Bahçeli'den tarihi mutabakata: Tam takır kuru bakır

Muhalefetin kamuoyuna duyurduğu güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasını hedef alan MHP lideri Bahçeli, "48 sayfalık metnin içeriği tam takır kuru bakırdır" dedi. Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin ise müzakereyi işaret eden Bahçeli, "Hem Rusya hem de Ukrayna ile temas kuracak, etki edecek ve doğrudan katılacak tek ülke Türkiye'dir" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu.

6 muhalefet partisinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni'ni hedef alan Bahçeli, "48 sayfalık metnin içeriği tam takır kuru bakırdır. Bu metni tarihi yapan tek şey 28 Şubat zihniyetine uygun olarak güçlendirilmiş istikrarsızlık bildirisi olmasıdır" dedi.

Bahçeli'nin satırbaşları şöyle:

Beşeriyetin her zamankinden daha fazla huzura, sakinliğe, dayanışmaya ve uzlaşmaya ihtiyacı olduğu bir tarih döneminden geçtiğini düşünüyorum. Çatışma dinamiklerinin yaygınlık kazanması, cepheleşmelerin genişlemiş olması bu düşüncemin temelini teşkil etmektedir.

Şayet bugünkü güvenlik çabaları geleceğin dünyasına hizmet etmiyorsa ahlaken ve manen yok hükmündedir. Tarih geçmişe dönerek anlatılır, geleceğe bakarak anlaşılır.

Rusya-Ukrayna savaşı

24 Şubat 2022 Perşembe günü sabahın erken saatlerinde Rusya Federasyonu komşu ülkesi Ukrayna'ya karşı haksız hukuksuz, hiçbir şekilde tasvip edilemeyecek bir işgal harekatı başlatmıştır. Bu uluslararası hukuka, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına ve Minsk sürecine tamamen terstir. Ukrayna'nın sınırlarını güvence altına alan anlaşmaları aleni olarak çiğnemiştir.

Birleşmiş Milletler üyesi bir devletin toprakları, sınır güvenliği, insan varlığı, siyasi birliği ve egemenlik hakları çok tehlikeli şekilde saldırıya uğramıştır. 8. gününe giren bu saldırı bütün vahametiyle sürmektedir. Aynı BM yasadışı ve gayrimeşru askeri harekat karşısında kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamamış, suya sabuna dokunan bir irade gösterememiştir. Tarih nehrinde kan akarken dünya utanç verici bir seyre dalmış ekonomik ve finansal yaptırım kararlarıyla oyalanmıştır.

Putin'in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak kanlı işgali haklı çıkarmaya kalkışması çelişki içinde bocaladığının örneğidir. Yine Putin'in 19. yüzyıl jeopolitiğini diriltme gayesi çok tehlikeli bir Rus ruleti oynama girişiminden başka bir manaya gelmeyecektir. Daha düne kadar Karadeniz bir Türk gölüydü. Karadeniz'in kuzeyi bir zamanlar Türk yurduydu. Kavimler Göçü diye bilinen topraklardaki hatıralarımız Türklüğün vicdanında hala kor gibi yanmaktadır. Şayet tarihin şahitliğine müracaat edersek bırakınız Putin'i Türk milletinin karşısında konuşmaya, ahkam kesmeye, tarih hatırlatmasına hiçbir devletin ne yüzü ne cüreti yetecektir.

Etnik ve kültürel yakınlıktan bir ülkenin işgal bahanesi çıkartılıyorsa o zaman üç kıta bize söyleyecek, üç kıta bize anlatacak ve coğrafyalar durmaksızın bizi çağıracaktır. Donbas'ı koparmaya çalışmak bölücülüktür. Söz konusu işgalin iki amacı olduğu anlaşılmaktadır. İlki NATO desteği olan Ukrayna'nın Rusya tehdit eden halden çıkarılması, ikincisi de Ukrayna'nın Rus nüfusun güvenliğinin sağlanmasıdır. Rusya, Ukrayna'nın NATO'ya alınmaması hususunda yazılı güvence talep etmiş ancak alamamıştır. Esasen Ukrayna arada kalmış, güç blokları çemberinde sıkışmış, deyim yerinde filler tepinirken çimenler ezilmiştir. Putin'in NATO'dan duyduğu rahatsızlık sır değildir.

Dün kanlı gündemin üst sıralarında Bosna, Bağdat, Kabil, Şam vardı, bugün Kiev girmiştir. Putin'in muhataplarıyla ters düşmesinden dolayı Ukrayna işgaline mecbur kaldıklarını söylemesi çok yenidir. Ukrayna madem NATO üyesi yapılmayacaktı bunda yıldır ABD tarafından boş vaatlerle avutulmuştur. Bu kapsamda Ukrayna'yı ateş çukuruna çeken bir yanda Rusya iken diğer yanda Batılı ülkeler değil midir? ABD ile AB ülkeleri küresel sahnenin ön tarafında yaptırım kararları açıklarken arka planda müzakere zemini aradıklarını kimse inkar edemeyecek, bize de yutturamayacaktır.

