Barış Terkoğlu, Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı bugünkü yazısında Bekir Coşkun'u anlattı.
Terkoğlu, "İnsan kendi yurdunda, kendi aşkında, kendi yaşamında sürgün edilir mi? Bir ağaca tutunup bırakmasa bile altındaki toprak, yüreğindeki duygu, hayatındaki insanlar çekilip başka bir ömür yaşamak zorunda bırakılabilir mi? Cumhurbaşkanı’nın 'medyamız en modern altyapıya sahip ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor' sözleri, Bekir Coşkun’un ölüm haberinin tam üstüne geldi. Tabutuna bırakılmış Sözcü gazetesine bakıp 'sürgündü' diye iç geçirdim."
"Bekir Coşkun kazandı"
"Şimdi çocukluğunda gizlendiği tahtların yakınında, Urfa’daki baba evinin biraz uzağında, toprak altında. Hep 'git' dediler, gitmedi. Yurdunda, evinde, gazetesinde, bir kuş gibi saçak altlarında sürgün yaşamayı seçti.
Sürgün”ü uğurluyorduk. Medyanın yarısını damadının ailesine, yarısını ihale dağıttığı şirketlere veren Cumhurbaşkanı ise 'fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemedik' diye sitem ediyordu. Eminim dalkavukluktan başka bir şey bilmeyen, purosunu, saatini, arabasını yarıştıran adamlarla gidilecek yolun sonunu o da görüyordu. Sahip olmak istediği bütün oyuncakları önündeyken oynayacak oyun bulamayanlara özgü bu ruh hali sebepsiz değildi.
Kâh ateşte yanarken kâh sürgüne giderken kâh eziyet çekerken... İnancını göğsündeki sıcak ekmek gibi yağmurdan koruyarak taşıyanları düşündüm.
Sen kazandın Bekir Ağabey, sen kazandın..."
Yazının tamamını okumak için tıklayın.