HDP'li Buldan: Ne siyasi mahkemeleriniz, ne SADAT'larınız sizi kurtarmaya yetmeyecek

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. İktidara 'gideceksiniz' diye seslenen Buldan, "Ne siyasi mahkemeleriniz, ne SADAT'larınız ne kumpaslarınız sizi kurtarmaya yetmeyecek" ifadesini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. İktidara seslenen Buldan, "Siyaseten yaşadığınız erimeyi yargı gücüyle durdurmaya çalıştığını görüyoruz. Uçan kuştan korktuğunuzu biliyoruz ama nafile. Ne yaparsanız yapın, gideceksiniz! Ne siyasi mahkemeleriniz, ne SADAT'larınız ne kumpaslarınız sizi kurtarmaya yetmeyecek." dedi.

Buldan'ın satırbaşları şöyle:

Ne bize, ne halkımıza geri adım attıramayacaksınız. Sizin kötülük düzeni değil, Aysellerin barış rüyası yaşam bulacak. Cenazede tanık olduğumuz bu saldırganlık ve ölü bedenden duyulan korku, kaybetmekte olan iktidarın siyasal psikolojisini ortaya koyuyor. Halkın karşısına çıkacakları yüzleri kalmadı. Ekonomik yıkımı, geçim derdini örtmek için her gün yeni bir hukuksuzlukla toplumun karşısına çıkıyorlar. Bunların gündemlerinde ülke sorunları yok, tek dertleri kendi rantları.

Kürt düşmanlığında adeta yarış içerisindeler. 15 Mayıs Kürt dil bayramıydı, etkinlikleri engellemeye çalıştırdılar. Halkımız her şeye rağmen Kürt dil bayramını kutladılar. AKP'nin Kocaeli Derince Belediyesi eliyle Kürt sanatçı Aynur Doğan'ın konserini yasakladılar. Konser, tiyatro, etkinlik, miting yapmak yasak, tweet atmak yasak. Fiili bir OHAL uygulanıyor. İnkarcı iktidara diyorum ki, Kürt halkı sizin zihniyetinizdekilerle geçmişte nasıl mücadele ettiyse, bugün de aynı zihniyete karşı direnmesini biliyor ve başaracak.

Geçmişte de Kürt diline, şarkısına nasıl sahip çıkıldıysa bugün de Kürtler kendi diline daha fazla sahip çıkmaya devam edecek.

Bu iktidar gittiğinizde hepiniz o koltuklardan düşeceksiniz. Daha neyin peşinde olduğunuzu sormak isteriz. Yenilgiye doymadınız mı? Bunların Kürt düşmanlığı sadece içeride değil, uluslararası alanda da devam ediyor. Diplomasilerini de Kürt karşıtlığı üzerinden yaptıklarını görüyoruz. Dış politikada bunları yaparken içeride de sığınmacılar üzerinden nefret iklimini körüklemeye, toplumsal talepleri bastırmak için korku ve sindirme siyaseti, yargı kumpasları üretmeye devam ediyorlar.

Partili yargı sistemi kurdular, bu yargı düzeni ile seçim kampanyası yürütüyorlar. Canan Kaftancıoğlu'na verilen ceza da aynı mantığın sonucu. Kaybettikleri İstanbul seçiminin intikamını yargı eliyle almak için Kobani ve kapatma davasını açıklarını biliyoruz. Gezi davasında hukuksuzca ceza yağdırdılar. Yenilgiyi bir türlü hazmedemediler. Yargı süsü verilmiş siyasi kararları bir de hukuk diye halka yutturmaya kalkıştıklarını biliyoruz. AKP Genel Başkanı Gezi davası için 'Bizde yargı bağımsız, kusura bakmasın' dediler. Sanki ortada gerçek bir yargı, işleyen bir hukuk var! Bağımsız dediğiniz yargının elindeki Kaşıkçı dosyasını bir balya dolar için satan siz değil misiniz? BAE'den döviz gelsin diye kendi içinizde kaç gündür birbirinizi yiyorsunuz.

Hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye'yi 139 ülke arasından 117. sıraya yerleştiren, sizin hukuksuzluklarınız değil mi? Geçin bu lafları! Sizdeki bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü asla değil. Sizdeki, yalanın, hukuksuzluğun, kumpasların üstünlüğü. O kararlar mahkemede değil sarayda verilmektedir.

Siyaseten yaşadığınız erimeyi yargı gücüyle durdurmaya çalıştığını görüyoruz. Uçan kuştan korktuğunuzu biliyoruz ama nafile. Ne yaparsanız yapın, gideceksiniz! Ne siyasi mahkemeleriniz, ne SADAT'larınız ne kumpaslarınız sizi kurtarmaya yetmeyecek.

Bu karanlığı durdurmanın yolu birlikte mücadeleden geçiyor. Siyasal muhalefet tam bir yol ayrımında. HDP ve demokrasi güçleri saldırıya uğrarken, belediyelerimize kayyım atanırken çekingen davrananlar, ama fakat diyenler bu saldırı dalgasının bizzat muhatabıdır. Sessizlik, karanlığı büyütür, ortak ve güçlü refleks aydınlığı artırır. İktidarın kendi bekası için yürüttüğü savaş politikasına karşı sessizlik, bu baskı rejiminin devamına hizmettir.

Sürekli güç toplama arayışında olan iktidarın, ülke yararına olmayan iç ve dış politikasına bir bütün olarak karşı çıkılması tüm muhalefetin ortak sorumluluğudur. O yüzden iktidarın her gün çoğalttığı adaletsizliklerin karşısında barışın sesini, mücadeleyi daha fazla büyütmemiz gereken en önemli dönemlerden geçiyoruz.

Zaman; cesarette, ortak demokrasi hedefinde ve ilkelerde buluşma zamanıdır. Büyük değişimi başarmak için büyük yürüme zamanıdır. Halka her alanda dipi yaşatan bu organize kötülük düzenine karşı ortak mücadele zirvesini gösterme zamanıdır. HDP bunun sözü ve gücü olmaya devam edecek.

2002 yılında kayıtlı çiftçi sayısı 2,5 milyon iken, 2022'de bu sayı 500 binin altındadır. 2002'de 2,5 milyar TL olan çiftçi borcu, 2022'de 200 milyar lirayı aşmıştır. Çiftçiyi tasfiye eden politika, iktidarın bu ilkeyi babasının çiftliği gibi yönetme anlayışından kaynaklanıyor. Çiftçiye verilmeyen kaynakların nerelere gittiğini bilmeyen kalmadı. İşçilere şükredin, halka sabredin diyen iktidar, Ahlat'taki sarayın yanında şimdi de bakanlık konutları yaptırmaya başladı. Yandaş müteahhitlere yeni bir rant tesis ettiklerinin farkındayız. Halk kirasını ödeyemiyor, bunlar konfor binaları dikmeye devam ediyor. İçi boş tostla, kaynamayan tencereyle sefalet ülkesi yaratan bu utanmaz zihniyetin Türkiye'yi getirdiği nokta kaçınılmaz olan bir gıda krizidir, açlıktır. Bu düzeni durduramazsak ekmek bulamayacak hale gelecek, büyük bir yoksulluk halini birlikte yaşayacağız.

Vatandaşın biri, demir 1 liraları toplamış ve hurdacıya satmış. TL'ye hakaret ettiği gerekçesiyle ceza kestiler. TL'yi değerini düşürerek asıl hurdaya çevirenin AKP olduğu gerçeğini hiç kimsenin unutmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Merkez Bankası'nı, Hazine'yi hurdalığa çevirenlerin kendileri olduğunu inkar ediyorlar. En büyük hurdacı bu iktidardır. Türkiye toplumu bu bilinçle, yapılacak seçimde sandık başına gidecek ve oyunu buna göre verecek ve artık yeter diyecek.