Kumpas davalarında avukatlık yapan ve hala tutuklu gazetecilerden Barış Pehlivan'ın avukatı olan Hüseyin Ersöz Şule Aydın'ın sunduğu Haber Masası'na katıldı. Ölüm orucundaki avukatların ve tutuklu gazetecilerin yargı süreçlerinde ciddi hukuksuzluklar olduğunu söyleyen Ersöz, "Tabii ben Ebru ve Aytaç'ın dosyalarının avukatlığını yapmıyorum. Ama meslektaşlarımın davalarını elbette takip ediyorum. Neyle suçlandıklarını biliyorum. Nasıl bir hukuksuzlukla karşı karşıya kaldıklarını biliyorum. Ortada adil yargılanma noktasında çok ciddi hak ihlalleri olduğunu düşünen bir meslektaşlarıyım. Neyle suçlandıkları bir yana, bir kişi mahkeme karşısına çıktığında adil yargılanma ve savunma hakkı esastır. Bu meslektaşlarımız için maalesef bu geçerli değil. Çünkü avukatlar hakkındaki yargılama süreci FETÖ savcıları tarafından başlatılan, daha sonra serbest bırakılıp tekrar tutuklandıkları bir süreçti. Bir vatandaşın bile adil yargılama talep etmesi ve masumiyetini gösterecek delillerin mahkeme tarafından toplanmasını istemesi en temel hakkıdır. Bu yargılama sürecinde bu hak çiğnendi. Ciddi bir takım hak ihlalleri olduğunu tespit etmek mümkün. Eğer düzgün işleyen bir adalet mekanizması yoksa adalete olan inanca ciddi şüpheler düşmesi kaçınılmaz olur." dedi.
"Siyasi niteliği olan davalarda maalesef Yargıtay'ın içtihatlarına uyulmadığı kararlar alınıyor"
Kamuoyunda dikkat çeken birçok davadaki gizli tanıkları da hukuki açıdan değerlendiren Ersöz,"Burada asıl tartışmalı nokta gizli tanıktı. Yargıtay'ın bu konuda çeşitli kararları var. Sadece gizli tanık beyanlarıyla karar alınamayacağını, başka delillerle de desteklenmesi gerektiği hususunda kararları var. Ergenekon davasında Yargıtay 16. Dairesi'nde verilmiş içtihatlar bunlar. Yani ölüm orucundaki avukatlarının dosyasının bulunduğu dairenin verdiği kararlar bunlar. Siyasi niteliği olan davalarda maalesef Yargıtay'ın içtihatlarına uyulmadığı kararlar alınıyor. Mahkemeler bu konuda riske girmek istemiyor. Mahkemeler topu birbirine atıyor. Sadece gizli tanık beyanlarına dayanarak yargılama yapılması hukuka aykırıdır. Diğer taraftan yargılama sürecinin tamamına yayılan hukuksuzluk var. Tahliye edilmeleri, tahliye edilenlerin görevden alınması, itiraz üzerine tekrar tutuklanmaları, bu süreci şaibeli hale getirdi. Yurtdışından getirilen dijital deliller ve gizli tanık gibi adil yargılama hakkını ihlal eden kararlar alındı.
15 Temmuz'dan bu yana bir cadı avı yaşandı. Cadı avıyla bir korku düzeni yaratıldı. Bu sadece vatandaşın ve avukatların baskılanmasına neden olmadı? Aynı zamanda Cumhuriyet Başsavcıları'nın da baskılanmasına neden oldu. Bir örnek vereceğim. Bir "mor beyin" hadisesi yaşandı. Bu hadiseyle ilgili bazı istinaf mahkemeleri daha derinlemesine incelenmesini istedikleri için görevlerinden alındılar ya da sürüldüler. Bu kararları verirseniz korku imparatorluğu yaratırsınız." diye konuştu.
"Şimdi siz bir kaçma şüphesinden nasıl bahsedebilirsiniz?"
Tutuklu gazeteciler Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in davasında ciddi hukuksuzluklar yaşandığını anlatan Ersöz şunları söyledi:
"Barış'ların durumunda olduğu gibi üç gazeteciyi serbest bırakıp diğerlerinin tutukluluğuna devam ediyorsanız, bu da bir otokontrol mekanizmasıdır. Hiçbirinin birbirinden bir farkı yokken, delil yokken özgürlüklerinin kısıtlanmasıdır. Yine bu kişiler hakkında soruşturma yürütülmemesi gerekirken, başsavcının, başsavcı vekilinin ve soruşturma savcısının üçlü imzayla bu davayı açmasının anlamı da budur.
Yakalama kararı çıkarıldıktan sonra Murat Ağırel, bir videoyla teslim olmaya gittiğini açıklamıştı. Şimdi siz bir kaçma şüphesinden nasıl bahsedebilirsiniz? Barış Pehlivan'ı ifadeye çağırdıklarında beraber gittik ve neticede Pehlivan tutuklandı. Oraya 'kaçma şüphesi vardır.' ibaresini yazıyorsunuz, biz bunları söylediğimizde de verecek cevabınız olmuyor. Diğer taraftan dosya kapsamında tüm tanıklar dinlendi ve toplanacak bir delil kalmadı. Zaten Murat Ağırel attığı bir tweetten, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç ise üç satırlık haberden yargılanıyor. Haklarındaki deliller bundan ibaret zaten. Hülya Kılınç'ın haberi yaparken konuştuğu mahalle muhtarı geldi ifade verdi. Bir suç ithamında da bulunmadı. Tahliye kararı veremiyorsanız, dosyanıza bunları yazamıyorsanız, bir takım genel geçer şeyleri yazmak zorunda kalıyorsunuz."
Duruşma 9 Eylül'de ama savcının mütealası hazır değil
Tutuklu gazetecilerin davasının 9 Eylül'de görüleceğini hatırlatan Ersöz, esasa dair savcı mütealasının hala hazır olmadığını belirtti. Ersöz,"Biliyorsunuz bir önceki duruşmamız 24 Haziran'daydı. O zamandan beri savcının mütealasını bekliyoruz savunmamızı hazırlayabilmemiz için. Sürekli mütealanın hazırlanıp hazırlanmadığını soruyoruz. Bu yargı süresini uzatacak bir şey olduğu için, bunun da önüne geçmek istiyoruz. Burada her halükarda adaletin tesis etmesi için fedakarlıkta bulunan, bunu zorlayan yine savunma makamı olarak biziz. Aslında Barış'ların yaşadıkları 2011'de Oda TV davasında yaşadıklarından ya da başka gazetecilerin yaşadığı şeylerden çok farklı değil." diye konuştu.