Uzun süreden sonra ilk defa gazeteye uğradığını söyleyen Terkoğlu, postalara baktığında kendisine gönderilmiş mektupların arasında 2006 yılında Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırıları organize eden Osman Yıldırım'ın mektubu olduğunu gördüğünü aktardı.
Terkoğlu'nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Cumhuriyet gazetesi dincilerin kışkırttığı, FETÖ’nün yönettiği militanlar tarafından defalarca saldırıya uğradı. 5, 10, 11 Mayıs 2006 tarihlerinde gazete binası kumpasçı Osman Yıldırım’ın da aralarında olduğu ekip tarafından üç kez bombalandı.
29 Mart 2008 günü gazete binası molotoflandı. Gazete tehdit edildi, kurşunlandı.
Yetmedi, Cumhuriyet kendisine yapılan saldırıların faili yapıldı. Bir gece sabaha karşı evinden alınan İlhan Selçuk, Ergenekon kumpasında sanık oldu.
Ömrü, davanın sonunu görmeye yetmedi. İlginç, “y” harfinin üzerindeki izi gazetenin eskilerine sordum. Hangi saldırıdan olduğunu kimse hatırlamıyordu. O döneme tanıklık eden güvenlik görevlisine göre, bombalardan birinin marifetiydi.
Eve döndüm. Zarfları açtım. Bir tanesi farklıydı. “Görüldü” damgalı, Edirne F Tipi Cezaevi’nden gelen bir fakstı. Gönderen kısmında “Osman Yıldırım” yazıyordu. Yani Cumhuriyet’e bombaları atan, ardından Danıştay’a saldırarak Türkiye’yi karanlığa boğan kişi.
Yazdıkları 5 kelimeden ibaretti:
“Atatürk ve Cumhuriyetçilerden özür diliyorum”
Belli ki yıllar önce FETÖ’cü savcıların “Osmanım” diyerek kullandığı Osman Yıldırım, bugün konuşmak istiyordu. Süreci bilen avukat Zeynep Küçük’ü aradım. Osman Yıldırım’ın son durumundan haberdardı:
“Danıştay cinayeti nedeniyle Ankara’daki mahkemeden müebbet hapis cezası aldı. Ancak cezası onanana kadar korkunç bir şekilde tutuklanmadı, ev hapsi verildi.
Cezasının Yargıtay’da onandığı gün, kaçıp sınırı geçmeye çalışırken Edirne’de yakalandı. F Tipi Cezaevi’ne kondu. Ergenekon kumpasından ikinci bir müebbet aldı ama ikinci müebbet cezası halen kesinleşmedi. Dava sürerken ‘beni kullandılar’ dedi ama itirafçı olup da ayrıntılarını anlatmadı.” Belli ki bana gönderdiği faks ile Osman Yıldırım, kendisine “Osmanım” demeyecek ama “anlat bakalım” diyecek savcısını beklediği mesajı veriyordu."
Terkoğlu yazısını şu satırlarla bitirdi:
"Harbiye’deki devresi orduya 463 subay veren, harpten sonra hayatta 53 arkadaşı kalan Selahattin’in romanını Uğur Mumcu’yu andığımız gün, yani dün bitirdim. “Aydın cinayetleri, beden değil, fikir cinayetleridir” derken gözümün önünden geçenlere bakıyorum: Cumhuriyet’in “y”si, ülkeye elbirliğiyle kurulan kumpas, aydınlara saplanan şarapnel parçaları, cenazeleri devlet töreniyle kaldırılan “keşke Yunan kazansaydı"cı İslamcı yazarlar, elimdeki “özür dilerim” notu, bir de hatırlayamadıklarımız..."
Yazının tamamını okumak için tıklayın.