Millet İttifakı’na İmralı aşısı

20 Haziran 2019’a kadar “İmralı”, PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın siyasi jargondaki kod adı olduğu kadar, sonu kan, gözyaşı ve yıkımla gelen bir sürece verilen isim olduğu için de Türkiye’de seçmenin önemli bir kısmında alerjik reaksiyon yaratıyordu.
20 Haziran 2019’da Türkiye, iktidarın sandığa yansıyan seçmen iradesini hiçe sayarak tekrar ettirdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi’nden üç gün önce, bir “İmralı gerçeği” ile yüzleşti.
“İmralı”, kamuoyuna hitaben bir mektup yazmıştı...
HDP’yi ve seçmenini, Türkiye’de artık demokrasinin namus sınavı haline gelmiş olan İstanbul seçiminde tarafsız kalmaya çağırıyordu...
Çıplak ifadesiyle, “İmamoğlu’na oy vermeyin” diyordu “İmralı”.
Kürt seçmene ve HDP’ye mesajını şu ifadelerle ambalajlamıştı: 
“HDP’de vücut bulan demokratik ittifak anlayışı güncel seçim tartışmalarına taraf ve payanda yapılmamalıdır. Demokratik ittifakın önemi ve anlamı mevcut ikilemlere kendini angaje etmemesi ve şimdiye kadar olduğu gibi seçimlerdeki tarafsız çizgisinde ısrar etmesidir.”
“İmralı”nın HDP’ye ve Kürt seçmene mektubu, önceki süreçlerde kamuoyunun malûmu bir rol almamış, Tunceli Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olduğu bildirilen, Doçent Doktor unvanlı Ali Kemal Özcan tarafından iletilmişti kamuoyuna.
Lakin HDP Öcalan’ın mektubuna kulak asmadı. Kürt seçmen “İmralı”yı dinlemedi ve 23 Haziran 2019’da sandık başına giderek İmamoğlu’na oy verdi.
HDP ve Kürt seçmen “İmralı”yı muhatap almayarak Türkiye’de demokrasinin şan ve şerefinin kurtarılması misyonunda tarihsel bir rol oynamıştı.
HDP o gün “İmralı”yı muhatap alsa, Kürt seçmen HDP’yi muhatap almayacaktı. HDP’yi yönetenler de bunun pekâlâ farkında olmalıydı.
Kim ve ne olursa olsun, hiçbir güç, hiçbir güçlü lider ya da simgesel şahsiyet, tarihin hükmünü icra edeceği kavşakta karar saati gelmişse halkın iradesi karşısında ilelebet duramaz, direnemez. Sonunda “gafil” diye anılmayı hak edenler, seçmeni emrinde ve cebinde sananlar olur.
23 Haziran 2019 İstanbul seçimi, sadece bu hakikatin tecellisi açısından önemli değildi...
23 Haziran 2019, bugün de üzerinde ilerlediğimiz sathı mailde, tabandaki demokrasi ittifakının bir seviye ve şuur sıçraması yaptığı tarihtir. Seçmenin demokrasi dayanışması, iktidarı ve onun kullanışlı muhatabı “İmralı”yı aşmıştır o gün.
İyi ki de böyle olmuştur, çünkü “İmralı” kendisinden o müphem mektubu kağıda dökmesini isteyenlere “Hayır” diyebilseydi, HDP ve Millet İttifakı, HDP’li Sezai Temelli’nin “Kürt sorununda asıl muhatap İmralı’dır” diyerek yarattığı krizi bu kadar kolay aşamayacaktı.
Ne iyi olmuştur ki “İmralı” iki küsur yıl önce o mektubu yazarak kendi tabanı ve HDP nezdinde bir miktar itibar kaybına uğramıştır.
Ve yine, ne iyi olmuştur ki Sezai Temelli, “Kürt sorununun çözümünde muhatap HDP’dir” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Hayır, asıl muhatap İmralı’dır” şeklinde, saçma ve yersiz bir tepki göstermiştir.
Neticede Temelli’nin tepkisi, Millet İttifakı ve HDP arasındaki demokrasi eksenli işbirliğinin kumpaslara ve “İmralı mektubu” benzeri manipülasyonlara karşı direncini ve bağışıklığını artıran bir aşı görevini gördü.
Öyledir, çünkü Temelli “Muhatap İmralı” dedikten sonra HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Çözümün adresi Meclis’tir” diyebildi.
Beş yıldır hapiste tutulan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “HDP Kürt sorununun çözümünde muhataptır, çözümün adresi de TBMM’dir” dedi.
Millet İttifakı’nın sağ karakteri nedeniyle HDP’ye en uzak duran üyesi olan İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun çözümünde HDP’yi muhatap gösteren sözlerine itiraz etmediği gibi, Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu’nun ağızından, “HDP’nin meşru bir parti olduğunu” söyleyerek anlamı büyük bir adım attı.
Millet İttifakı’nın diğer bileşeni Saadet Partisi’nin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Kürt sorununu Türkiye’nin “en ciddi siyasi problemi” olarak niteledi ve “Çözümün adresi Meclis’tir” diye konuştu.
Sözün özü, Millet İttifakı “İmralı krizi”nden güçlenerek çıktı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kadri Gürsel Arşivi