Akşener: İYİ Parti artık Türkiye'nin 'de facto' iktidar partisidir

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. "Şunu unutmayın ki; İktidar olmak, bir anlayış meselesidir. İktidar olmak, bir iddia meselesidir. İktidar olmak, bir çalışkanlık meselesidir" diyen Akşener "Ve Rabbim’e şükürler olsun ki; İYİ Parti artık, Türkiye’nin, “de facto” iktidar partisidir" ifadesini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan'a seslenen Akşener, " Ortaklarınla sürdürdüğünüz sefaya son verip hizmet nasıl yapılır, ülke nasıl yönetilirmiş cümle aleme göstermeye geliyoruz. Bu ucube sistemin devri artık bitti. Sıkı dur sayın Erdoğan başbakan geliyor" ifadesini kullandı. Akşener, salondakiler tarafından ayakta alkışlandı.

Konuşmasının sonunda, "Şunu unutmayın ki; İktidar olmak, bir anlayış meselesidir. İktidar olmak, bir iddia meselesidir. İktidar olmak, bir çalışkanlık meselesidir" diyen Akşener şunu söyledi:

"Ve Rabbim’e şükürler olsun ki; İYİ Parti artık, Türkiye’nin, “de facto” iktidar partisidir"

Akşener'in satırbaşları şöyle:

Ankara'mızın başkent oluşunun yıl dönümü. Bu güzel günde bize Cumhuriyetimizi armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve tüm istiklal kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum.

Geçtiğimiz pazar günü 10 Ekim Ankara Tren Garı terör saldırısının yıl dönümüydü. Buradan hayatımızı kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

'Sayın Erdoğan sürmenaj olmuşsun, tükenmişlik sendromu yaşıyorsun'

Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Muhalefet, Türkiye'nin salgın sürecini çok daha başarılı yürütmesini sağlayacak tek bir teklif dahi getirmedi dedi. Sayın Erdoğan belli ki artık sürmenaj olmuş durumdasın, belli ki partin gibi sen de tükenmişlik sendromu yaşıyorsun.

11 Şubat 2020'de ülkemizde ilk vaka görülmeden önce gerekli önlemleri aldınız mı? sorularını sana kim sordu. Bu iş kontrolden çıkıyor diyerek seni kim uyardı? Pandemi nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda olan esnafımıza destek yapılsın önerilerini sana kim getirdi?

Maalesef Sayın Erdoğan bunları hatırlamıyor. Kendisine B vitamini ihmal etmemesini, basketbol oynamak yerine sudoku çözmesini tavsiye ediyorum. Bir cumhurbaşkanının yaşadığı hafıza sorunu milli bir meseledir.

Kapıdaki enerji krizi

Küresel bir enerji krizi, tüm dünyada, hızlı bir şekilde büyüyor. Doğalgaz, kömür ve elektrik fiyatları, rekor üstüne rekor kırarken; Uzmanlar, krizin Aralık, Ocak ve Şubat aylarında, daha da büyüyerek, devam edeceğini söylüyor. Pandemi döneminde, alınan tedbirler sonucunda, tüm dünyada, enerji ihtiyacı azalmıştı. Şimdilerdeyse, bunun tam tersi bir durum yaşanıyor. Normalleşen piyasalar ve üretim sektörü, eskisinden daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla, enerji üretim sektörü ve hammadde üreticileri, böylesine bir talebi, karşılamaya yetişemiyor. Peki, dünya kapıdaki enerji krizini konuşurken, büyük ekonomist ve dış politika duayeni, Sayın Erdoğan ve arkadaşları ne yapıyor? Gelin beraber bakalım…

Sayın Erdoğan’ın, artık alameti farikası haline gelen, kaybetme garantili oyun kurma dehasının sonuçlarını, enerji fiyatlarında da görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde BOTAŞ; 20 kargo sıvılaştırılmış doğal gaz alımının, bir kısmını, 1000 metreküpünün, 1300 dolardan daha pahalı olacağı biçimde yaptı. Biz de, doğal olarak, başkaları ne durumda diye, bir baktık. Çok ilginç, mesela; Almanya ve Bulgaristan, aynı gazı, aynı yerden, yani Rusya’dan alıyor. Ama nedense, bizim aldığımızdan, yüzde 40, yüzde 50 civarında, daha ucuza alıyor. Peki, bizim aldığımız gaz, daha mı kaliteli? Hayır…

