CHP'li Hacer Foggo: Artık yalnız hissetmiyorum

Yıllardır kentsel dönüşüm ve yoksulluk ile mücadelesini sürdüren isim Hacer Foggo artık çalışmalarını CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi’nde sürdürecek. “Artık yalnız hissetmiyorum” diyen Foggo, kendisine en çok gençlerin ulaştığını anlattı. Derin yoksulluktan derin bir açlığa sürüklenişi ise şöyle tarif etti: İstanbul’un 39 ilçesinde birden yoksulluk var.

HİLAL YAĞIZ

"Derin yoksulluk” ve “Derin açlık” kavramını Türkiye’ye tanıtan isim Hacer Foggo, bu kavramların giderek nasıl çaresiz bir açlık mücadelesine dönüştüğünü halktv.com.tr'ye anlattı.

Et ve Süt Kurumu’nun önünde gösterdiği fotoğrafların arkasındaki gerçeği, o ailelerle kurduğu ilişkileri, CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi’nde hangi çalışmaları yapacaklarını anlattı. Çalışmalar 81 ilde başlayacak ama ofisin koordinatörlük görevini üstlenen Foggo için en önemlisi öncelikle deneyimlerini aktarmak… Amaç "hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi”

Derin yoksulluk uzun yıllardır kullandığınız kavram. Peki “Büyüyen derin açlık” yeni mi? Bugün açlık çok daha geniş bir kesime mi yayıldı?

2018’de yoksulluğun açlığa evrildiğini farkettim ama bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim Neden böyle olduğunu daha iyi anladım.

Neden?

Türkiye’de görünmeyen bir kast sistemi var, yoksullar ve yoksul olmayanlar arasında. Şimdi ekonomik kriz bu kastı ortadan kaldırdı. Yoksullar yoksul olmayanlar, sınıflar birbirine karıştı aslında ama aynı zamanda.
Ancak Türkiye’de yoksulluğu azaltma stratejisi veya ulusal eylem planı yok. Hiç mi bir şey yok? Var tabii ki. Çok iyi araştırmalar var, bakanlıkların planları var ama Türkiye’nin meselesi tam da bu aslında. Çok fazla dosyalarımız var, çok fazla biliyoruz ama uygulama yok. Takip yok. “Ben sana bunu yapıyorum ama sen de istediğim her şeyi yapacaksın” politikası güdülmüş. Bir muhtaçlık ilişkisi kurulmuş.
Amaç çocuklara yoksulluğun miras kalmaması ancak Yoksulluğun özgürleştirilmesi politikası yok.

Et ve süt kurumunun önündeki o fotoğraf…

Et ve Süt Kurumu önüne CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile gittiniz, orada bazı fotoğrafları gösterdiniz tüm Türkiye’ye. Bu sofra da en dikkat çekici olanı. Bu sofra kaç kişilik bir sofra?

O sofradaki belki de zeytini de göremeyeceğiz yakında. Bunun olmaması gerekiyor. Bir annenin bir çocuğun gıda ile ilgili bir probleminin olmaması gerekiyor. Evde hiçbir şey olmaması çok acı bir şey. Bir de aramızdaki bağ insanların anlayamayacakları kadar güçlü bir bağ. Bana her şeyi anlatıyorlar ve çok uzun zamandır tanıdığım insanlar.

Mesela bu sofranın etrafındaki insanlarla da böyle bir bağınız var mı?

Tabii ki… Bir çocuğu var, bir tane de bebeği. Ben de bu fotoğraf çekildiğinde oradaydım. Biri 2 yaşında biri 11 yaşında iki çocuk var o sofrada. Ne bulurlarsa yemek gibi aslında bu fotoğraf. Güvencesiz çalışan insanlar için durum çok vahim.

Bu fotoğrafların arkasındaki insanlar gündelik yevmiye ile geçimini sağlıyor? Peki hangi bölgede yaşıyor bu insanlar? İstanbul’un hangi ilçelerinde?

İstanbul’un 39 ilçesinde yoksulluk var. İşçilerin oturduğu bir mahalleye gittiğinizde günlük güvencesiz çalışan insanların mahallesinde de İstanbul’un sosyo-ekonomik değeri yüksek yerlerinde de yoksulluk var. Etiler’de, Bebek’te de, Çekmeköy, Şişli’de de… Tümü sosyo-ekonomik seviyesi yüksek yerler ancak korkunç bir yoksulluk var. Şöyle olmuş: Zaten o rezidansların AVM’lerin arkasındaki yoksulluk bu. Onların altında yaşayan bir mahallenin üzerine kurulan rezidanslar..

