Depremin büyüklüğü nedir, nasıl ölçülür?

Deprem esnasında oluşan dalgalanmaları ölçmek için çeşitli cihazlar kullanılıyor. Yaşadığımız deprem felaketi sonrası bugün bir çok kişi depremin büyüklüğünün ne demek olduğu ve nasıl ölçüldüğünü araştırıyor. İşte depremler konusunda bilim dünyasının kullandığı araştırma yöntemleri...

6 Şubat sabahı 04:17'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve Türkiye'de en az 10 ili etkileyen 7,7 büyüklüğündeki deprem ve daha sonra 13:24'te Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki ikinci depremde ölü sayısı bin kişiyi aştı.

AFAD ilk etapta 7,4 diye açıkladığı deprem büyüklüğünü daha sonra revize ederek 7,7'ye çıkardı.

Kandilli Rasathanesi de aynı şekilde açıklamasını revize ederek deprem büyüklüğünün 7,7 olduğunu belirtti.

Öte yandan Kandilli Rasathanesi, ilk etapta Kahramanmaraş diye açıkladığı depremin merkez üssünü de Gaziantep olarak revize etti.

AFAD ise böyle bir değişiklik yapmadı, merkez üssünün Kahramanmaraş Pazarcık olduğunu belirtti.

Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırma Kurumu USGS depremin 7,8 büyüklüğünde olduğunu aktardı.

Bölgede farklı büyüklükteki artçı sarsıntılar devam ediyor, uzmanlar bir süre daha devam edebileceklerini belirtiyor.

Depremin büyüklüğü ne demek?

Deprem, fay hatlarındaki enerji birikiminin açığa çıkmasıyla yerkabuğunda yaşanan kırılmayla olur.

Bazen deprem büyüklüğü konusunda farklı açıklamalar yapılabiliyor.

Kurumlar depremin büyüklüğünün ölçümüyle ilgili farklı değerleri baz alıyor.

Kandilli Rasathanesi, depremin büyüklüğünü "kırılan yüzeyin büyüklüğünü ve dolayısıyla ortaya çıkan enerjinin düzeyini belirten bir ölçü" olarak tanımlıyor.

AFAD ise "depremin ortaya çıkardığı toplam enerjiyi karakterize eden, aletsel ölçüm ve hesaplama sonucunda bulunan değere" depremin büyüklüğü adının verildiğini söylüyor.

Kandilli Rasathanesi'ne göre depremi oluşturan kırık genelde yer kabuğunun derinliklerinde oluyor, ancak büyük depremlerde yer yüzeyine kadar ulaşıyor ve fay kırığı dediğimiz yüzey kırıklarını oluşturuyor.

Depremin büyüklüğü nasıl ölçülüyor?

Deprem olduğunda, derinlerde oluşan kırığı doğrudan gözle görmek mümkün olmadığından, yüzölçümü dolaylı olarak tahmin ediliyor, ortaya çıkardığı etkiler incelenerek büyüklüğü hakkında fikir edinilebiliyor.

Kandilli Rasathanesi şu şekilde örneklendiriyor:

"Birisinin bir havuza taş attığını, ancak bizim taşın büyüklüğünü bilmediğimizi kabul edelim. Taşın havuza düşerken çıkardığı sesi dinleyerek veya havuzda oluşan dalgalanmaların boyutuna bakarak taşın küçük mü, yoksa büyük bir taş mı olduğunu tahmin edebiliriz. Depremin büyüklüğünü kestirmek de tamamen buna benzer bir süreçtir. Deprem de, yerkabuğu içerisinde havuzdaki suya benzer şekilde dalgalanmalar oluşturur."

Yerkabuğunda oluşan bu dalgalanmaları ölçmek için sismometre adlı aygıtlar kullanılıyor.

Ancak bu kolay bir süreç değil.

Aynı zamanda deprem büyüklüğünü belirlerken, tek bir yöntemin kullanılması da mümkün değil.

Kandilli Rasathanesi farklı yöntemlerin kullanılma nedenini, "Belirli bir yöntem belirli bir büyüklük aralığında ve belirli bir uzaklıktaki depremler için geçerliyken, daha büyük veya daha uzak depremler için daha farklı yöntemler kullanmak gerekir. Hatta bu farklı yöntemleri aynı depreme uyguladığı takdirde, farklı değerler elde etme olasılığı da vardır. Ancak en güvenli olanı, o büyüklük ve uzaklık için en uygun olan yöntemin verdiği sonuçtur" olarak açıklıyor.

Farklı ölçüm sistemleri

Depremin büyüklüğüyle ilgili ilk ölçümleme sistemi ABD'li sismologlar Charles Richter ve Beno Gutenberg tarafından 1935 yılında geliştirildi ve 1936'da kullanılmaya başlandı.

Kandilli'ye göre Richter ölçeği olarak da bilinen Yerel (Lokal) Büyüklük (ML), yerel büyüklüğü gösteren veri.

Bu yöntem, havuza atılan taş örneğiyle şu şekilde açıklanıyor:

"Taşın suya çarparken oluşturduğu ses dalgalarının suyun içerisine yerleştirilmiş bir mikrofon ile dinlenmesine benzetilebilir. Ses kaydında oluşan en yüksek genlik değeri, uzaklık ile ölçeklenerek taşın büyüklüğü hakkında bilgi verecektir."

Kandilli Rasathanesi, Moment Büyüklük (M)w adlı bir diğer ölçüm sisteminin ise en güvenilir yöntem olduğunu belirtiyor.

Buna göre bilim dünyasında, eğer bir deprem için moment büyüklüğü hesaplanabilmişse, diğer büyüklük türlerine gerek kalmadığı düşünülüyor:

"Belirleme açısından hepsinden çok daha karmaşıktır. Esas olarak depremin oluşumunun matematiksel bir modelinin yapılmasına karşılık gelir. Bir araştırıcının gerçekleştirebileceği bilimsel bir çalışma süreci ile hesaplanabilir ve bu yüzden hesaplamaların belirli bir zaman almaşı kaçınılmazdır. Otomatik olarak uygulamaya konulabilmesi zordur, dünyada sayılı birkaç gözlemevinde, sadece belirli bir büyüklüğün üzerindeki depremler için rutin olarak hesaplanmaktadır. Uygulamada, sadece belli bir büyüklüğün üzerindeki depremler için (M>4,0) Moment Büyüklüğü hesaplanabilir."

Kandilli Rasathanesi ML ile MW ölçümlerini kullanırken AFAD yalnızca Mw ölçümüyle veri yayınlıyor.

Kandilli Rasathanesi'nin sıraladığı bazı diğer yöntemler ise şu şekilde:

Süreye Bağlı Büyüklük (Md) yöntemine "daha büyük bir depremin, sismometre üzerinde daha uzun bir süre için salınımlara yol açacağı ilkesinden hareket edilir. Depremin, sismometre üzerinde ne kadar uzun süreli bir titreşim oluşturduğu ölçülür ve deprem merkezinin uzaklığı ile ölçeklenir."

Yüzey Dalgası Büyüklüğü (Ms) yöntemi "büyük depremleri (M>6,0) ölçmek için geliştirilmiş. "Havuz örneğine geri dönecek olursak, suyun yüzeyinde oluşan ve halkalar seklinde merkezden çevreye yayılan dalgaların en yüksek genliğinin ölçülmesi esasına dayanır."

Cisim Dalgası Büyüklüğü (Mb) yöntemi de Ms yöntemine benziyor, tek farkı yüzeyden yayılan dalgalar yerine derinliklerde ilerleyen dalgaların kullanılması.

Bilim ve Teknoloji Haberleri