Peki, biz bu ülkelerden, daha mı zenginiz? Maalesef istatistikler ortada… Almanya ve Bulgaristan’ın, kişi başına düşen millî geliri, bizden daha yüksek. Peki sizce, bu iki ülkenin Rusya ile arası, bizden daha mı iyi? Gördüğüm kadarıyla, o da hayır… Henüz, bu ülkelerin yöneticilerinin ağzından, “dostum Putin” çıktığını duymadık. Nitekim, birlikte dondurma tadımı yaptıklarını da, görmedik. O nedenle, hiç sanmıyorum. Nükleer enerji programını Rusya’ya bağlayan da, S400’lere talip olan da, “Gel, sınırlarımızdan boru hattı geçir.” diyen de biziz. Ukrayna’dan doğalgaz akışı sağlayan, 14 milyar metreküplük, Batı Hattı’nı iptal edip; doğalgaz ithalatında, Rusya’ya daha da bağımlı hâle gelen, yine biziz. Bu işte, sizce de bir gariplik yok mu? Olmaz mı, var tabii…

Ben de doğal olarak, buradan sormak istiyorum: Hayırdır Sayın Erdoğan? Biz bu doğalgazı, Putin’le kurduğun kankalığa rağmen, neden bu kadar fahiş bir fiyata alıyoruz? Almanya ve Bulgaristan, bu gazı yarı yarıya ucuza alırken, biz, göz göre göre, niye soyuluyoruz? Söylesene Sayın Erdoğan; biz bu dost kazığını, niye yiyoruz?

Doğalgazda yenilen bu kazık, Türkiye'nin sayın Erdoğan ve arkadaşları eliyle içine sokulduğu devlet krizinin bir yansımasıdır.

TP ve BOTAŞ'a özelleştirme

Sayın Erdoğan’ın, bir yandan, “Enerji stratejik öneme sahiptir!” derken, diğer yandan da, stratejik öneme sahip birçok şirketimizi, âdeta bir müflis tüccar edasıyla, satmaya çalışmasında gözlemliyoruz. 2003’ten, 2020’ye kadar, tam 62,3 milyar dolarlık özelleştirme yapıp, stratejik öneme sahip bir çok şirketimizi, yok pahasına satan, ve bu parayı da, çatır çatır yiyen bu iktidar; şimdi de gözünü, barajlarımıza ve hidroelektrik santrallerimize dikti. Akköprü Barajı ve Hidroelektrik Santrali ile başlayan, satış furyasına, şimdi de, Ordu’daki Topçam Barajı ve Hidroelektrik Santrali eklendi.

Sayın Erdoğan; şimdiye kadar, enerji dağıtımını özelleştirdin de ne oldu? Özelleştirme adı altında, ihya ettiğin şirketler, ödemesini geciktirdiği için, tam da suya ihtiyacı olan zamanda, çiftçimizin elektriğini kesmedi mi? Adeta, “patron çıldırdı” şeklinde, ne var ne yok satma merakın, çiftçimizi iflas ettirmedi mi? Artan gıda fiyatları yüzünden, vatandaşlarımızın alım gücü tükenmedi mi? Yazıktır, günahtır. Milletimize ettiğin bu kötülükler, sana yetmiyor mu Sayın Erdoğan? Belli ki yetmiyor.

Şimdi de çıkmışsın, daha tehlikeli bir işe kalkışıp; Ülkemizin çok önemli iki kurumu olan, Türkiye Petrolleri’ni ve BOTAŞ’ı, yandaşlarına ve sözüm ona savaş açtığın, küresel sermayeye, göz göre göre, peşkeş çekmeye kalkıyorsun. Aklınca bunu da, şahsi şirketin bellediğin, Varlık Fonu üzerinden yapacaksın. Ama sen her ne kadar, kapalı kapılar arkasında iş çevirip, bu iki şirketimizin pazarlığını, milletimizden gizlemek istesen de, olan, biten her şey ortada. Yazıklar olsun.

Değerli dava arkadaşlarım; Sayın Erdoğan, BOTAŞ’ı, Ticari, International ve Altyapı olarak, üç ayrı şirkete bölüp; Ticari AŞ ve International AŞ’nin hisselerini, aynı Türk Telekom özelleştirmesinde olduğu gibi, yaranmak istediği yabancı sermayeye, satmak istiyor. Altyapı AŞ’yi de; BOTAŞ’ın tüm borçlarını üstlenen, bir kamu kuruluşu hâline getirip, bunun maliyetini de, milletimize yıkmak istiyor. Tezgaha bakar mısınız?

Buna benzer bir başka tezgah da, Türkiye Petrolleri’nde yaşanıyor. Türkiye’nin petrol ihtiyacının, yaklaşık onda birini sağlayan, bu milli şirketimiz de, Sayın Erdoğan’ın özel ilgi alanına girmiş gözüküyor. BOTAŞ’taki durum, Türkiye Petrolleri için de geçerli. Sayın Erdoğan ve arkadaşları, onu da, aynı BOTAŞ gibi, sessizce Varlık Fonu’na katıp, satacaklar. Rant sevdasına bakar mısınız? Vizyonsuzluğa bakar mısınız? Kafkaslar’dan gelecek, potansiyel yeni boru hattı projelerini zaten geçtim, ama Doğu Akdeniz’deki İsrail gazının, taşınması tartışılırken, iktidar, BOTAŞ’ı parçalayıp satmanın peşinde… Dünya, enerji krizini tartışırken, iktidar, Karadeniz’de doğalgaz bulan, Türkiye Petrolleri’ni satmanın peşinde. Allah sonumuzu hayreylesin…

Sayın Erdoğan; Petrol ve doğalgaz üretiminin, devlet kontrolünden çıkması, milletimizin çıkarlarına aykırıdır. Enerji kaynaklarının, ülkeler için, en değerli varlıklara dönüştüğü günümüzde, yabancı sermayeye yaranmak, yandaşlarına da rant sağlamak için attığın bu adımlar, Türkiye için, bir güvenlik sorunudur. Böyle sorumsuzluk olmaz. Böyle iş bilmezlik, böyle ciddiyetsizlik olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Milli çıkarlarımızı, bu şekilde tehlikeye atamazsın. Bitmek bilmeyen rant sevdan uğruna, sadece bizlerin değil, çocuklarımızın ve torunlarımızın da geleceğine, ipotek koyamazsın.

Buradan seni uyarıyorum: Gel, giderayak böyle bir stratejik hatayı yapma. Bu şuursuz planlarından, acilen vazgeç. Bil ki; aklı ve sağduyuyu dinlemezsen, ve her zamanki gibi inat edersen, er ya da geç, o sandık geldiğinde, millete kafa tutmanın hesabını, gider milletimize verirsin. Sonra söylemedi deme.

'Ne değişti de Erdoğan bir anda 180 derece dönmeye karar verdi?'

Uzunca bir süredir bu kürsüden enerjide dışarı bağlılığımızı azaltmak için yenilenebilir enerjiye yatırım yapalım diyoruz. Bu doğrultudaki projelerimizi anlatıyoruz ama iktidar oralı bile olmuyordu ki nihayet geçen hafta Sayın Erdoğan'ın gecikmeli kararı ile Paris İklim Anlaşması Meclis'te onaylandı. Hatırlayın biz Paris İklim Anlaşmasını acilen onaylayın dediğimizde 'Türkiye daha zor durumda kalacak' demişlerdi. Ne değişti de sayın Erdoğan bir anda 180 derece dönmeye karar verdi? BM Zirvesi'nde sayın Erdoğan'ın etrafa şirin gözükmesi gerekiyordu bu kadar basit.

Bizim için, Türkiye’nin doğasını koruyarak kalkınması mümkün. Yeşil Ekonomik Dönüşüm Programı’mızla, güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’ye ulaşmamız mümkün. Üstelik bu, artık sadece bir tarih meselesi. İlk sandıkta, Sayın Erdoğan ve bu ucube sistemi gidecek. Milletimizden yetkiyi alacağız ve Türkiye İyileşecek! Herkesin içi rahat olsun.

Akşener'in Adıyaman ziyareti

Bir yanda 5-10 maaşlı danışmanlar diğer yanda günde 20 lirayla geçinmeye çalışan esnafımız, gençlerimiz ve emeklilerimiz. Yazıklar olsun. Adıyaman'da karşılaştığım vatandaşlarımızın iktidara bazı soruları oldu. Hükümetin haberi var mı bu zamlardan diye soruyor. Tütüncü kardeşim, 'Tütünü yasakladılar biz şimdi nasıl yaşayacağız, neyle geçineceğiz? Biraz fazla ekene hapis cezası veriliyor. Siz iktidar olunca bunları kaldıracak mısınız?' diyor. Sayın Erdoğan sen bu çiftçiden, üreticiden ne istiyorsun? Onları niye açlığa, yokluğa mahkum ediyorsun? Bu soruların muhatabı sensin. Anlattığın masallar Adıyamanlı kardeşlerimin sorunlarına cevap olmuyor.

'Sıkı dur sayın Erdoğan başbakan geliyor'

Milletin derdini çöz. Benden söylemesi kısa zamanda çözdün çözdün, çözemedin koltuk gidiyor haberin olsun. Çünkü İYİ Parti gümbür gümbür geliyor. Gittiğimiz her yerde millet bizi çağırıyor. Ortaklarınla sürdürdüğünüz sefaya son verip hizmet nasıl yapılır, ülke nasıl yönetilirmiş cümle aleme göstermeye geliyoruz. Bu ucube sistemin devri artık bitti. Sıkı dur sayın Erdoğan başbakan geliyor.

'Erdoğan nerede başarılı bir iş varsa gidip tepesine çöküyor'

Öyle ucube bir sistemle karşı karşıyayız ki; Bugün Sayın Erdoğan, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmiyor. Aslında onu da yönetemiyor da, hadi neyse… Kendisi aynı zamanda; Varlık Fonu’nun başı olarak; Ziraat Bankasını, HalkBank’ı, Vakıfbank’ı da yönetiyor. Borsa İstanbul’u da yönetiyor. Botaş’ı, Etimaden’i de yönetiyor. Türk Hava Yolları’nı, Turkcell’i ve Türk Telekom’u da yönetiyor.

Kendisi kumara karşı ama, Şans Oyunlarını da, At Yarışlarını da, o yönetiyor. Şeker fabrikalarına gıcığı var, Çay üreticilerine de düşman ama; Türk Şeker’i de, Çay-Kur’u da, o yönetiyor. Hatta ekonomiden gram anlamıyor ama; İstanbul Finans Merkezi’ni de, yine o yönetiyor. Evet maalesef, tüm bu kurumların imza yetkilisi, Sayın Erdoğan. Şimdi de, tüm bunlar yetmemiş olacak ki, özel sektöre el attı. Organize Sanayi Bölgelerini de, kendine bağlamak istiyor. Çünkü, ülkemizde işleyen ve çalışabilen, bir tek OSB’ler kalmıştı; onları da kendine bağlayıp, kurutursa, rahat edecek. Biliyorsunuz, Organize Sanayi Bölgelerine yönelik, bir yasa tasarısı var. Bu yasa tasarısında, OSB yönetiminin, kamuya bırakılması gibi, bir durum söz konusu. Bugün, Sayın Erdoğan’ın çelişkilerle dolu zihin dünyasında, adeta bir yolculuk yapıyoruz… Çünkü kendisi, bir yandan, devletin stratejik kurumlarını, özelleştirme adı altında, satıp savarken; Diğer yandan da, tüm zorluklara rağmen, azimle ve inatla üreten sanayicimize, çökmeye çalışıyor. Arkadaş başarıya düşman… Nerede bir başarı varsa, gidip çöküyor. Başarılı olan, devletin kurumuysa, satıyor. Başarılı olan, özel sektörse, gidip tepesine çöküyor., Gerçekten çok enteresan…

Değerli milletvekilleri, İşte o nedenle, bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde, Sanayici bir kardeşimizi misafir ediyoruz. OSB’lerin durumunu, bizzat kendisinden dinleyeceğiz.

İYİ: İşbirliği, Yatay Politikalar, İnovasyon ve İlericilik

Biz ne yapacağız? İYİ Parti olarak iyi bir sanayi politikası uygulayacağız. İşbirliği, Yatay Politikalar, İnovasyon ve İlericilik. İşbirliği kavramı ile kurumların, firmaların, farklı sektörlerin tüm bileşenlerin uyum halinde çalışmasını kastediyoruz.

Sanayi politikası dediğimiz şey, aslında; Teknoloji, bilim, ticaret, rekabet, çevre ve istihdam gibi, farklı başlıkları içeren, bir çatı politika alanıdır. Bu çatıyı oluşturmak için, ilk olarak, “Sanayide Mekânsal Planlama” anlayışını başlatacağız. Ülkemizde çarpık kentleşme sorunu, çok konuşuluyor; ama çarpık, ya da yanlış, sanayi mekânlaşması problemimiz de var. Bunun için, yeni sanayi bölgesi oluşumlarında; “Endüstriyel Kent” vizyonuyla, hareket edecek, mevcut sanayi bölgelerinin ise, daha yeşil olmaları için, gereken yenileme yatırımlarını yapacağız. Sanayi politikasına, mekânsal yaklaşımımızın, ana bileşenlerinden biri de, “Endüstriyel Simbiyoz” olacak. Yani bir sektörün atıklarını, ya da yan ürünlerini, başka bir sektörün, girdi olarak kullanmasını mümkün kılan, bir planlama yapacak, bu yönde teşvikler tasarlayacağız. Ayrıca yine, iş birliği başlığımız kapsamında; Yeni teknolojileri, kamu-üniversite-özel sektör, iş birliği mekanizmaları ile geliştireceğiz.

Bunun için de; Almanya’daki Fraunhofer modelini esas alacağız. İYİ Sanayi Yaklaşımı’mızın tam ortasında, yatay politikalar yer alıyor. Ak Parti iktidarında uygulanan, yanlış politikalarla, Ar-Ge yapma potansiyeli en yüksek firmalarımız bile, müteahhitliğe soyundu. Biz ise, yatay sanayi politikası anlayışımızla; Sektörleri ayırmak yerine, her sektörde rekabetçi olmayı ve rekabetçi kalmayı sağlayacak yetkinlikleri, geliştirmeye odaklanacağız. Yani yatay alanlarda, tüm sektörleri ilgilendiren, ve iş ekosisteminin iyileşmesini amaçlayan, aksiyonlar alacağız.

Peki, nedir bu yatay alanlar? Mesela; Sanayi 4.0 çözümlerinden faydalanmak ve rekabetçilik kaybı yaşamamak için, dijital altyapıya yatırım yapacağız.

Mesela; İnternet bağlantısını yaygınlaştırıp, hızlandıracak, aynı zamanda, siber güvenlik konularında, hızlı çözümler üreteceğiz. Mesela; Ulaştırma altyapısı yatırımlarımızı, iller arası ticareti ve firmalarımızın, dış pazarlara erişimini kolaylaştıracak şekilde, çok modlu ve modlar arası taşımacılığa yönlendireceğiz.

Ve en önemlisi de; Çalışanlarımıza mevcut mesleğinde, farklı yetkinlikler kazandıracak, meslek içi ve yüksek öğrenimi kapsayan, köklü bir eğitim reformu gerçekleştireceğiz. İYİ Sanayi Yaklaşımı’mızın son bileşeni ise, inovasyon odaklı, ilerici bir politika anlayışı olacak.

Biz, İYİ Pati iktidarında; elinde sopayla, firmalardan vergi toplayan, ceza kesen, yapılan bağışları beğenmeyen, istediği firmaya, istediği teşviki veren, bu adaletsiz kamu yönetimi anlayışını, terk edip; Firmaları yönlendiren, onlara danışmanlık hizmeti veren, kendini, stratejik çözüm ortağı olarak konumlandıran, Türkiye’ye yakışır bir kamu yönetimi anlayışına geçeceğiz. Bunun için de, eldeki tüm verileri kullanan, dijital araçlar geliştireceğiz.

Teşvik programlarını tasarlarken de; Hem, teşvik öncesi etki analizi yaparak, daha etkili programlar tasarlayacağız, hem de, teşvik sonrası etki analizleri yaparak, olası hatalardan ders almayı bileceğiz. Vereceğimiz teşvikler; Hem tedarik zinciri boşlukları, hem de, illerimizin yetkinlikleri gözetilerek, bölgesel bazda tasarlanacak.

Böylece; Daha dirençli tedarik zincirleri oluşturacağız. İthal girdi bağımlılığını azaltacağız. Sektörel çeşitlenme kanalıyla, bölge ekonomilerinin, kırılganlıklarını azaltıp, istihdam olanaklarını artıracağız. Biz, sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınmanın, özel sektörsüz olmayacağının farkındayız. Biz, sanayicimizin, girişimcimizin, yatırımcımızın sorunlarının farkındayız. İşte o nedenle; İYİ Parti iktidarında, devlet; Girişimcilerin, üretmek ve istihdam sağlamak isteyenlerin, hizmetinde olacak!

Aziz milletim; Yüce Allah şahit olsun ki; İYİ Sanayi Yaklaşımı’mızla, Cumhuriyet tarihimizin, belki de en büyük sanayi kalkınmasına imza atacağız. Türkiye’yi, dış ticaret açığı veren bu sarmaldan çıkartıp, teknoloji geliştiren, katma değerli ürün üreten, bir üretim üssüne çevireceğiz. Ama belki de en önemlisi; Biz, insanların siyasi kimliğine değil, aklına, fikrine ve projelerine itibar edeceğiz. Buradan sizlere söz veriyorum: İYİ Parti’nin her zaman, projeleri olacak. İYİ Parti’nin her zaman, çözümleri olacak. İYİ Parti’nin her zaman, destekleri olacak. Ama İYİ Parti’nin hiçbir zaman, kayırdığı yandaşları olmayacak. Çünkü biz, her daim haktan, her daim milletimizden yanayız. Çünkü biz, projeye değil, ranta karşıyız!

Değerli dava arkadaşlarım; Çözüm üretmenin birinci koşulu, dertleri bilmektir. Sarayın duvarlarına hapsolursanız, milletin ne derdi var, bilemezsiniz. Bilmediğiniz dertlere, derman da olamazsınız. İktidarın aksine biz; siyasetimizin merkezine, milletimizi koyduğumuz için, milletimizin dertlerini dinliyor ve çözümler üretiyoruz. Nitekim her hafta, Türkiye’nin önüne, yeni çözümler koymaya devam edeceğiz.

Yalnız burada, altını çizmek istediğim, önemli bir nokta var: Biz, ortaya vaat koymuyoruz; biz, çözüm üretiyoruz.

“Ben ÖTV’yi kaldıracağım.” dediğinizde, bu bir vaattir. “Ben vergileri düşüreceğim.” dediğinizde, bu bir vaattir. “Ben adil olacağım.” dediğinizde, bu bir vaattir. “Ben şeffaf olacağım.” dediğinizde, bu bir vaattir. Ama, aynı Artagan Projesi’nde yaptığımız gibi; ÖTV’yi hangi kaynakla nasıl kaldıracağınızı, vergileri hangi kaynakla, nasıl düşüreceğinizi söylerseniz; bunlar, artık vaat olmaktan çıkar, çözüm olur.

Mesela; Aynı İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, önerimizde yaptığımız gibi; Kuvvetler ayrılığını, adaleti ve hesap verebilirliği, nasıl sağlayacağınızı ortaya koyarsanız; bunlar, artık vaat olmaktan çıkar, çözüm olur.

Mesela; “Okullarda bütün öğrencilerin karnını doyuracağız.” demek, bir vaattir. Ama, aynı Rüzgargülü Projemiz’de yaptığımız gibi; 15 milyon öğrencimize, kahvaltı ve öğle yemeği vermenin, maliyetini ve faydalarını, madde madde ölçüp, ortaya koyarsanız; 15 milyon öğrencinin, sağlıklı beslenmesini sağlamak da, artık bir vaat olmaktan çıkar, çözüm olur.

Mesela; “Sanayiciye destek olacağım.” demek de, yine bir vaattir. Ancak bu desteği, aynı bugün sunduğumuz, İYİ Sanayi Yaklaşımı gibi, somut bir planla ortaya koyarsanız; bu da bir vaat olmaktan çıkar, ve bir çözüm olur.

Ez cümle; Bizim siyaset anlayışımızda, esas olan çözümdür. Çünkü vaat bir niyet, çözüm ise gerçektir. Milletimiz, artık vaatlerden sıkıldı. Tutulmayan sözlerle, yeteri kadar oyalandı. Milletimiz, artık gerçekleri duymak istiyor. Dertlerinin çözülmesini bekliyor. İşte bu yüzden, Millet Bizi Çağırıyor! Türkiye’nin İYİ ve cesur insanları!

Şunu unutmayın ki; İktidar olmak, bir anlayış meselesidir. İktidar olmak, bir iddia meselesidir. İktidar olmak, bir çalışkanlık meselesidir. Ve Rabbim’e şükürler olsun ki; İYİ Parti artık, Türkiye’nin, “de facto” iktidar partisidir.

Çünkü onlar, milletin içine çıkamazken, biz milletimizle omuz omuzayız. Çünkü onlar, hamasetle, gıybetle, iftirayla, vakit öldürürken, biz çözümlerimizle, projelerimizle geliyoruz. Çünkü onlar yan gelip yatarken, biz canla başla milletimiz için çalışıyoruz.