobiyom Tedavi Merkezi, Portsmouth Hospitals NHS Trust ve Norfolk ve Norwich Üniversite Hastanesi de dahil olmak üzere ülke çapında birkaç ünitede mevcut.
Carol, "Hastalığım o kadar şiddetlenmişti ki, her şeyi deneyebileceğim bir noktaya gelmiştim ve memnuniyetle kabul ettim. Kapsüller kokusuz ve tatsızdı, yani içinde ne olduğunu söylemeselerdi sıradan bir ilaç olduğunu düşünürdüm" diyor.
Bir hafta sonra Carol'ın ishali hafifledi, sonra tamamen kesildi. Artık normal bir şekilde yiyip içebiliyor ve yaşayabiliyor. "Bu benim hayatımı değiştirdi" diyor.
Dışkı nakli Türkiye'de de uygulanıyor
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Uygun, dışkı naklinin, antibiyotik tüketimi ve sağlıksız beslenme ile bozulmuş bağırsaklardaki ishallerin tedavisinde, kanlı kolitte ve obezite tedavisinde kullanıldığını söyledi. Prof. Dr. Uygun, "Biz, sağlıksız dışkıyı atıyor, yerine fekal transplantasyon yani 'dışkı nakli' dediğimiz sağlıklı bağırsak florasını bırakıyoruz. Bu şekilde de birçok hastalığı tedavi edebiliyoruz" dedi.
Prof. Dr. Uygun, bağırsaktaki bozuklukların nörolojik hastalıklara da sebep olabileceğine işaret ederek mutluluğu sağlayan serotonin hormonun yüzde 88'inin, dopaminin yüzde 57'sinin bağırsaklarla ilişkisi olduğunu söyledi. Depresyon, demans, Alzheimer gibi rahatsızlıkların tedavisinin dışkı nakli ile yapılması gerektiğinin ortaya çıktığını söyleyen Uygun, "Diyabette çok iyi mesafe aldık ve bugün dünyada Çin'den sonra en fazla gaita nakli yapan merkez biziz” diye konuştu.
Bağırsaklarda 100 ile 160 trilyon arasında canlı yaşadığına ve bunun, beslenmeyle direkt alakalı olduğuna dikkati çeken Uygun, şu bilgileri verdi:
"Yediklerimiz, kullandığımız antibiyotikler, bağırsaklarımızın sağlıklı olmasında çok önemli. Doğal olmayan beslenme yöntemlerinin, şekerli, paketlenmiş gıdaların ağırlıklı tüketildiği bir beslenme tarzı bağırsaklarda sağlıksız bir ortam yaratıyor ve bu da bizim mikrobiyotamızı bozuyor, hastalıklar başlıyor. Yapmamız gereken, Akdeniz tipi diyetle beslenmek, paketlenmiş gıdalardan uzak durmak, hareket etmek gerekiyor mutlaka. Bu, sadece beslenmeyle olmuyor. Hem doğal beslenmeli hem de hareket etmeliyiz. Bu ikisi beraber olunca bu, floramıza da yansıyor."