Rezidanslar büyüdükçe yoksulluk artıyor yani…

Kentsel dönüşüm ile yoksul mahalleler, mahalle kültürü de ortadan kalktığı için bu kadar dağılma ve plansız dönüşüm de yoksulluğu artırdı. Kağıthane Bakkalköy, Karagümrük’teki kentsel dönüşüm nedeniyle bir sürü çocuk okullarından oldu ve devredilen yoksulluğu üstlerine aldılar. Her şey plansız programsız yapılıyor. Merkezi bir yere rezidans inşa ediyorlar ama orada insanlar yaşıyor. Orada bir hayat var, hatıralar var. Bin yıllık bir mahalle. Bu insanlar dağıldılar. Tanıyorum, konuşuyoruz görüşüyoruz, ziyaret ediyorum. Çocuklar okulunu bıraktı, günlük çalışıyorlar. Seyyar satıcılık yapıyorlar. Kira ödeyemiyorlar. Oradan oraya giden ve arkasında çocuklar var. O çocuklar devredilen o yoksulluk mirasını alıyor çünkü bir strateji yok. Ben oraya rezidansı koydum, bu insanlar nereye gitti diyen yok.

Bebekler büyürken bir yaşam mücadelesi sürüyor. Nisa bebek çok konuşuldu? Nisa bebek yukardaki sofrada oturan bebeklerden birisi belki de..

Hep bilen tarafız biz. Bilirkişiyiz. Bir olay oluyor, herkes şoka giriyor. Ben tanımıyorum o kadını ancak haberleri okudum, ona benzer bir sürü kadının hikayesini aynı olmasa da biliyorum. Onun orda bavulunu alıp yürümesi bana Ayşe’yi Şengül’ü hatırlatıyor. Neden biliyor musun? Yıllarca şiddet görmüş, derin yoksulluk yaşayan bir kadın. Gidecek yeri yok. Oradan oraya gidiyor. Annesinin yanına gidiyor ama annesi de derin bir yoksullukta. Sonra sığınma evine gidiyor ama orda rahat olamıyor. Ordan çıkıyor tekrar adres değiştiriyor.

Yakın zamanda yanıma gelen bir hikayeyi anlatayım. Tanıdığım bir anne yakın dönemde cezaevine girdi. 3 çocuk akrabasında. O çocuklar anne cezaevinden çıkana kadar 5 ev değiştirdi ve ben o 5 evi takip ettim, çocuklara bir şey olmasın diye. Orda şunu anladım, o zaman şunu anladım. Bir anne cezaevine girdiği zaman bir koruma mekanizması yok çocuklar için. Devlet diyor ki nereye bıraktın çocukları akrabasına ama sen o akrabayı da takip etmek zorundasın. Bu örnekten yola çıkarsak çocuklar çok savunmasız ve korunmasız. Buraya dikkat edilmeli.

'5 yaş altı çocukların ölümü yoksulluk demek'

Ancak Nisan bebek gibi bir örnek olduğunda insanlar, yoksulluk yerine “Neden çocuk doğuruyorlar?” Sorusunu sorabiliyorlar.
Bu aynı zamanda yoksulluk ve açlık psikolojisidir. Hem 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hem de savaş dönemlerinde çok fazla çocuk olmuş. Bir güvence gibi aslında. İkincisi çok sağlıksız çocuklar. Avrupa’da yapılan araştırmada çok fazla yoksul çocuk ölüyor. Çok boyutlu yoksullukla ilgili sorulan sorulardan biri şudur: 5 yaşından önce ölen çocuk var mı? Niye bu yoksulluğun göstergesi. Bu nedenle bazen çok çocuk yapılıyor. Çünkü sen ona sadece akıl veriyorsun, sahip çıkmıyorsun. Ona sahip çıkacak olan o çocuk. Öyle düşünüyor.

Peki neden ilk sorulan soru bu sizce?
Çünkü yoksulluk insanları rahatsız ediyor. İnsanlar görmek istemiyor. Ben çok tanık oldum kamu kurumlarında. O insanlar oraya giriyor diye rahatsız oluyor insanlar. İnsanlar steril bir hayat, kendileri gibi insanlar istiyorlar. Tanımadıkları için de reddediyorlar aslında. Yoksulluğun reddi diye bir deyim vardır. Reddediyor aslında, kendisi gibi olsun istiyor.

