Mahkeme başkanından zehir zemberek şerh: Cemal Kaşıkçı davası Suudi Arabistan'a diyet olarak verildi

Mahkeme başkanından zehir zemberek şerh: Cemal Kaşıkçı davası Suudi Arabistan'a diyet olarak verildi
Cemal Kaşıkçı Davası'na bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılamanın Suudi Arabistan'a devrine ilişkin itirazı oy çokluğuyla reddetti. Mahkeme Başkanı Nimet Demir devir kararına şerh düşerken, karar için "bozulan ikili ilişkilerin düzeltilmesi için diyet" dedi.

Cemal Kaşıkçı Davası'na bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılamanın Suudi Arabistan'a devrine ilişkin itirazı oy çokluğuyla reddetti. Mahkeme Başkanı Nimet Demir, devir işlemini sertçe eleştirerek karara şerh koydu.

Başkan Demir, şerh yazısında Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin Suudi Arabistan'daki Riyad Mahkemesi 1. Ceza Dairesi'nde göstermelik bir dava görüldüğünü savunarak şunları yazdı:

"Suud Adli Makamlarının gönderdikleri duruşma zabıtları incelendiğinde; istihbarat örgütünün başkan yardımcısı olan sanık Ahmed Bin Muhammed el-Asiri İstanbul'a gönderilen ekibi oluşturan kişidir. savunmasında, ekibe, Cemal Kaşıkçı'yı getirmelerini emrettiğini, öldürülmesini istemediğini belirtmiştir. El-Asiri'nin bu savunmasına itibar edilmesi halinde bile eylemi TCK nun 87/4 maddesindeki kastın aşılması suretiyle adam öldürme suçunu oluşturmaktadır. Anılan maddeye göre üst hadden 16 yıl hapis cezası alması gerekirdi. Oysa hakkında beraat kararı verilmiştir. Yine emri, kimin isteği ile verdiği, el-Asiri'ye lütfedilip sorulmamış, böylece daha üst düzey yöneticilere ulaşılmaktan imtina edilmiş, soruşturma ve kovuşturma el-Asiri'de hitama erdirilmiştir. Zikredilen iki örnek Suud yargısının zaafiyetini ortaya koymaya yeterlidir. Olayımızda davanın naklinde, nakledilen ülkenin yargısının, nakleden ülkenin yargısından daha iyi olması gerekir şartı tahakkuk etmediğinden, davanın nakli kararı bu haliyle de yanlış olmuştur"

Başkan Demir, İsrail'de görülen Otto Adolf Eichmann Davası ile Türkiye'de açılan Mavi Marmara ve Cemal Kaşıkçı Davaları'nın üç özel örnek oluşturduğunu savundu. Mavi Marmara Davası'nın tazminatla çözülmesini ve Kaşıkçı Davası'nın Suudi Arabistan'a devredilmesini "bozulan ikili ilişkilerin düzeltilmesi için diyet" diye eleştiren Başkan Demir, şöyle devam etti:

"İsrail, Mavi Marmara diye adlandırılan davaya konu eylemi gerçekleştiren kişileri teslimden imtina etmiş, tazminat ödemek suretiyle işi kotarmıştır. Yine Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi eylemini gerçekleştiren kişilerin Suudi Arabistan tarafından himaye edilmesi üzerine, eylemin gerçekleştirildiği ülkemizde, yargılamaları mümkün olmamış, dava, sanıkları himaye eden ülkeye devredilmiştir. Zikredilen üç olayda da hukuk tanımazlık ve zorbalığın pirim yaptığı aşikardır. Uluslararası alanda işledikleri suçlardan dolayı ciddi manada yargılanmayıp, müeyyideye uğramadığını gören zorba yönetimler, bu durumdan cesaret alarak eylemlerini pervasızca sürdürecekleri, zaman içerisinde bu tavrın teamüle 'sünnete' dönüşeceği kabulden varestedir. Birinci olayda ülke olarak bir inisiyatifimiz yoktu, ancak son iki olayda rolümüz önemli idi. Söz konusu davalarda bize yakışan, taleplerimize duyarsız kalan ülkelerin bu tavırlarını uluslar arası platformlarda dile getirmek suretiyle hukuksuzluk ve zorbalığın önüne geçecek kurumların oluşmasında ön ayak olmak iken, ne yazık ki bu fırsatlar kaçırılmıştır. Davalar bozulan ikili ilişkilerin düzeltilmesine diyet olarak verilmiştir"

Devir kararının kamu vicdanının yaralar nitelikte olduğunu savunan Demir, bu cinayetin devletin onur ve saygınlığına büyük bir saldırı olduğunu ifade etti. Demir, şu görüşleri savundu:

"İddianamede Cemal Kaşıkçı'nın muhalif tavrı nedeniyle Suud yetkililer tarafından ölümle tehdit edildiği, kendisine zarar veremeyecekleri inancıyla Türkiye'de bulunduğu, bunu yakın çevresine söylediği zikredilmektedir. Cemal Kaşıkçı'nın Ülkemizde bulunduğu sürece canı, malı ve ırzı Halkımızın, dolayısı ile Devletimizin tekeffülü altındadır. Suud yetkililerinin Ülkemizde Cemal Kaşıkçıya karşı gerçekleştirdikleri pervasız ve hunharca cinayet, Ülkemizin 'emin belde' vasfına, Devletimizin onur ve saygınlığına büyük bir saldırıdır. Bu eylem nedeniyle kamu düzeni ciddi bir şekilde zarar görmüştür. Eylemi gerçekleştiren faillerin bulunup, yargılanması, eylemleri ile mütenasip müeyyide uygulanması suretiyle sarsılan kamu düzeninin tamiri elzemdir. 'Ne yapalım Suud yönetimi yargılamak için sanıkları vermiyor' acziyeti içinde davanın devri ve sanıklar hakkında kırmızı bültenin kaldırılması, toplumun adalet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarıyla bağdaşmadığı kanaatindeyim"