Davutoğlu: ''İktidarın yanında yer almayacağımız aşikar''

Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, seçim ittifakı ile ilgili soruya ''İktidarın yanında yer almayacağımız aşikar'' dedi.

Halk TV'nin lider röportajları serisine bugün Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu konuk oldu. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın sorularını yanıtlayan Davutoğlu, seçim ittifakı ile ilgili soruya ''İktidarın yanında yer almayacağımız aşikar'' yanıtını verdi. Partisinin oy oranlarını düşük gösteren anketlerin yanlış olduğunu da belirten Davutoğlu,  Türkiye'nin birçok bölgesinde ikinci parti konumunda olduklarını söyledi. Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle: 

  • Seçim ittifakı konusunda tabloyu görmek istiyoruz. Bugünkü iktidarın yanında yer almayacağımız net. Tavırlarını değiştirmedikçe... Bu politikalar ülkeye zarar veriyor. Eğer orada bir şey olacağına ümidim olsaydı eski Başbakan olarak bırakmazdım.
  • Berat Albayrak'ı geri getirme lobisi var. 
  • Kayıt dışı koalisyon var. Kayıt dışı siyaset var. Ben buna 2,5 adam yönetimi diyorum. Sayın Perinçek de araya giriyor. 
  • Hani mazlumların lideriydin? Şu anda Doğu Türkistan'dan daha mazlum mu var? 
  • Kanal İstanbul'u nereden finanse edecekler acaba? Bunun arkasında Çin'den beklentisi varsa bu sömürgeleşmek anlamına gelir.  
  • Yakınlarımıza baskı yapıldı. Benimle çalıştığı için insanlar mağdur edildi. 
  • 2023'e kadar daha 2,5 yıl var. Belki bu sene seçim olabilir. Toplum psikolojisi açısından zaruri. 

Halk TV'de canlı olarak yayınlanan Davutoğlu röportajının tamamı şöyle: 

"Kaybolan bir devlet itibarî varsa hepimizin itibarı"

Başta korgeneralimiz olmak üzere bütün şehitlerimize rahmet diliyorum çok büyük bir acı çok büyük bir kayıp. Üst üste bu kadar büyük acılar yaşamış olmanın yüzünde hep beraber yaşıyoruz. Dolayısıyla bütün muhasebeleri yapmadan önce taziye konusunda her birimizin bilinçli bir şekilde davranması gerekiyor. Burada spekülasyon yapıp da onun üzerinde bir takım yorumlar yaparak Silahlı kuvvetleri olan güveni sarsmanın veya en azından işle işle ilgili şu anda bir güven hissi ve dayanışma hissi olduğu bir ortamda bunu dile getirmek doğru değildir. Kaza kırım raporuna bir bakmak gerekiyor. Çünkü kaybettiklerimiz bizim canlarımız yüreklerimiz. Kaybolan bir devlet itibarî varsa hepimizin itibarî. Ama daha sonra mutlaka bir değerlendirme yapmak lazım. Çünkü bu helikopterlerin dördüncü kazası. Ve genellikle ikmal helikopterleri olarak kullanılan helikopter türünün Skorsky'nin aksine ve diğer bazı helikopterlerin aksine bir operasyon alanında kullanılması ne kadar doğrudur bunları değerlendirmek lazım. Bunları öncelikle Silahlı kuvvetlerimizin kendi içinde Hava kuvvetlerine kara kuvvetlerinin değerlendirmesi ve bir neticeye varması lazım.

"Nerede hata yapıldı incelenmeli araştırılmalı"

Suat Toktaş: Henüz resmi bir açıklama yok ama getirilen eleştiriler var. Kaza kırım raporunu henüz bilmiyoruz fakat şu yönüyle eleştirildi: 25 yaşında bir helikopter ve daha önce dört kazası var. Siz devlet tecrübesi yüksek bir siyasetçisiniz. İtibardan tasarruf edilmez denilip çok lüks milyonluk araçlara binilirken askerler 25 yaşındaki helikopterlere emanet ediliyor. Neden düştüğünü ne olduğunu bilmiyoruz herhangi bir bilgi aldınız mı veya bu yönüyle değerlendirmek isterseniz ne söylersiniz? 

Ahmet Davutoğlu: 25 yıllık olması... Bazen yenileniyor revizyonlar yapılabiliyor. Teknik raporu beklemek lazım bütün Dışişleri Bakanlığı döneminde Özal döneminde alınan uçaklara bindim. O zaman da onlar 30 yıllık uçaklardı. 86-87 alınan uçaklardı. Bir çok kez kaza atlattık. Bunların önemli bir kısmı başına yansımadı. Zor inişler olur. Dışişleri Bakanlığı şartlarından dolayı soğuk şartlara iniyorsunuz buza iniyorsunuz bazen sıcak çöle iniyorsunuz. O zaman herhangi bir yeni uçak alımı konusunda çok da ısrarlı olmamıştık. Çünkü 'devletimizin imkanları bu' diyerek bütün Dışişleri Bakanlığı seyahatlerimi o uçaklarla yaptım.

Ama bugün maalesef karşı karşıya kalınan tabloda asıl eleştiri konusu olan husus şu bir tarafta çok lüks şatafat ve israf alabildiğine israf varken bu şartlarda bir helikoptere ikmal de kullanabilirsiniz ama korgeneral düzeyinde diye IP uçağının operasyon alanında kullanacaksanız onun en iyi şartlarda olması beklenir. Bakımının iyi yapılmış olması eski uçak olmuş olsa bile. Burada nerede hata yapıldı incelenmeli araştırılmalı. Hava şartları deniyor ama onları bilmeden yorum yapmak istemiyorum. Velev ki sadece hava şartları yine de oturup bir değerlendirmek lazım. Dört kazadan sonra. Artık bu helikopterlerin yenilenmesi ya tümüyle revize edilmesi ya da ikmal alanlarında yani risk. Bu şartlarının kolay değişmediği ve operasyon alanları dışında kullanılmasında fayda var.

Gara operasyonu

Suat Toktaş: Benzer eleştiriler Gara operasyonuyla ilgili de yapıldı. İktidarların sorgulanmasının en alt seviyede olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Pek çok kanalda ve açık tartışma ortamında bu konular konuşulamıyor.  Sayısıyla bunların sorgulanması gerekiyor. Birinde 11 birinde 13 insan kaybettik. Epey devlet tecrübesi olan birisiniz bu operasyon başka bir türlü yapılabilir miydi?

