MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, CHP ve İYİ Parti'yi hedef alan açıklamalarda bulundu. Kendisine 'küçük ortak' benzetmesi yapan İYİ Parti için ise "CHP'nin küçük kuklası" dedi. Bahçeli, bugün MHP'nin 52. kuruluş yıl dönümü olduğunu da ifade etti.
Böylece geçen yaz aylarında İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'e eve dön çağrısı yapmaya başlayan ve eleştirilerini rafa kaldıran Bahçeli, bu partiye 'İP' dediği günlere dönme yolunda bir adım atmış oldu.
Bahçeli'nin satırbaşları şöyle oldu:
"Cumhur İttifakı düşmeden, MHP teslim alınmadan bu vatanı bölemezsiniz"
"Milletin vermediği yetkiyi almak için kuyrukta bekleyenler, demokrasi dışı arayışlara heves edenler, dış güçlerden namertçe medet umanların alayınızı uyarıyorum, girdiğiniz yolun sonu uçurum, akıbetiniz mahvoluştur. Cumhur İttifakı düşmeden, MHP teslim alınmadan bu vatanı bölemezsiniz, bu devleti yıkamazsınız, bu milleti karanlığa çekemezsiniz.
Malum partilerin paçaları tutuşmuş gibi kapı kapı dolaşmaları, telaş içinde birbirlerini gidip gelmeleri, kameralar karşısında zoraki gülümsemelerle poz vermeleri bugünler de oldukça sıklaştı. Bunlar kulağına kimler neyi fısıldadı da ortalığa düştüler. Üçüncü yol arayışları, koltuk kavgaları, yeni ittifak kurma niyetleri, parti içi kaynamalar derken siyasetin zillet ayağı toz duman içindedir.
CHP-HDP görüşmesi
CHP ile HDP arasındaki görüşme trafiği gözümüzden kaçmamıştır. HDP heyetinin aşinası olduğumuz müşterek basın toplantısı CHP’nin kurnazlığı nedeniyle yapılamamış, HDP kendi çalıp kendi oynamıştır. Bu ne yaman bir çelişkidir, bu nasıl bir ittifak ortaklığıdır. CHP ile HDP kimi aldatacaklarını sanıyor. Hadi korkuyorsunuz diyelim, neden yürek yemiş gibi konuşuyorsunuz.
CHP Genel Başkanı kapalı devre siyaset anlayışını terk etmelidir, dürüst olmalıdır. Terör örgütleriyle arasına duvar örmelidir. HDP ile CHP ve İP arasındaki yasak ilişkinin de bir bedeli olmalıdır. CHP’nin HDP’yle görüşmesi demek PKK ile teması demektir. CHP Genel Başkanı son günlerde paniğe kapılmış ve su kaynatmıştır. Buradan baktığımızda CHP ile HDP ile ayırt etmekte zorlandığımızı ifade etmek istiyoruz.CHP savruluyor, bu partinin küçük kuklası İP sallanıyor. Tavsiyemi CHP yönetiminin Kandil’e değil Anıtkabir’e bakması, terör örgütlerinden değil Kuvay-i Milliye’den feyz almasıdır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni hedef aldı
Kılıçdaroğlu uluslararası piyasaların hazineye verdiklerinden daha düşük faizle kredi verdiklerini söyleyerek ya siyasi kulvarındaki değişikliği teyit etmiş ya da Farabi’nin cahil siyaset kavramına yeni bir boyut eklemiştir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi devlet içinde devlet değildir. Eğer belediye dış finansman kullanacaksa bunun onay makamı Hazine ve Maliye Bakanlığı'dır. İzmir'de özerk bir yönetim kurulda da bizim mi haberimiz mi olmadı. CHP'li belediye başkanları belediye işlerinden başka her şeye burnunu sokmaktadır.
"Biz öğrenciyi de teröristi de biliriz"
Türk gençliği biz özgüvenimizdir, onları heba, israf edemeyiz. Geleceklerini riske atamayız. Gençlik kanının hızlı kaynadığı dönemdir. Hepimiz bu evrelerden geçtik. Türk gençliğinin heyecanlarını, duygusallıklarını, hayata ve hadiselere tepkisel bakışlarını istismar etmek isteyen grup veya örgütler her zaman olmuştur. İşsizliği, parasızlığı, hakkının gasp edilmesini ülkücülerden daha iyi bilen var mı? Biz öğrenciyi de teröristi de biliriz. Ataması yapılan rektörün ana dinamiği, provokasyon merkezi saldırı üssü marjinal örgütlerdir. Bir öğrencinin DHKP-C’li ile ne işi olur?