Ekonomik, finansal ve siyasi yaptırımların artırılması, Rusya'nın saldırganlığına engel olamamıştır. Batı sürekli top çevirmiş, otomatik pilota bağlanmış kınama mesajlarıyla durumu kurtarmayı zannetmiştir. Bize göre Ukrayna'nın bugüne kadarki talihsizliği bağımsız kararlar alamamış olmasıdır. 2014 yılından itibaren sistematik bir kuşatma, ele geçirme süreci bu ülkeyi rehin almış, felç etmiştir. Donbass bölgesi 8 yıldır kaynayan kazan, patlamaya hazır bombadır. Rusya, Ukrayna üzerinden eski hakimiyet havzalarına tutunmayı hedeflerken ABD de Rus tehlikesine dayanarak ortak tehdit mimarisi etrafında toplamaktadır.
Ukrayna kesintisiz devam eden nüfuz ve güç mücadelelerine bahane olan ülkelerden sadece 1 tanesidir. Sürekli savaşlar dönemi kapısı maalesef açılmaktadır.

Türkiye'de çatışma haritasının tam ortasındadır. Karşımızda yeni bir dünya düzeninden ziyade yeni sömürgecilik akımının formatlanan, zaman zaman forma değiştiren yepyeni bir emperyalist dayatmanın karanlık oyunları sahnelenmektedir.

Ukrayna'nın zalim işgali, buna karşı gösterilen etkisiz tepkiler, yeni dünya düzeni hakkında hepimize fikir vermektedir. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi, devletlerarası yeni bir yöntemi de gün ışığına taşımıştır. Rusya'nın BM Güvenlik Konseyi'nde kendisiyle ilgili alınan kınama kararını reddetme hakkı olması çarpıklıktır. Bu kuruluşun baştan aşağı reforma ihtiyacı olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. İnsanlığın güvenliği 5 devletin çıkarıyla bir ve aynı görülemez.

Geldiğimiz bu aşamada MHP olarak Rusya-Ukrayna arasındaki silahlı çatışmaların ivme kaybetmesi, süren yüksek gerilimin hafifletilmesi, barış için güçlü bir adım atılabilmesi maksadıyla Türkiye ve Dünya kamuoyu ile paylaşmak istediğimiz görüş ve düşüncelerimiz şunlardan ibarettir.

1. Ukrayna'nın siyasi ve toprak bütünlüğüyle, egemenlik haklarına mutlak suretle saygı duyulmalıdır.
2. Rusya ve Ukrayna arasında çok acil ateşkes rejimi tesis edilmelidir.
3. Rusya işgalden derhal ve ön şartsız vazgeçmeli, askeri unsurlarını geri çekmelidir.
4. NATO, doğuya genişleme stratejisini gözden geçirmeli, sanal korkular üreterek gücünü ve üye ülkeleri devamlı bir arada tutma anlayışından vazgeçmelidir.
5. Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogtur. Müzakere arayışları memnuniyet vericidir. Ancak barış için yüreklere su serpen bir karar alınamamıştır.

Gelişmeler göstermiştir ki hem Rusya hem de Ukrayna ile temas kuracak, etki edecek ve doğrudan katılacak tek ülke Türkiye'dir. Sayın Cumhurbaşkanımızın samimi barış arayışları, istikrarın, huzurun anahtarıdır. Türkiye'nin hakemliğinde bir müzakere iklimi oluşturulması çok önemlidir.

Türkiye cephe ülkesi olmayacaktır. Milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa adresimiz ve konumumuz orasıdır. Dış politika hassas bir alandır, milli beka her zaman önceliğimizdir. Putin haksızdır, fakat bu durum ilişkilerimizi zedelememelidir. Biz ondan bundan medet ummayız, savaşın karşısındayız, kalıcı ve köklü barışın yanındayız. Küreselci, eyyamcı değiliz, Türk milliyetçileriyiz. Haksızlık karşısında susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu çok iyi biliriz.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması sonucunda Batı'nın ikiyüzlülüğü kanıtlanmıştır. AB, Ukrayna krizinde çürük eleştiriden başka hiçbir şey yapmamıştır. Dünyanın geleceği adına endişemiz daha da katlanmıştır.

Muhalefeti hedef aldı

Türkiye, Ukrayna krizinde milli bir duruş sergilemiştir. Ne var ki zillet ittifakı bundan bile rahatsız olmuştur. Çatışmaları neredeyse hükümete fatura edecek kadar gafil hale düşmüşlerdir. Hükümete kara çalanlar İstanbul'a kar yağdığında iki mahalle arasındaki ulaşımı sağlayamadıklarını ne çabuk unutmuşlardır. Rusya'nın operasyonu esnasında CHP Genel Başkanı ile İP Genel Başkanı S-400 aleyhine açıklamalar yapmışlardır. Zillet ittifakının ana ortakları majestelerinin muhalefeti olarak sivrilmiştir. Demokrasinin güvencesi NATO değil milletin tertemiz iradesidir.