Ahmet Davutoğlu: Gara farklı. Burada bir kaza olduğu söyleniliyor ve devletin açıklamasına itibar ederiz. Aksine bir şey oluncaya kadar helikopter kazası kazadır. Ama Ankara siyasi iradeyle alınan bir operasyon kararıdır. Burada bir işin etik boyutu var. Operasyonun başarısızlığı yanında operasyon sırasında takip edilen bir iletişim yöntemi var ki bu hepimizin vicdanını sızladı. Ben böyle bir şeyi üç açıdan bakıyorum.  Birisi planlama aşaması ikincisi uygulama aşaması üçüncüsü kamu iletişim aşaması. Biz kazayı duyar duymaz gelecek Partisi olarak Kahramanmaraş’a gidecektim ve coşkulu bir karşılama hazırlanıyordu. Ve Kahramanmaraş programını iptal ettik. Ve üç gün kamuya açık hiçbir faaliyet yapmayacağız. Kendi içimizde cenazelerimiz defnedilirken coşku müzik karşılama istemiyorum dedim. Biz bunu muhalefette olan ve nihayet faaliyet alanı dar olan daraltılmış olan bir parti olarak yaparken Sayın cumhurbaşkanı iktidarın bütün imkanlarını kullanarak hiçbir programını aksatmadığı gibi kahkahalı gülümsemeli coşkulu kontrolüne devam etti. Bu bir kere kamu vicdanını büyük ölçüde yaraladı. O üç gün içinde hiçbir eleştiri getirmedim ama daha sonra bir takım sorular sordum. Sorular sormak bizim vazifemiz. Çünkü geçmişte benzer operasyonlarda bulundu. Libya’da iç savaş şartlarında 16.000 vatandaşın 10.000 yabancı ülke vatandaşını 15 gün içinde tahliye ettik biz. Ve en güneyden alarak limana getirip oradan tahliye ettik. Bir tek vatandaşımızın canına bir şey olmadı kılına zarar gelmedi. Bir vatandaşımız başka bir bölgede Savaşı izlerken çatışan tarafları giderken bir kaza kurşunuyla vefat etti. Onun dışında tek bir kayıp olmadı. Ya da Afganistan Dağlarından Taliban’ın elinden vatandaşlarımızın kurtardık. Aylarca süren gizli operasyonlarla. Musul’daki diplomatları kurtardık. Yine 3.04 ay sabırla her gece benim yatağımın başından telefon hiç eksik olmazdı ani bir haber gelir diye her gece nereden nereye hareket ettirdim ettirildiklerini takip ederek en sonunda en uygun şartlarda getirdikleri bir tekinin kılına zarar gelmedi.

Suat Toktaş: Burada ne oldu peki? Burası bir kurtarma operasyonu muydu?

Ahmet Davutoğlu: Esas burada başlıyor hata. Devletin başındaysanız bir operasyonu yönetiyorsanız olayları karıştırmayacaksınız. Her olayı kendi doğası içinde yöneteceksiniz. Temel soru şu bu bir kurtarma operasyonu mu yoksa terörü darbe operasyonu mu? Kurtarma operasyonuysa mantığı farklıdır terörü tasfiye etme o bölgede elimine etme operasyonuysa farklıdır. Ne farkı var? Çevreye etki altına alıp da oraya dikkatleri çekmeyeceksiniz. İstihbaratımız kuvvetli olacak. Mümkün olan gerekli olan en az birinde oraya doğrudan noktasal operasyon yapıp vatandaşların kurtarıp çıkacaksınız. Operasyonu yapacaksınız ki diğer bölgeler alarm olmasın ve kurtarmak istediğiniz rehinelere zarar gelmesin. Bunu çok net yapmanız lazım.  Şimdi baktığınızda bu operasyonun planlamasında bir hata var. Özel kuvvetler, silahlı kuvvetler, milli istihbarat teşkilatının birimlerini biliyorum. Bir çok operasyonun yürütülmesinde bizzat yönettim ya da şahitlik yaptım. Bu kadar basit bir hata yapamazlar. Bir kurtarma operasyonunun ne olacağını bilirler. Bu Türkiye için değil sadece Amerika’yı düşünün... Bir takım operasyonlarda noktasal gider kurtarır vatandaşını alır ve çıkartır. Operasyonu yaymaz. 

"Bunun sorumlusu siyasi iktidardır"

Suat Toktaş: Burada o mu yapıldı?  

Ahmet Davutoğlu: Burada yaygın bir operasyon yapıldı. Yaygın bir operasyon yaptığınızda odağı kaybedersiniz oradaki vatandaşın canını tehlikeye atarsınız.  Sadece bu olsa yine iyi. Bir de çıktı Cumhurbaşkanı çarşamba günü bir müjde vereceğiz dedi. Türkiye merak etti bu müjdeyi ama terör örgütü merak etmemiştir. Terör örgütü... O sırada nasıl bizim devletimiz onların istihbaratını takip ediyor onlar da muhtemeldir ki açıklamaları takip eder. Hatta elinde teknolojik imkan varsa veya birileri onlara teknolojik imkan sunuyorsa operasyonun bazı bilgilerini verebilir. Yabancı istihbarat Türkiye’nin zarar görmesini ister. Bizim birimlerimiz arasındaki iletişimi oraya verebilir. Bunların hepsi olur. O şeyi sabote etmek isteyen herkes bunu yapabilir...

Siz bunu böyle bağıra bağıra yaptığınız zaman ki hep böyle yaptı Cumhurbaşkanı. Suriye’ye yönelik operasyonlarda 'Geldik... geliyoruz...Bu gece geliyoruz...' Kıbrıs operasyonunda zihinlerde yer etmiş 'bir gece ansızın gelebiliriz' diye etki yapmış bir şeyi zihnine yerleştirmiş ve her operasyon için söylüyor. Bir operasyona verilebilecek en büyük zarar önceden ilan etmektir. Afrin operasyonu da böyle oldu. Önceden ilan ettiğiniz operasyona karşı tarafa hazırlanma payı verirsiniz. Gece gelecekseniz gelirsiniz ondan sonra çalarsınız şarkısını türküsünü başarı kazandıktan sonra. Ama Sayın cumhurbaşkanı bir hafta önceden on gün önceden müjde alıyoruz geliyoruz ediyoruz dediği anda hepsi alarm haline geçer. Burada vahim hata var. Bunun sorumlusu siyasi iktidardır. 