Esnafa saldırmak, sivillere sataşmak, polise katil demek düşünce hürriyetinin neresine sığmaktadır. Evlatlarını üniversiteye gönderen muhterem analarımız çocuğunuz bu örgütlerin eline düşerse bundan memnun olur musunuz? Geleceklerini kaybetmelerinden mutluluk duyar mısınız? Evlatlarınıza sahip çıkın, ne Kılıçdaroğlu’nun eline ne de onun bunun keyfine bırakmayın. Öğrenci başka, terörist başkadır. Yasadışı örgüt üyelerinin ne işi var üniversitenin önünde? İstanbul’da sokağa çıkan HDP milletvekillerinin üniversite öğrencileriyle ne alakaları vardır.
Twitter'a tepki
Geçen hafta Twitter, bazı paylaşımlarıma sansür uyguladı, kısıtlama getirdi. Demek ki çok doğru yoldayız, sözümüz ve tespitimiz çok isabetliymiş. Varsın kısıtlasınlar, isterse bütün mesajlarımı kaldırsınlar, merhum vatan şairimiz Namık Kemal’in dediği gibi; “Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin, dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten.”
Twitter’in beğenmediği şu mesajımı yeri gelmişken tekrarlamakta fayda mülahaza ediyor ve boyun eğmeyeceğimizi haykırıyorum: "Sırtlarını ajanlara, zalimlere, karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken yılanlardır. Yasa dışı eylemleri diğer üniversitelere teşmil etmek için kuyruğa girenler bunun bedelini acıklı şekilde ödemelidir.” Görüşüm aynıdır, düşüncem aynıdır, beklentim aynıdır. Nitekim teröristlerin başı ezilmelidir.
Yeni anayasa tartışması
Biz Türkiye’yiz, Türk milletiyiz, her gün korkakça yaşamaktansa bir gün kahramanca şehadeti dileriz. Anayasa deneyimimizin 145 yıllık bir mazisi vardır.
Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu kuşkusuzdur ve yeni hükümet sistemiyle bu durum zorunlu bir hal almıştır. Parlamenter sistemin izlerini silmek, kalıntılarını temizlemek lazımdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhuna ve dokusuna uygun yeni bir anayasa yazılması geniş bir uzlaşmayla sağlanmalı ve milletimize kazandırılmalıdır. Cumhur İttifakı olarak bu konuda anlayış, hedef ve ilke birlikteliğimiz çok nettir. Bu arada yeniden anayasa yazılmasını ikinci cumhuriyet olarak tercüme edenlerin ciddiye alınacak hiçbir yanları olmayacaktır.
Aynı şahısların darbe anayasasıyla ülke yönetimine talip olmaları tutarsızlık ve tenakuzdur. Cumhuriyet nedir diye sorsanız iki cümle kuramayan siyasetçilerin işlemeye başlayan süreci hezeyanla perçinlenmiş polemiklere hapsetme niyetleri siyasi hafifliğin sonucudur. Bunlar itibarsızdır, ipe un sermekle meşguldür.
2 Şubat 2021 tarihinde yaptığımız yazılı basın açıklamamızla yeni anayasa çalışmalarına bakışımız kamuoyuyla paylaşılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmemiz de verimli ve yapıcı bir atmosferde geçmiştir. Anayasalar, bir ülkenin işleyiş ve ilerleyişinin, toplumun bir arada yaşama iradesinin siyasi ve hukuki belgesi olup değişmeyecek veya yeni baştan yazılamayacak metinler değildir. Canlı ve gelişen dinamik süreçlere tabi olan toplumun, değerlerin, çağın, yönetim yapısının ve zamanın yönüne ve yönelişine uygun olarak anayasaların da değişime uğraması veya yeniden yazılması kaçınılmaz olduğu kadar da doğaldır. Gelişmeler, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte yeni bir anayasa yazılmasının mecburiyet olduğunu göstermektedir. Artık bu bahsi muhkem ve müstesna bir uzlaşma ve demokratik imkanlarla kapatmanın vakti gelmiştir.
Her parti yeni bir anayasadan bahsediyor ya da değişmesini öneriyor. O zaman tutarlılık gereği bütün partilerin Anayasa’nın ilk dört maddesine bağlı, vatandaşlık tanımına sadık bir siyasi tutumla bir araya gelmesi milletimizin talep ve beklentisidir. Milliyetçi Hareket Partisi yeni baştan anayasa yazım sürecine vardır ve çalışmalarına samimiyetle, önyargısız şekilde başlamıştır. Unutmayalım ki, kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi saygıyla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum."