'Anadolu’daki esnaf, tüccar ve sanayicide bıçak kemikte, sesler yükseliyor'

'Anadolu’daki esnaf, tüccar ve sanayicide bıçak kemikte, sesler yükseliyor'
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) açıkladığı rapora göre Türkiye, salgın sürecinde halka en az yardım yapan ülkelerden biri.

Cumhuriyet yazarı Jale Özgentürk, "Anadolu’daki esnaf, tüccar ve sanayicide bıçak kemikte, sesler yükseliyor" başlıklı yazısında koronavirüs tedbirleri kapsamında vatandaşına en az desteği veren ülkelerden birinin Türkiye olmasını ele aldı. IMF tarafından yayınlanan rapora göre, Türkiye ulusal gelirinin yüzde 1.9’unu yardım olarak ayırmış. Bu oran da Afrika ülkeleri gibi azgelişmiş ekonomiye sahip ülkelerle neredeyse aynı. Şirketlere olan yardımda ise benzer ekonomik çaptaki ülkelerin aksine, likidite, garanti desteği oranlarında Türkiye başı çekiyor. İşverene sağlanan destek, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 6.4’ü kadar.

Özgentürk yazısında esnaf ve iş çevrelerindeki tablonun iç açıcı olmadığına değinerek Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) gibi iktidara yakın duran iş dünyası örgütlerinde muhalif sesler yükseldiğini ifade etti. Özgentürk şu ifadeleri kullandı:

81 ilde 365 odada 1 milyona yakın üyesi olan TOBB’un başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu bir akşam vakti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gitmek zorunda bırakan da işte dipten gelen bu dalga...

Tarihi boyunca bakanlar, başbakanlar çıkaran TOBB, uzun süredir iş dünyasında iktidara en yakın duran örgütlerden. Türkiye’de iş yapmak isteyen herkesin üye olmak zorunda kaldığı TOBB, rakamı tam olarak bilinemeyen büyük bir kaynağa sahip. Öyle ki üyelerine harcanacak paralarla iktidar istedi diye 500 milyon dolarını Yassıada gibi tamamen ihtiyaç dışı bir yatırıma bile harcadı.

Hisarcıklıoğlu, bir süredir oda ve borsa üyeleriyle zoom toplantılarıyla buluşuyordu. 5 bölge toplantısı gerçekleştirildi. Oda başkanları, sorunlarının pandemiyle birlikte derinleştiğini anlattı. Tabandan gelen tepkileri yansıttı. Kimseye danışılmadan, hiçbir destek açıklanmadan verilen tam kapanma kararına da büyük tepkiler geldiğini anlatan başkanlar, seslerinin duyurulması konusunda baskı yapınca, Hisarcıklıoğlu da hazırlanan talep dosyaları ile Beştepe’ye çıkmak zorunda kaldı.

Hisarcıklıoğlu’nun Erdoğan’a götürdüğü ve Twitter’dan yaptığı açıklamada çözülmesi için talimat verildiğini açıkladığı dosyalarda yer alan talepler arasında şunlar vardı:

Kamuya ait vergi, SSK ödemelerinin ertelenmesi. Hammadde tedarikinde sorunlara önlem alınması. Yapılandırılan kredi borçlarının bir daha ertelenmesi. Stok affı.ı

Hisarcıklıoğlu’nun toplantıdan sonra yaptığı Twitter açıklamasının altına yapılan yorumlardan bazıları ise şöyleydi:

Yönetilemeyen ekonomi yüzünden her şeyimizi kaybettik.

Ekonomik krizler, döviz; seçimler. FETÖ. Papaz, pandemi. Hiçbiri esnafın suçu değil. Farkında mısınız esnaf batıyor.

Durumun vehametini anlatan bu isyan sözcükleri bakalım TOBB’un duruşunda nasıl bir değişim yaratacak? Ve çalışanı, işçiyi kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin kararlarıyla yoksulluğa mahkûm eden hükümet, işverenin bu sesini ne kadar duyacak?

Ekonomik sosyal konsey olsaydı

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hayallerinin güçlü olduğu dönemlerde bir “Ekonomik ve Sosyal Konsey” kurulmuştu. 2010’daki referandumda kabul edilmesinin ardından anayasal nitelik kazanan konseyin görevleri arasında şunlar vardı:

Toplumdaki ekonomik ve sosyal birimlerin, hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarının oluşturulmasına katılımlarını sağlamak.

Devlet ile toplumsal kesimler arasında ve toplumsal kesimlerin kendi aralarındaki işbirliğini güçlendirecek çalışmalar yapmak.

Sürekli ve geçici nitelikte çalışma kurulları kurmak, bu kurulların raporlarını görüşmek. 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) da dahil işçi sendikaları ile işveren örgütleri, sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı konsey, belli aralıklarla toplanırdı.

Bu toplantılarda işçi ve işveren bir araya gelir, uzlaşma içinde iş dünyasını ilgilendiren kararların alınması sağlanırdı. Tabii ki her zaman ortak bir karar çıkmazdı ama taraflar bir araya gelir ve yüz yüze sorunlarını tartışırdı.

Konseyi birleştiren güçler ekonominin tüm aktörlerinden oluşurdu. Ne yazık ki konsey bir türlü kurumsal hale gelmedi. Cumhurbaşkanlığı İdare sistemiyle birlikte de ne yazık ki işlerlik kazanamadı. Konsey var ama 12 yıldır toplanamıyor. Pandemi gibi ekonomiyi altüst eden bir olay karşısında bile toplanamıyor. Hiçbir kararda kimseye görüş sorulmuyor.

Tek bir kişinin karar verdiği bir siyasi yapıda “Ekonomik Sosyal Konsey toplansın” demek çok naif bir talep ama yine de düşünmeden edemiyorum.