"Siyasi iradenin talimatı olmadan asker bir operasyon yapmaz"

Suat Toktaş: Operasyonlar arasında son karara siyasi irade mi veriyor?

Ahmet Davutoğlu: Tabii tabii. Musul’daki diplomatların kurtarılması için başbakan olduktan sonra da 'bana alternatif planlar getirin' dedim. İstihbarat, Genel Kurmay'ı ilgili birimleri planlar getirir. Ve siz o planlardan birini tercih edersiniz. Tabii askerimize ve istihbaratınıza güvendiğiniz için onların planları içinde kalırsınız. Bizim siyasiler olarak bunu bilmemiz mümkün değil. Ama siyasi iradenin talimatı olmadan asker bir operasyon yapmaz. 

"Cumhurbaşkanı'nın artık müjde verme ihtiyacı var"

Suat Toktaş: Yani o tercihi de siyasi irade yapıyor değil mi? Riskler sıralanıyor, O riskler arasında bir tercih mi yapılıyor?

Ahme Davutoğlu: Diplomatların kurtarılması esnasında birkaç kere operasyon planladık.  Bazılarını son andaki bir gelişme sebebiyle iptal ettik. Canları tehlikeye girecek diye bütün planlamalar yapıldığı halde o sırada o operasyonu son anda düğmeye basmaktan vazgeçtik. Baktık ki oradan askeri harekatla kurtarılması riskli olan durum var can kaybına yol açacak istihbaratımızla bu sefer aylarca oradaki Arap aşiretleri ve Suriye içindeki güçlerle bağ kurarak istihbaratı bir operasyonla aldık hepsini. Önce Suriye’ye geçirdik. Sonra Suriye’de Türkiye’nin etkisindeki bugün milli ordu olarak adlandırılmış Özgür Suriye Ordusunun da kontrolünde olduğu bölgelerden geçirilerek tereyağından kıl çeker gibi aldık. Ama daha önce fiili operasyon planladık birkaç kez son anda baktık ki bu kurtarma operasyonu bir can riski taşıyor son anda durdurduğumuz operasyonlar oldu. Burada önemli olan siyasi iradenin sonrasında olayın sonuçlarının gözlemleyerek kendisinin karar vermesi önemli. Cumhurbaşkanı'nın artık ayda bir iki ayda bir müjde verme ihtiyacı var. Çünkü gidişatla ilgili olumsuzluk oldukça müjde verme ihtiyacı oluyor. Bu bazen Karadeniz’de doğalgaz bulunduğu müjdesi bazen ekonomi ile ilgili bir müjde veya sansasyonel bir haber yeni Anayasa olayı veya aya çıkıyoruz gibi. Böyle bir telaş içinde siyasi irade makul kararlar alma yeteneğini kaybeder. Bir an önce bir şey yapayım da gündemi değiştireyim telaşına kapılan siyasi iradeden iktidardan daha tehlikelisi olamaz. O anda makul kararlar veremez duruma düşer. Dolayısıyla bu açık operasyonel yanlış tercihler ve uygulamadaki hatalar ve iletişimdeki vahim hatalar. Sorumlu bir devlet çıkar der ki daha ilk olduğu anda 'evet operasyon yaptık şu veya bu gerekçeyle istediğimiz neticeyi alamadık.' Ama muğlak bir şekilde bırakıldı. Sivil mi asker mi kaçırılan var mı sıradan siviller mi? İlk açıklaması sivil dendi. Geçen sene hatırlarsınız Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin 36 askerimizi şehit ettiğinde de böyle oldu. Halkın güveni sarsılıyor  Devletine Silahlı kuvvetlerine. Burada bu güveni kurması gereken siyasi iktidardır. 

'Rus uçağını düşürdük' açıklaması

Suat Toktaş: Kademeli olarak kamuoyu alıştırılarak açıklanıyor. Bazen sayılar da öyle yapılıyor biliyorsunuz. 3 şehit dört şehit sonra 10 şehit...

Ahmet Davutoğlu: Şu olur gerçekten elinizde yeterli bir done yoksa tablo netleşinceye kadar net bir açıklama yapmazsınız. Veya bir kriz yönetiyorsanız çok sık gündeme gelen Rus uçağının düşürülmesi krizinde... Ben talimat verdim 'kesinlikle açıklama yapmayacaksınız Ruslarla görüşünceye kadar. Yapacağınız tek açıklama bir uçağın düştüğü görülmüştür şeklinde olacak'. Bu birkaç saatlik zaman kazanmak ve Rusya’yla konuyu doğrudan görüşebilmek için. Ben o talimatı verdikten 15 dakika sonra Cumhurbaşkanı 'Rus uçağını düşürdük' diye açıklama yaptı. Sonra da yükü benim üzerime atmaya çalıştı. İşte bu sorumsuzluktur. Gerektiğinde sorumluluk almaktır. Devlet yöneticileri saf göstermez. Ve sorumluluk üstlendikleri yerlerde gereğini yaparlar. Maalesef Cumhurbaşkanı'nın son yıllardaki en belirgin vasfı iyi bir şey olduğunda bütünüyle kendisinin çıkıp açıklaması olumsuz bir şey olduğunda bu Rus uçağı meselesinde olduğu gibi ya yükleyeceği biri varsa benim gibi ona yüklemesi ya da yayması. Halbuki kara operasyonunun nasıl olduğuyla ilgili Savunma Bakanı çıkıp askeri açıklama yapmalı. 'Şunları planlamıştık, şöyle oldu' diye. Sayın Cumhurbaşkanı da çıkıp siyasi açıklama yapmalı. 'Bu talimatı ben verdim' demeli. Benim talimatıma rağmen 'Rus uçağını düşürdük' açıklaması Cumhurbaşkanlığı'nda yapıldı ve büyük bir kriz çıktı. Aynı gün Genelkurmay Başkanı benden bir ricada bulundu ve dedi ki müdahalede bulunan pilot angajman kuralları gereğini uyguladı. Yani on saniyede talimat vermiş değiliz daha önceki talimattır bu.

"Silahlı Kuvvetleri korumak için yaptım bunu"

Verilen talimat uyguladı. Sınırda da binlerce askerimiz var. Eğer bu talimatlar sebebiyle askerler zan altında bırakılırsa... Pilot için 'FETÖ'cü mü?' konusu olmuştu. Zan altında bırakılırsa bir de askerimiz tetiğe basamaz. 'Tetkik edin ve bana getirin bu pilot eğer 'FETÖ'cü ise en ağır cezayla askeri mahkemede yargılanacak ve gereken yapılacak. Ama değilse o değildir tetiğe basan siyasi iradedir sorumlu olan ben onları koruyacağım' dedim. Genelkurmay Başkanı'mız geldi, 'Bu kesinlikle FETÖ'yle irtibatlı olan birisi değil'. Aramızda büyük bir güvensizlik hali var. Yarın biz de benzer bir şekilde angajman kurallarına uygularsak hakkımızda böyle şeyler mi söylenecek diye. Ertesi gün onun üzerine ben çıktım 'Türk Silahlı Kuvvetleri'ne talimatı ben verdim' dedim. Silahlı Kuvvetleri korumak için yaptım ben bunu. Kendimi siyasi olarak feda ettim ama Silahlı Kuvvetler'in onurunu ve silahlı kuvvetlerdeki son anda tetiğe basacak olan askerimizi subayımıza pilotumuzun korumak için yaptım. 3 yılda sustum sadece zarar olmasın Türk-Rus ilişkilerine diye. Ama şimdi bakıyorsunuz bir Gara operasyonunda... Orada da biz kendi hava sahamızı koruduk. Ruslarla ilişkimizi düzgün tutmak isteriz ama hava sahamız yolgeçen hanı değil. Burada ise kendi irademizle bir operasyon yapıyoruz bu operasyon detayları konusunda kamuoyunun bilgi istemesi doğaldır. Yarın Cumhurbaşkanı'nın bu konuda sorumluluk üstlenmesi de devlet adamlığının bir gereğidir.

Telaş içindeler

Suat Toktaş: Az önce Sayın Cumhurbaşkanının çok fazla müjde verme motivasyonuyla hareket ettiğini söylediniz. 19 yıl sonra insan hakları eylem planını gündeme getirildi benzer eleştiriler aldı. 19 yıl sonra insan haklarına dönüş çabasını veya niyetini gerçekçi buluyor musunuz?

Ahmet Davutoğlu: Niyet ve samimiyet çok önemli. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Ortada ben bir iyi niyet, samimiyet görmüyorum, eylemde de bir tutarlık görmüyorum. İnsan hakları ve Sayın Cumhurbaşkanının cümlelerini alın ve benim 22 Nisan 2019’da Cumhurbaşkanına hitaben yazdığım ve ilk defa parti içinde eleştiri manifestosunu neredeyse birbiriyle aynıdır. Şeffaflıkla ilgili söylediklerine bakın, 2015’te benim açıkladığım şeffaflık paketi ile hemen hemen aynıdır. O zaman niye kaybettik bu kadar yılı? Parti içinde bütün bunlar çok önceden dile getirildi. Adalet Bakanı demokrasi açığının olduğu yerde hukuk açığının olduğu yerde yatırım açığı olur. Kast ettiğim şey şu iyi niyet olsaydı; ben Sayın Erdoğan’ın ve çevresinin şu anki telaşını görüyorum telaş içindeler. Şu telaş, kamuoyunda hukuk konusunda ve insan hakları konusunda ne kadar vahim hatalar işlendiğini görüyorlar. Algının Türkiye içinde ve dışında ne kadar olumsuz seyrettiğini görüyorlar.

İnsan hakları liginde Türkiye küme düştü. Türkiye içinde de son derece olumsuz bir algı var, bunu düzeltme çabası ama en önemlisi samimi olarak bunu istemekten daha çok Adalet Bakanı'nın da ifade ettiği gibi yabancı yatırımcı hukuk garantisi olmadan gelmiyor. Türkiye’nin de paraya ihtiyacı var. İnsan hakları bizatihi değerlidir. Para gelecek yatırımcı gelecek olduğu için değerli değil. Yatırımcı geldi değilim Türkiye tekrar bir bahar havası yaşadı insan haklarından feragat mi edeceksiniz. Onun için bizim parti programımızın girişi en birinci cümlesi insan onuruyla başlar. İnsan onurunu ve haklarını ayaklar altına alacaksınız, uygulamalarınızla ama sırf biraz para çekebilelim diye biraz yatırımcı çekebilirim diye bir eylem planı açıklayacaksınız ve bu eylem planının da ne zaman uygulanacağına dair de zaman vereceksiniz. iki yıl gibi bir zaman. Bunların uygulanması 2 yıl değil, 2 saat değil, 2 dakikada uygulanacak şeyler. Ama sizin zihniyetinizi değiştirmemiz lazım. Hiç zamana ihtiyaç yok 2 dakikada uygularsınız.

"Cumhurbaşkanıyla esastan ayrı düştüm noktalardan biri buydu"

Tutuklu yargılanma, bunu biz yıllardır söylüyoruz. Cumhurbaşkanıyla esastan ayrı düştüm noktalardan biri buydu ve Başbakanlığıma mahal olan bir çok hukuk reformu arayışıma bakın, hep bunlar var. Hep söyledim tutuklu yargılanma insan hakkı ihlalidir. Özel durumlar olmadıkça bir delil saklama bir delil karartma gibi. Şimdi yeni mi fark ediyorsunuz bunu? Eğer doğruysa tutuklu yargılananları bırakın. Yani Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri hala tutuklu. Peki onlar tutuklu bizim genel başkan yardımcımız Selçuk Özdağ saldıranlar ve ölümcül bir şekilde yaralanmasına sebep olanlar Zanlılar yakalandı savcı doğrudan bir siyasi müdahale ile serbest bırakıldılar. Kast ettiğim şey şudur; savcı tehdit edildi, bazı milletvekilleri tarafından başsavcıya yönelik kampanya başlattılar. Nasıl tutuklarsın bunları diye.

Suat Toktaş: İnsanına göre mi insan hakları? Yani gül ve diken olmasına bağlı gidiyor galiba 

Ahmet Davutoğlu: Gül ve diken metafor olarak o kadar kötü bir benzetmedir ki. ben bir gülün korunması için binlerce dikenin sulanmasının gerektiğini düşünüyorum adalet böyle işler. Bir tek masumun hakkı daha iyi olacaksa bir çok şeyi gözünle alırsınız. Önce hakkı zayi etmemektir o gülü sulama koysa önce onu koruyacaksınız. Dikenleri sonra düşüneceksiniz. 

Suat Toktaş: Siz sonuç olarak yabancıya İmaj bozuldu? Yabancı yatırım çekti diye mi düşünüyorsunuz? 
Ahmet Davutoğlu: Son derece oportünist görüyorum. İçerde gündem değiştirme, Ama artık kimse kanmıyor. Ne dışardakiler buna kanıyor ne içerde halk kanıyor. Çünkü ortada açık bir şekilde hukuk adalet faciaları var. 

KHK'lılar 

KHK'lılar Anadolu’da gittiğimiz her köyde karşımıza çıkıyor. Hiçbir mahkumiyet almamış bir memur ama KHK'dan ihraç edilmiş. Bunun yanında doğrudan darbenin içinde olduğu bilinen generallerin kardeşleri en üst makamlara geliyor. Alt düzey bir memur herhangi bir yerde iş bulamaz halde bütün aile perişan oluyor öbür tarafta yetkisi olan Cumhurbaşkanına erişimi olanlar en yakınları darbe teşebbüsünün içinde olanlar bundan kurtulabiliyorlar. Hukukta subjektivite olmaz hukukun doğru anla doğru koyacaksınız uygulayacaksınız. 

"Kabine toplantısı sonrası açıklamalar, propaganda açıklamaları"

Suat Toktaş: İnsan Hakları eylem Planının açıklandığı gün MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli grup toplantısında, HDP'ye kapatılma incelemesi başlatıldığını duyurdu. MHP ile AK Parti'nin bu yürüyüş biçimini nasıl buluyorsunuz? Baltalama mıydı bu yoksa danışıklı dövüş muydu?  

Ahmet Davutoğlu: Erdoğan ne zaman Bahçeli ile görüşse aklıma bir manzara geliyor. O zamanlar çok üzülürdüm. Bakanlar kurulu toplanırdı üçlü koalisyon; Sayın Ecevit, Sayın Mesut Yılmaz ve Sayın Bahçeli üçlü koalisyonu. Bakanlar Kurulu kararının ne diyeceği belli değil, o kadar önemsenmez. Milli Güvenlik Kurulu toplantısı bir de bu üç liderin hatırlarsanız başbakanlıkta merdiven altında yaptıkları açıklamalar olurdu. Herkes ona kilitlenirdi çünkü içerde Bakanlar kurulunun fonksiyonundan daha çok bu üç liderin ne diyeceği önem taşırdı. Şimdi de herkes Sayın Bahçeli’nin Sayın Erdoğan’a yapacağı görüşmeye kilitleniyor. Kabine toplantısı sonrasında ki açıklamalar ise Cumhurbaşkanının haftalık propaganda açıklamaları.

2001 ile 2021 arasında 20 yıl geçmiş değişmeyen tek figür var Bahçeli. Sayın Bahçeli o zaman da üçlü koalisyon açıklamasında resimdeydi ülke bir krize gitti. Şimdi de Sayın Bahçeli Sayın Erdoğan. Eskiden haftalık Başbakan Cumhurbaşkanı görüşmesi olurdu benim dönemimde. Şimdi neredeyse haftalık Erdoğan Bahçeli görüşmesi var ve genellikle de Erdoğan tarafından talep edilip Bahçeli’yi ziyarete gidiliyor. Bunun Türk demokrasisi açısından AK Parti'ye oy vermiş geniş kitle tarafından nasıl görüldüğü.. 

"Tek parti iktidarı mı var iki parti iktidarı mı var?"

Suat Toktaş:  Bunu neden anlatıyorsunuz? 

Ahmet Davutoğlu: Cumhurbaşkanının her açıklaması artık Bahçeli'nin filtresinden geçmek durumunda. Geçiyor o gün insan hakları Eylem planı açıklanıyor aynı gün parti kapatma davası. Sayın Cumhurbaşkanı yeni anayasa diyor, anında Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemine dokundurtmam şu maddelere dokundurtmam deniliyor. Sayın Erdoğan yeni anayasa ile ilgili darbe artığı diyor. Hangi maddeler darbe artığı? Şimdi bir demokrasi rüzgârı estirebilmek için dünyada da Amerikan seçimlerinden sonra o otokrasi rüzgârının düşüşe geçtiği kanaati hakim. Bunu verebilmek için bazı açıklamalar yapıyor ama Türkiye’deki otoriter odaklara öylesine teslim olmuş durumundaki Cumhurbaşkanı bunun fiiliyata dönüşmesi çok zor.

2001 daha dürüst bir koalisyondu çünkü belliydi taraflar. İki Kemal diyor Sayın Bahçeli ama o gün Kemal Derviş ile aynı kabinede görev yapan Kemal Kılıçdaroğlu değildi. Kemal Derviş ile aynı kabinede görev yapan Sayın Bahçeli'ydi. Orada belliydi üç parti koalisyon yapmışlardı anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları konuşuyorlardı. Ama burada öyle bir yapı var ki ben buna 'kayıt dışı' koalisyon diyorum. Kayıt dışı ekonomi gibi kayıt dışı siyaset var kayıt dışı koalisyon var. Ak Parti'nin grup başkanvekili grup başkanı bunlar unvan. Onlar bundan haberdar mı onlar burada ne konuşulduğunu biliyorlar mı? Hayır bilmiyorlar. Bilseler o karara bakılır yani Ak Parti  MYK'sının ne karar aldığından daha çok eğer Sayın Erdoğan’ın Sayın bahçeli ile konuşmasına göre ülke ayarlanmışsa doğası gereği bir yanlışlık var burada. Tek parti iktidarı mı var iki parti iktidarı mı var? 

Suat Toktaş: Kim kimi yönetiyor dersiniz?

Ahmet Davutoğlu: Ben buna 2 buçuk adam yönetim diyorum. Tek adam yönetimi değil. Buçuk adam da sayın Perinçek. Bir de o Araya giriyor rota ben de diyor. Bütün dünya Uygur Türklerine yapılan zulmü Artık kabul etti. Birleşmiş milletler kararı var soykırım diyor Birleşmiş Milletlerin geçen seneki raporu. 39 ülke ortak açıklama yaptı Kanada Hollanda Japonya Yeni Zelanda Finlandiya başbakanı açıklama yaptı. Bazıları parlamentolarında soykırımı karar çıkardı. Avrupa parlamentosu açıklama yaptı Avrupa konseyi kararı var. Böyle bir tabloda bir tek ülke yok Türkiye yok. Niye yok peki? Sayın Erdoğan hani Dünya beşten büyüktü? Dünya beşten büyük idiyse hani dünya Çin'den büyüktü? Büyükse niye sesin çıkmıyor. Hani Mazlumların lideriydin? Şu anda dünyada doğu Türkistanlılardan daha masum bir kitle mi var? Biz evvelsi gün doğu Türkistan da kadın olmak diye 8 Mart Dünya kadınlar gününü doğu Türkistanlı kadınları atfettik. Çünkü kısırlaştırma tecavüz cinsel taciz onuru zedeleme her şey yapılıyor. Ama Sayın Erdoğan’ın sesi çıkmıyor. İçerde milliyetçilik yapıp Kürt vatandaşlara ve farklı düşünenlere karşı Milliyetçilik taslayan Sayın bahçeli Çin’e karşı tek cümle etmiyor. 

Suat Toktaş: Neden edemiyor?

Ahmet Davutoğlu: Çünkü oradan gelecek birkaç kuruşa bakıyorlar herhalde. gerçekten Merkez Bankası rezervi kaybı var. Merkez bankasını kayıtlarında Çin’in gönderdiği sadece 1 milyar dolarlık Swap anlaşması var. Sadece 1 milyar dolar. O zaman ben şundan şüphe ediyorum başka beklentileri mi var? Swap da karşılıklı para tutmak demek. Swap bir kredi değil yatırım değil. Sadece bilançoyu düzgün göstermek için ülkelerin karşılıklı birbirlerini destekledikleri bir hesap.  

"Açıklasınlar; kanal İstanbul’u hangi finans modeliyle yapacaklar"

Suat Toktaş: Başka ne hesaplar olabilir?

Ahmet Davutoğlu: Kanal İstanbul’u nereden finanse edecekler acaba? Türkiye’nin finans kaynakları olmadığına göre. Bir çok demokratik ülkelerde bu tür kaynaklar çevreye zarar veren projelere destekte bulunmak hemen hemen imkansız olduğuna göre nereden bulunacak acaba? Açıklasınlar kanal İstanbul’u hangi finans modeliyle yapacaklar. Eğer bunun arkasında Çin'den bir beklenti varsa ki kanalın belli bir yakasında Çin'e uzun bir süre tahsisler yapılacağı söyleniyor. Eğer böyle bir şey varsa bu daha da vahim. Bu sömürgeleşmek anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımsız bir devlettir. Ne  Amerika ne Rusya ne Avrupa Birliği için Türkiye’nin Ankara’da siyasi iradenin alacağı kararları ipotek altına alamaz. Eğer Çin haklıysa Sayın Erdoğan çıksın ve desin ki; Çin Doğu Türkistan da zülüm yapmıyor, doğru bir politika takip ediyor, bu toplama kampları aslında Çin’in iddia ettiği gibi insanları geliştirmeye yönelik eğitim kampları. Erkekleri niye götürüyorlar toplama kamplarına? Kadınlar Çin erkekleriyle evde yalnız bırakılıyor. Doğu Türkistanlı kadınları dinledik. Allah aşkına bunu hangi vicdan dayanır hangi onur bunu kabul eder? Yanlışsa da çıksın yanlış desin.

2009’da bunların hiçbiri yaşanmamışken Urumçi'de olan çatışmalar sebebiyle bunlar soykırım demişti. Ben dışişleri Bakanıydın uzun süren diplomatik görüşmelerden sonra bizzat gittim Çin’le de ilişkileri bozmadan doğu Türkistan da gözlemde bulunduk. Oradaki kardeşlerimize de güven verdik neden şimdi yapamıyor bunu? Kamuoyuna yansımıyor Türkiye cumhuriyeti bir adım atmadığı halde geçtiğimiz hafta içinde Çin dışişleri Bakanı Türkiye cumhuriyeti büyükelçisinin çağırdı ve hesap sordu. Yok desinler. Bakın Türk basınında bunlar çıkmıyor. Biz onları çağırıp hesap soracakken Türk dışişleri Bakanı nihayet bir toplantıda endişelerimiz var demiş. Endişe ifade etmekten bile Türkiye büyükelçisi çağırılıyor ve Pekin’de hesap soruluyor. Hesap sorması gereken Türkiye iken hesap sorması gereken insanlık hesap sorması gereken birleşmiş milletler. Nasıl sessiz kalırsın?

"Mehmet Akif yakanıza yapışır"

Suat Toktaş: Sırf para için mi suskun kalınıyor? 
Ahmet Davutoğlu: Başka bir izahı yok. Onun için 2 buçuk diyorum. Kayıt dışı koalisyonun önemli bir tarafında. Türkiye’nin içinde ilişkileri ipotek altında. Türkiye nasıl 50'li yıllarda Fransa Cezayir’de insanlık suçu işlerken, Fransa’nın yanında durdu. Bundan 30 yıl sonra rahmetli Özal gidip özür dilemek zorunda kaldı. Türkiye Cumhuriyeti Devletine asla ve asla insanlık suçları karşısında sessiz kalmak yakışmaz. 2021 yılını İstiklal Marşı yılı ilan edeceksiniz ama Doğu Türkistan'daki bu zulme sessiz kalacaksınız. Mehmet Akif yakanıza yapışır.

"Sayın Bahçeli Ak Parti'nin getirdiği yüklerden arınarak seçime gitmeyi tercih edebilir"

Suat Toktaş: Sayın Bahçeli geçmişte de birlikte hareket ettiği siyasi partileri veya genel başkanlarını son anda sürprizlerle ülkeyi seçime götürmüş bir siyasi parti genel başkanıdır. Aynı şey şu anda Sayın Erdoğan’a da yapabilir mi? 
Ahmet Davutoğlu: Zannediyorum Sayın Erdoğan da bundan kaygılı ki her hafta kendisine rapor vermek zorunda hissediyor. Sayın Erdoğan’ın da ben bu konuda rahat olduğu kanaatinde değilim. Cumhur İttifakı çok sağlam beraber yol yürüyoruz sonuna kadar gideceğiz diye söyleme ihtiyacı hissediyorlarsa bu birbirine güvence verme ihtiyacından ve güvende hissetme ihtiyacından. Bu ittifakın çok çürük olduğunu gösteriyor. Çünkü dayandığı zemin çürük. Şundan çürük; millet menfaatine bir alışverişten daha çok Sayın Bahçeli’nin MHP’nin başında kalması için Sayın Erdoğan ona destek verdi bunu sayın Akşener ve ayrılan ekip çok iyi biliyor. Buna karşılık da Sayın Erdoğan’ın bütün gücü elinde toplama ihtirasının da Sayın Bahçeli Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile destekledi. Alışveriş bu ya da bu ilişkinin bedelleri var. Ak Parti'nin uzun yıllar son beş yılda yolsuzluklar konusundaki yıpranması MHP kitlesi tarafından hoş görülmüyor. Sayın Bahçeli’nin yasakçı tutumu da Ak Parti kitlesi tarafından hoş görülmüyor. Yoksullukta ise ortak suç var. Bütün bu tablo seçim sathına indiği zaman Sayın Cumhurbaşkanı zaten çok korunaklı gidiyor onun problemi yok. Artık o halkın arasında yürümüyor. Birisi rastgele 'açım' dese de cevabını veriyor. Ama MHP milletvekili adayları yarın seçim olduğunda çıktığında, Ak Parti'nin milletvekili adayları gibi eleştiriye tabi tutulacak. Siz beraberdiniz 'nedir bu yoksulluk?' diyecekler O gün geldiğinde seçim sathı mahalline girilirken Sayın Bahçeli Ak Parti'nin getirdiği yüklerden Sayın Erdoğan da Bahçeli’nin getirdiği yüklerden arınarak seçime gitmeyi tercih edebilir. Bu seçime girmeden de olabilir. Çünkü artık büyükler taşınamaz hale geldi. Birbirlerine şu anda muhtaçlar liderler düzeyinde birbirlerine muhtaçlar ama kitle Ben görüyorum MHP’li ak partinin en güçlü olduğu yerlerde çok samimi bir eleştiri var MHP tabanından ve Ak Parti tabanından da eleştiriler geliyor. 

Suat Toktaş: HDP kapatılmalıdır diyor hayati ve acildir diyor Sayın bahçeli. Ak partinin içinden de kapatacağız gibi söylem geliştirenler var sonra dönüp öyle olmayacak diyenler var. Belli ki bir sıkışmışlık var bir siyasi manevra mı yapılıyor? 

Ahmet Davutoğlu: Kesinlikle. Terörle mücadele ediyoruz diye bu söylemlerin benimsenmesi doğru değil. Siyaset dizayn edilmeye çalışılıyor hem parti kapatmalar üzerinden hem de fezlekeler üzerinden. 90'lı yılların kültüründe şu vardı; partiyi kapat dolayısıyla partiye siyasal olarak gelecek olan kitleleri terör örgütünün propagandasını açık hale getir, terör örgütü propagandasını yaptıkça da İç Anadolu’da Karadeniz’deki milliyetçi oyları yükselt. Bu bir denklemdir. Öbür taraftan da siyasete inancı düşür. Kafalarında bu model var. Bence ak partinin bu konuda kafası karışık. Ak Part‘deki düşük profilli Sözcülerin ani bir olay geliştiğinde acaba cumhurbaşkanı ne diyecek diye telaşa kapılırlar ve bir şey söylerler önünü açık bırakırlar. Toparlamaya çalışırlar. Yukardan bir şey gelmedikçe de o kafa karışıklığı devam eder. Bir taraftan MHP’yi takviye etmek bir taraftan da Kürt seçmenden kopmamak için. 
 

Suat Toktaş: HDP kapatılmamalı onu mu diyorsunuz? 
Ahmet Davutoğlu: Hiçbir parti kapatılmamalı. Suçlar varsa kişisel olarak o suçu takip edilir. Parti kapatılması özel te geçmişte olduğu gibi terör örgütünün propagandasını açık hale getirir o kitleleri. Bakın siyaset yapılmasına da izin vermiyorlar tek yol şiddet ve ve terör propagandası açık hale getirin. Bugün bunu yapanlar terörle mücadele yapmış olmuyorlar.  İşin bir de şu yönü var bir cesur savcı çıksa çıkmaz şu şartlarda beklemiyorum ama deseki seçim şartları öncesinde Osman Öcalan’ı TRT ye çıkaran, TRT de doğrudan hükümete bağlı olduğuna göre terör propagandasına let olduğu için AK PARTİ hakkında bir soruşturma yapılsa ve hatta bunu tecviz eden MHP hakkında bir soruşturma açılsa ne olur? Siz Osman Öcalan’ı televizyonlara çıkaracaksınız terör propagandası olmayacak, ve Siyaseti dizayn etmek için çıkartacaksınız seçimden önce ve bunu savunacaksınız ya da Abdullah Öcalan’dan mektup getiren aracılık edeceksiniz. Bunlar maalesef Türkiye’deki samimi vatanın ülkenin toprak bütünlüğü konusundaki hassas kitleleri tahrik etmek için yapılan işler. 

'Seni başkan yaptırmayacağız' söylemi

Suat Toktaş: O kadar mahkeme kararına rağmen Sayın Demirtaş’ın neden içerde tutulduğunu düşünüyorsunuz? 'Seni başkan yaptırmayacağız' söylemi midir bu kadar ısrarla içerde tutulmasına sebebi? 

Ahmet Davutoğlu: Bir tek ona inhisar etmez ama o söz daha önce çözüm süreci noktasındaki momentumu ciddi şekilde yaralamıştır. Cumhurbaşkanıyla Demirtaş arasındaki açığı da artırmıştır. Zamanlaması itibari ile Sayın Cumhurbaşkanı bize başbakanla tevdi ederken iki emanetim var dedi genel kongrede. Bir; FETÖ'yle mücadele edeceksiniz, iki; çözüm sürecini devam ettireceksiniz. Şimdi MHP sanki çözüm sürecini sadece ben sürdürmüşüm gibi... Evet ben başta çözüm sürecini destekledim Kobani olayları da dahil olmak üzere terörle mücadelede de en kararlı tutumu sergiledim. Sayın Erdoğan da çözüm sürecini devam ettirme konusunda bize o zaman cumhurbaşkanı olarak tevdi ederken bu bir emanettir dedi. Dolayısıyla biz çözüm sürecini işletebilmek ve Terör örgütünün silahsızlandırılması için çaba sarf etmeye devam ettik Milli istihbarat Teşkilatı ve diğer unsurlarla birlikte. Tek şeye odaklandık 7 Haziran öncesi silahsızlanmayı sağlamak ve terör unsurlarının Türkiye’yi terk etmesini sağlamak. Ve bu konuda sözlerde verildi bu sözler yerine getirilmedi. Tam bu esnada o söz sarf edildi seni başkan yaptırmayacağız sözü. Tam da bu momentum sağlanmışken sarf edildiği için. 

Bu konuda benim geçmişle ilgili bütün vicdanım da tutumunda açık ve nettir. Tam özgürlük tam demokrasi Ve bu anlamda Kürt vatandaşlarımızın gönlünü kıracak tek bir sözle eyleme izin vermemek ve Siyasal alanı genişletmek terörle mücadele konusunda ise kamu düzenini tehdit eden IŞİD olsun PKK olsun DHKP-C olsun hangi terör örgütü olursa olsun ona karşı net tavır. 

Şimdi bütün mahkeme kararlarına rağmen içerde tutulması İnsan hakları eylem planına göre uzun tutukluluk zaten olmaması gereken bir şey. Avrupa insan hakları Mahkemesi kararlarına Türkiye’deki anayasa Mahkemesi kararlarına mahkeme kararlarına ve bir çok uygulamaya rağmen İçinde Sayın Demirtaş’ın da bulunduğu bir çok tutuklu Yargılamaya devam edilmesi işin özünde yanlıştır. Bunlar hukuk üzerinden siyasete müdahaledir.

Dolmabahçe buluşması

Suat Toktaş: Dolmabahçe'de bir fotoğraf verilmiş. Herkesin aşağı yukarı söylediği; Dolmabahçe buluşmasının oturma yerlerine kadar Sayın Erdoğan’ın belirlediği yönünde açıklamalar var öyle mi oldu? Ahmet Davutoğlu: O süreci yürüten sayın Yalçın Akdoğan’dı. Benim kendisine de verdiğim talimat sayın cumhurbaşkanımızın bütün detaylardan bilgilendir talimatıydı. Onun bilmediği hiçbir şey yapılmayacak talimatıydı. Bilgilendirildiğini ben varsayıyorum. Bu tartışmaların içine girmek istemem ama orada zikredildiği gibi bir teröre taviz değil Terörün silahsızlandırılması için terör unsurlarının Türkiye’den çıkması için yapılan tek taraflı bir açıklamaydı. Daha önce Sayın Erdoğan’ın çizdiği çerçevede kalan hususlarda bunlar. 

"Benimle çalıştıkları için insanlar mağdur edildiler"

Suat Toktaş: Siz artık kendinizi Millet İttifakı çeperinde ya da içinde ya da yanında görüyor musunuz? 
Ahmet Davutoğlu: Türk siyasetinin bugün en önemli zaafının toplumu iki kampa bölmüş olmasıdır. Siz bugün muhalefette misiniz derseniz tabi muhalefetteyim. Ama muhalefette olmak hemen bir ittifak denklemi içine girmek anlamına gelmeyebilir. Nitekim bizim önce görevimiz şu anda partimi teşkil adlandırmak partimin programına dayalı olarak politikalar önermek ve anlatmakla yükümlüyüz. Yakınlarıma yapılan baskıları ben bilirim. Sadece benimle yakın oldukları için insanların baskı altına alınmasını. Benimle çalıştıkları için insanlar mağdur edildiler. Geçmişte başbakanlık görevinde bulunan aralarında bir profesör hanımefendi de var, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçerken başbakanlığın son kararnamesi nedir biliyor musunuz? Başbakanlık başdanışmanı olan arkadaşların hepsi sıradan memur düzeyine indirgendiler. Bir tıp profesörü sıradan bir lise mezunu memur durumuna düşürüldü.  

Türkiye’de korku ortamını biz bedel ödeyerek aştık. Hiçbir yeni parti bu bedeli ödemedik. Geçen hafta Temel beyle Saadet Partisi'ni ziyaret ettik. Bu haftada Sayın Babacan’ı ziyaret edeceğiz. Onlar bizi ziyarete gelmişlerdi iadeyi ziyaret. Muhalefet partileri arasındaki bu siyasi trafik ne zaman arttı? Gelecek Partisi ile birlikte arttı. Hepimizin katkılarıyla oluştu bu iklim değişmeye başladı. Bazı eleştiriler başka partilerden geldiğinde daha az dikkat çeker ama geçmişte ak partiye başbakanlık yapmış olan birisi bir eleştiri yapıyorsa işte Gara operasyonu gibi içerden yapıyor demektir. Daha önce Ak Parti Genel Başkanı olarak gittiğim illere şimdi Ak Parti'ye eleştiren iktidar eleştiren bir genel başkan olarak gidiyorum ve o halkın arasına cesaretle giriyorum. Bu herhangi bir muhalefet partisinin girmesi gibi değil. Onlarda gördüğüm şey şu samimiyetime inanıyorlar. Hata yapabilirsiniz her şey olabilir ama bir tek şey kaybetmeyeceksiniz samimiyetinizi. Bugün iktidarın en büyük problemi de samimiliğini hasbiliğini sahiciliğini kaybettiler. 

Erken seçim 

Suat Toktaş: Erken seçim mümkün mü?

Ahmet Davutoğlu: Mümkün görüyorum. Hukuk kendini zor ama toplum psikolojisi açısından mümkün hatta zaruri. İktidar şu anda seçim sistemini değiştirme Girişimleri varsa bu vatandaştan onay alma çabasıdır. Ama sistemle kim oynarsa o kaybeder altında kalır. Çünkü benim halkta gördüm var olan siyasi aktörler çok ciddi bir yıpranma içindeler ve hangi daraltılmış bölge olursa olsun oraya eski aktörleri koyduğunuz anda halk tepkisel olarak bile hiç tanımadığı başka bir aktöre oy verebilir.