Tehdit nereden geliyorsa S-400'ün yönü oraya dönecektir. Tasa etme sayın Kılıçdaroğlu, üzerinde yaşadığımız topraklar dualıdır, bereketlidir. Ne aç kalırız, ne de açıkta yaşarız. Zillet ittifakı yeter ki gölge etmesin, Allah'ın izniyle karanlıkları yarar da çıkarız. Türkiye hür ve bağımsız bir ülkedir, Kılıçdaroğlu hala bu gerçeğin farkında değildir.

Montrö Sözleşmesi

CHP Genel Başkanının tam da Ukrayna krizi esnasında Rusya'yı kötülemeye başlaması ilkesel bir duruş değil, akıntıya kapılan sinyalci ve teslimiyetçi bir iradenin ağır tezadülür. Ön sıralarda CHP olmak üzere Ukrayna'da çatışmaların yaygınlaştığı sırada Montrö'yü kasıtlı olarak yanlış yorumlayanlar, kanal istanbul'un çöktüğünü yazıp çizenler, Türkiye'nin elini zayıflatmanın hesabını yapan çevreler olarak dikkat çekmiştir. Montrö, Boğazlar bölgesinden geçişi düzenlemektedir. Sözleşme, boğazlar bölgesinden geçişi ticaret ve savaş gemileri açısından dört ayrı ihtimali ön görerek belirlemektedir. Bunlar Türkiye'nin tarafsız olduğu savaş hali, Türkiye'nin taraf olduğu savaş hali, Türkiye'nin kendisini çok yakın bir savaş tehdidi altında gördüğü şartlar ile barış halidir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 19.maddesinin birinci fıkrasında Türkiye'nin tarafsız olduğu durumda tarafsız olan savaş gemilerinin barış zamanı için belirlenen esaslara göre boğazlar bölgesinden geçip Karadeniz'e çıkabildikleri tespit edilmiştir. Savaşan ülkelerin gemilerinin boğazlar bölgesinden geçişi ise yasaklanmıştır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi hususunda Türkiye'nin duruşu sağlam, tutumu dengeli ve berraktır. Zillet İttifakı'nın Montrö hatırlatması siyasi tuzaktır. Ahlaksız, mesnetsiz ve ahlaken çarpık eleştiriler sorumlu muhalefet anlayışıyla da çelişmektedir.

Ukrayna'da son seçimin galibi ve mağlubu (muhalefeti) birlikte çelik yelek giyerek ülkesini savunurken Zillet ittifakı neredeyse ülkesini sırtından hançerleyecektir.

Tarihi Bilkent Mutabakatı'nı hedef aldı

28 Şubat postmodern darbesinin yıl dönümünde Ankara Bilkent Otel'de uzun bir masanın etrafında dizilen güdümlü 6 parti güçlendirilmiş parlamenter sistem adıyla 48 sayfalık bomboş bir metni kamuoyuna açıklamışlardır. Yarının Türkiye'si için adım attıklarını söyleseler de metinde Türkiye yoktur. Türk milleti yoktur. İnanç yoktur.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem teklifi güçsüzleştirilmiş Türkiye'nin taslak beyannamesidir ve bizim nazarımızda buruşturulup atılacak bir kağıt parçasından farksızdır. 48 sayfalık metnin içeriği tam takır kuru bakırdır. Hiçbir somut ve yeni bir öneri de yoktur. Bu metni tarihi yapan tek şey 28 Şubat zihniyetine uygun olarak güçlendirilmiş istikrarsızlık bildirisi olmasıdır.

Açıklanan metin nitelik olarak bir anayasa önerisi değil yeni bir 28 Şubat bildirisi olarak tarihe geçecektir. Bütüne bakıldığında bir uzlaşma değil bir uzlaşamama metni olduğu çok açıktır. 6 partinin ortak çalışmasında ne yeni bir anayasa ne de bir yol haritası vardır. Bu durum aslında Zillet İttifakı'nın hiçbir konuda uzlaşamadığını işaret etmektedir. Uzlaşılan tek nokta milletin ortak iradesiyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi karşıtlığıdır.

Devletin güçsüzleştirilmesi amaçlanmaktadır. 1961 anayasası döneminde olduğu gibi OHAL şartlarında devletin mücadele gücünün zayıflatılacağı görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle ortaya konulan güçlü devlet modeli tersine çevrilerek, parlamenter sistemde gensoru yöntemiyle düşürülebilen hükümetler hedeflenmektedir.

Parlamenter sistemi kötü bir makyajla tekrar sunan 28 Şubat bildirisine karşı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni ve 2023'ü yeni bir anayasayla taçlandırmak ana hedefimizdir. Açıklanan metin geçmişe dönüş beyannamesidir. Koalisyonlar dönemini tekrar canlandırma isteğidir. Türk milleti bu zillete müsaade etmeyecektir. Sıradan, basit, etkisiz, kimliksiz, 28 Şubat güçlendirilmiş parlamenter sistem açıklaması zillet partilerinin elinde patlamıştır, alayı birden havlu atmıştır. Türkiye'nin geleceği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Zillet ittifakı ya bu muazzam yönetim sistemine kuzu kuzu alışacak, ya da Türk milleti bunları tarihin bodrum katına süpürecektir.