Siz “Hiçbir çocuk yatağa aç girmesin diye” mücadele ediyorsunuz ve artık CHP’de çalışma yürüteceksiniz. Tüm deneyimlerinizi de iktidar hedefindeki bir ana muhalefet partisine aktaracaksınız. CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü olarak çalışmalarınıza devam edeceksiniz. Bu ofis yoksulluk ve açlığı gidermek için neler yapacak?

Az önce verdiğim örneklerin hikayelerin politikaların çıkarılması gerekiyor Türkiye’nin asıl meselesi takip meselesi. Bir aileye sosyal incelemeye gittiğinizde 1 yıl sonra giderseniz, olmaz. Ben bunu pratikte görüyorum ama bir taraftan da bazı modelleri okuyoruz. Dünyadaki örneklere bakıyoruz. CHP Dayanışma Ofisi Türkiye’nin 81 ilindeki yoksul mahallelerden bir veri çıkartacak. Aynı zamanda oradaki cep il, ilçe, gençlik ve kadın kolları ile ortak çalışmalar yapılacak. Ben bütün tecrübelerimi anlatmak istiyorum. Belediyelerde yoksullarla ilgili çok iyi modeller var ancak görünür değiller. Ben o modellerin Türkiye’nin her yanında uygulanması için çalışmak istiyorum. Örneğin Mersin’de mahalle mutfağı gibi. Mahallenin tam ortasında kurulmuş mahalle mutfağında insanların çok cüzi bir ücrete sağlıklı yemek alması çok önemli; incinmeden, kırılmadan, kendi parasıyla ve sağlıklı. İnsanların kendisini iyi hissetmesi lazım. “Mersin’deysem ben aç kalmam” diye hissettim mesela. Param yoksa yürürüm ama aç kalmam. Bu çok önemli

Bunun İstanbul Ankara gibi büyükşehirlerde uygulanması mümkün mü?
Sizin eğer derdiniz yoksulluğu azaltmaksa, çocuklara devredilen mirası ortadan kaldırmaksa mümkün olmayan hiçbir şey yok benim için. Dinlemek, anlamak, içselleştirmek ve parmak sallamamak önemli…

Bugün düne göre daha umutlu musunuz peki? Kendinizi yalnız hissettiğiniz çok dönem olmuştur belki de…
Hissetmiyorum şu an. Kesinlikle hissetmiyorum. Çünkü çok fazla genç arkadaş bana yazıyor. Ülkenin her yanında yoksulluk çalışan, tezini yoksulluk üzerine yapan, kendi mahallesinde küçük küçük dayanışma ağları kuran gençler var. Bu bizim için bir umut. Başka bir Türkiye geliyor.
İkincisi CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi’nin bu konuda bir çalışma yürüteceğiniz söylemek istiyorum. CHP zaten bu konuda bir çalışma yürütüyordu. Yoksullukla ilgili bir çalışma var ama biz de sahada aktaracağız ve çeşitli modeller kuracağız.

Siz içindeyseniz bir projenin başlangıcı da söz konusudur. CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi’nin ilk adımı ne olacak?

İlk adım aslında sohbet. Size anlattığım şeyi anlatmak. Kadın ve çocuk yoksulluğunun katmanlı bir durum olduğunu, sahadaki durumu anlatmak önemli. Kendi deneyimlerimizi paylaşıyoruz birbirimizle. Biraz deneyim aktarımı başlangıç noktamız. Örneğin sosyal yardım değil, hak temelli paylaşım demek gibi… CHP’nin çok iyi bir projesi var: Aile Destekleri Sigortası. Bunu çok önemsiyorum çünkü sahayı biliyorum. Kadınların durumunu, evleri nasıl idare etmeye çalıştıklarını biliyorum. Sürekli kamu kurumlarının kapılarından kovulan kadınlar. Sosyal yardımlarının kesilmemesi ve maaş almaları onları güçlendirecektir. Yoksul bir insanın hayatını güçlendirecek tek şey, uzmanların söylediği tek şey nakittir. İnsanların hayatını sürdürebileceği nakde ihtiyacı var. Hiçbir partiye bağımlı olacak şekilde değil, itaat etmeden…