Büro-İş , zamları işte böyle protesto etti! 

Büro-İş , zamları işte böyle protesto etti! 
Zamları ve 2020 bütçesinin dar ve sabit gelirli emekçilere olan etkileri hakkında Büro-İş’in görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak için toplanan sendika üyeleri ilginç bir protestoya imza attı.

Tam basın metni ise şöyle ;

Sendikal mücadele açısından önemli olan bir hususu da,  burada kamuoyunun bilgisine sunmak istiyoruz. Vatan, Cumhuriyet, Emek Mücadelesi veren Büro-İş Sendikası olarak biz bu basın açıklamasını, ilgi, alaka ve sorumluluğundan dolayı Hazine ve Maliye Bakanlığının Dikmen Yerleşkesinde yapmak için Ankara Valiliğine başvuru yaptık. Valilik bu talebimizi uygun bulmayıp bizi buraya Ulus’a Atatürk Heykeli önüne yönlendirdi. Bu durum Cenazesi Karşıyaka mezarlığında defnedilecek bir kişinin aynı anda Cenaze namazının Gölbaşı’nda kılınmasına benzer. Anayasa ve uluslararası hukuktan kaynaklanan sendikal hak arama mücadelemiz hükümet ve valilik tarafından bilinçli ve sistemli olarak engelleniyor. Hükümet kendine sarı, yandaş sendika arıyor. İstiyor ki hiç kimse haksızlığı, hukuksuzluğu, yoksulluğu, açlığı, sefaleti ve bunlara bağlı ölümleri gündeme getirmesin. Daha birkaç gün önce İstanbul’da birisi öğretmen olan 4 kardeş geçim sıkıntısı dolayısıyla intihar ederek hayatına son verdi.  Ekonomide geldiğimiz son nokta bu kadar vahim boyuta ulaşmıştır. Vefat edenlere Allah’tan rahmet ailelerine sabırlar diliyoruz. Sarı ve yandaş sendikacılığın panzehri Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ve bağlı sendikalar olarak bizler baskı ve zulümlere boyun eğmeyeceğiz.

Değerli basın mensupları; esas gündemimiz olan başlıklara geçersek,

Hükümet yetkilileri bir yandan ekonomi öyle uçuyor, böyle uçuyor gibi söylemlerle kamuoyuna pembe tablolar çizmekte bir taraftan milletten haraç almakta. Evet yanlış duymadınız, kamu gücünü kullanarak Anayasa ve yasalara karşı vergi adı altında zorla hukuksuz haraç almakta. Birazdan detaylandırınca konu daha net anlaşılacaktır. Aslında uçtuğumuz falan yok, tepe üstü çakılmış durumdayız. Hükümet bu çakılmadan kurtulmanın yolunu zorunlu tüketim harcamalarımızdan olan doğalgazın, elektriğin fiyatları içerisine güncelleme adı altında kamufle edilmiş vergi enjekte ederek,  Dijital Hizmet Vergisi, Değerli Konut Vergisi, Konaklama Vergisi gibi hayatımıza yeni vergi düzenlemeleri getirerek, Enflasyon ve Yeniden Değerleme oranlarını istediği gibi ayarlayarak başarısızlığının bütün bedelini dar gelirli kesime fatura ederek bulma çabası içerisindedir. 

burooo.jpg

Çok Kıymetli Basın Mensupları;

Öncelikle güncelliği dolayısıyla yeni vergi paketinde bulunan bu vergilerden özellikle alt gelir grubunu, çalışan emekçileri ilgilendirmesi bakımından Konaklama Vergisine değinmek istiyoruz. Konaklama Vergisi; harcama üzerinden alınması, yansıtılamayan, dolaylı bir vergi özelliği göstermesi yönünden adil olmayan bir vergidir. 

Konaklama Vergisi olarak 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde 18 lira, 4 yıldızlı otellerde 12 lira, 3 yıldızlı otellerle belediyelerin konaklama tesislerinde 9 lira, 1 ve 2 yıldızlı otellerle pansiyon, motel, apart kampingler için 6 lira kişi başı vergi alınacak. Özellikle belirtmek istiyorum bu vergi oda başı değil kişi başı olarak alınacak yüksek oranlı bir verginin vergisidir.

Biraz daha somut şekilde ifade etmek gerekirse;

Ortalama konaklama bedeli 150 TL olan  4 yıldızlı bir otelin %18 kdv’si 27 TL eder. Bu tutara ek olarak ta 12 TL Konaklama vergisi eklenince toplam 39 TL vergi ödenmektedir. Aslında toplamda bir kişi %26 KDV ödemiş olacaktır. Bir başka anlatımla oransal olarak KDV’de % 44 artış demektir. Tıpkı doğalgaza elektriğe % 45’lere varan oranda yapılan zammın aynısı Konaklama Hizmetlerinin KDV’sine de  yapılmıştır. Bu vergi işletme sahipleri tarafından maliyetlere eklenerek tüketiciye yansıtılabilen, gider olarak gösterilebilen bir dolaylı vergidir. Ancak nihai tüketici olan sabit ve dar gelirli kamu emekçileri bu vergiyi ne yansıtabilir ne de gider olarak gösterebilir. Dolayısıyla bu verginin esas ödeyicisi yine alt gelir grubu olacaktır. Konaklama Vergi tasarısı derhal geri çekilmelidir.

buro.jpg

Değerli Basın Mensupları;

Bir başka husus hayatımızın bir çok alanında etkili olacak Yeniden Değerleme oranına değinmek istiyorum.

Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesinin (B) fıkrasında yer alan tanımlamaya göre 2020 yılı için geçerli olacak Yeniden Değerleme oranı yüzde 22,58 olarak hesaplanmıştır. Bunun anlamı 2020'de Motorlu Taşıtlar Vergisi başta olmak üzere trafik cezaları, pasaport, noter, mahkeme ve  yeni kimlik gibi kamusal hizmetlerden alınacak harç tutarları başta olma üzere otomatik olarak yüzde 22,58 oranında artacaktır. Bu artış oranları da adaletli değildir. Örneğin yüksek gelir grubunda olan bir kişinin ödeyeceği pasaport harcı ile düşük gelir grubunda bulunan bir kişinin ödeyeceği pasaport harcı aynıdır. Ancak düşük gelir grubunun geliri içerisindeki pay yüksek gelir grubu içerisinde bulunan bir kişiye göre daha yüksektir. 

Hükümet;  memura zam vereceği zaman Enflasyon oranlarını istediği gibi azaltıp, harç alacağı zaman ise Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksini  istediği gibi artırmaktadır. Aynı hassasiyeti memur maaş artışlarında da beklemekteyiz. 2020 yılı için memura yüzde 4+ 4 zam reva görülürken aynı memurdan yüzde 22,58 oranında harç almak aslında haraç almaktır. 

Saygıdeğer basın Mensupları;

Kış aylarına geldiğimiz bu günlerde çalışanları en çok belini büken doğalgaz ve elektrik fiyatlarına yüzde 45 lere varan artıştan da bahsetmek istiyorum.

Enerjide özellikle doğalgazda dışa bağımlı Türkiye’de dolar bir yıldan fazladır 5.50-5.80 bandında seyretmektedir. Maliyet unsuru olan Dolarda fazla bir artış olmadan, memura verilen % 4 zam daha memurun cebine girmeden, doğalgaza ve elektriğe % 45 lere varan fiyat güncellemesi adı altında yapılan zam artışı, aslında bu fiyatların içerisine enjekte ile kamufle edilmiş bir vergidir. Hiçbir yasal dayanağı da yoktur. Anayasamıza göre kanunla alınması gereken vergi, idari bir karar ile hükümet tarafından uygulamaya konulmaktadır. 

Saygıdeğer Basın Mensupları son olarak Meclise sevk edilen 2020 bütçesi hakkında da görüşlerimizi ifade etmek istiyoruz.

Bir önceki yıla göre bütçe rakamsal olarak artış göstererek bir trilyonun üzerine çıkmıştır. Bu Türkiye’nin büyüdüğü anlamına gelmiyor. Rakamların artışı aslında vatandaşın sırtına kambur yapılan borçların arttığını ve bu borçları finanse edecek vergilerin arttığı, halkın daha da fakirleştiği anlamına gelmektedir. Bu bütçe ranta dayalı, dışa bağımlı bir ekonomi politikasının sonucunu yansıtmakta, vatandaşların ekmeğini küçültmekte, kriz ve ekonomik durgunluğu artırmaktadır. Bu bütçede öğretmene, polise, hemşireye söz verilen 3600 Ek Gösterge yok, Emeklilikte Yaşa Takılanlar yok, Parasız eğitim yok, sağlık yok, sosyal yardım yok, kısacası sabit ve dar gelirli için olumlu hiçbir şey yok, aksine yüksek oranlı vergiler ile açlık var, sefalet var, yoksulluk var, buna bağlı olarak boşanmalar, bireysel ve toplumsal travmalar var, intiharlar var.

Yıllardır iktidarda olan, Cumhuriyet döneminden ve önceki iktidarlar tarafından kalma milli ve stratejik kuruluşları bile elden çıkaran  Ak Parti Hükümeti,  trilyonlarca vergiyi toplamış ancak ortada gözle görülür elle tutulur diyebileceğimiz bir dikili ağacı yoktur. Yandaş müteahhitlere hazine garantili, yüksek bedellerle ihale edilen, müşteri garantili boğaz geçiş tüneli, otobanlar, köprüler, havaalanları, yollar yaptırarak bunları milletin sırtına yüklemiştir. 

Okyanus ötesinden Emperyalistlerin başı ABD Başkanı Trump’un yaptığı tripler, attığı twitler, yazdığı mektuplar ile ne devlet ne de ekonomi yönetilir.

Buradan hükümete sesleniyoruz. Öncelikle Suriye meselesinde Esad ile anlaşıp Türkiye’deki Suriyelileri ülkesine geri gönderelim. Esad gerisini halleder. Bir an önce Ak Partinin başarılarıyla övündüğü dönem olan Parlamenter sisteme geri dönelim. Yargıyı bağımsızlaştıralım, demokrasiyi güçlendirelim. Hukukun olmadığı bir yerde tartışmasız ekonomik gelişme olmaz. Parlamento ve hukuk çöktü,  ekonomimizde çöktü.

Başlıklar halinde açıklamaya çalıştığımız yeni vergiler, doğalgaz elektrik gibi zorunlu harcamalarımıza yapılan zamlar, 2020 bütçesi hep düşük ve sabit gelirlilerin aleyhinedir. Her geçen gün daha da yoksullaşmaktayız. İMF ile ekonomik anlaşma yapılsa bile sanırım İMF bile bu kadar vicdansızlık yapıp ağır kemer sıkma ve vergi yükü önermez.   Bu gidişle korkarız hükümet vergi, harç ve  zam adı altında donumuza kadar haraç  alacak.  Bütün emekçileri örgütlü olarak bu soygun düzenine dur demeye çağırıyoruz.  

Basın açıklamamız burada sona ermiştir. Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.