Hem Hamas’ı Hem de Netanyahu’yu Sırtından Atıyor

Dünyanın diplomasi üssü, Ortadoğu’nun küresel siyaset ve ekonomi ekseninde Amerikan politikalarının taşıyıcı olan Suudi Arabistan Krallığı’nın başkenti Riyad’dı.

Başlı başına Dünya Ekonomik Forumu’nun ilk kez İsviçre’nin Davos kenti dışına çıkıp, Riyad’da düzenleniyor olması bile küresel oyuncuların “çok taraflı” eğilimini ortaya koymaya yetiyor.

Afrika’dan Asya’ya geniş bir coğrafyadan 12 ülke başkanı ve bakanın yanı sıra Birleşmiş Milletler temsilcilerinin de yer aldığı toplantılar serisinin ana konusu, Gazze barışı ve küresel ekonomi dinamikleriydi.

Dünya Ekonomik Forumu, 75 yıldır süren ve 7 Ekim’den buyana insani boyutlarıyla soykırıma dönüşen İsrail saldırılarını durduracak mekanizmayı harekete geçirmek için küresel ekonomiyi aracı kıldı.

Forum’da düzenlenen özel oturumlarda küreselleşme mi, yerelleşme mi sorusuna yanıt aranırken küreselleşmenin ikinci evresinin hatları belirginleşti.

Küresel tedarik zincirinde kopma meydana getiren Covid-19 pandemisinin, Rusya-Ukrayna savaşı ve Ortadoğu’da barışı tehdit eden Gazze savaşının, uluslararası-bölgesel işbirliklerinin katalizörü olduğu yolunda çokça yorum dinledik.

***

Çin’den Kore’ye, İngiltere’den Almanya’ya birçok ülkeden konuşmacının yer aldığı DEF’te Türkiye’den katılım yoktu.

Hepimiz hatırlıyoruz ki Türkiye 2009’dan beri Davos DEF’e “Bi daha da” katılmıyor.

28 Nisan’da İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği'nin Gazze ile ilgili çalışmalar yürütmesi amacıyla oluşturduğu "Gazze Temas Grubu" , İslam Kalkınma Bankası (İKB) Grubu’nun 50'nci kuruluş yıl dönümü vesilesiyle “Yıllık Toplantısı” nı Riyad’da yaptı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İKB’dan 2024-2026 dönemi için 6.3 milyar dolar kredi sağlandığı müjdesini İKB Grubu’nun Yıllık Toplantısı’ndan verdi.

***

Gazze Temas Grubu” toplantılarına katılmak üzere Riyad’a giden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, ABD’li mevkidaşı Antony Bliken, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile görüşmelerinde; Gazze'deki katliamın bir an önce sona ermesi, kalıcı ateşkesin sağlanması ve insani yardımların Gazze’ye ulaşması için İsrail hükümeti üzerinde baskı kurulması konuları öne çıktı.

DEF oturumlarından kimilerini canlı olarak yayımlanan web sitesinden izledim.

DEF Başkanı Borge Brende’nin ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve Filistin Devlet Başkanı ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ- El Fetih) lideri Mahmud Abbas ile yaptığı söyleşiler aynı kapıya çıkıyor: :İki devletli çözüm.

Devlet olarak tanınan bir Filistin’in ve istilacı kimliğinden arınan bir İsrail’in sürdürülebilir barışı inşa etmesi talep ediliyor. Bu hedefin gerçekleşmesi elbette çok zor. Küresel rekabetin dayandığı sınır tarafları “ateşkes” razı olmaya itiyor.

Gazze Şeridi’nin yönetimini üstlenen İsmail Haniye’nin siyasi lideri olduğu Hamas ile Batı Şeria’da sıkışan El Fetih, Filistin’de iki başlı yönetim sergiliyor. Batı ittifakı FKÖ’yü muhatap alıyor.

Blinken’in “Gazze halkı ile ateşkes arasındaki engel Hamas’tır” sözü, ABD Başkanı Joe Biden tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan daveti de, davetin ertelenmesini de yorumlayanların dikkatinden kaçmayacaktır.

Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması ile “yumuşayan” ABD ilişkilerinde, iki ülkenin Gazze barışına giden sürece ilişkin beklentileri an itibariyle derin farklılıklar içeriyor.

***

Erdoğan’ın Biden ziyareti için kararlaştırılan 9 Mayıs tarihinin ertelenmesine ilişkin Amerika tarafından “olumsuz bir gündem” ifade edilmedi. Bu hava Türkiye-ABD ilişkilerindeki dinamizmin korunduğu izlenimi veriyor.

Blinken-Fidan görüşmeleri sürüyor…

Biden’ın ve Erdoğan’ı 9-11 Temmuz’da Washington’da yapılacak NATO Zirvesi öncesi Beyaz Saray’a davet etmesi gündemde…

Zaten başta kullandığım uluslararası ittifaklarda “çok taraflılık” yaklaşımı, ikinci nesil küreselleşmenin doğasında var.

Buna Amerika-Çin çıkar ortaklığını sağlamaya dönük temasları örnek verebilirim. Çin’in Rusya ve İran ile oluşturduğu ittifakı en büyük küresel tehdit olarak gören Amerikan yönetimi, Çin’i üretimini azaltmaya ikna etmeye çalışıyor. Bunun için ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, son 9 ay içinde 2’inci kez Pekin’e gitti.

ABD’nin önümüzdeki Kasım seçimlerinde Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi durumunda, küresel ticarete yüzde 30’lara varan oranda koruma duvarı oluşturacağı beklentisini bir kenara koyalım.

***

ABD ile Türkiye arasındaki gündemin siyasi ayağı zorlayıcı etkiler barındırıyor. F-35 uçaklarının iptali, S-400 Rus füzesi yaptırımları, Amerika’nın F-16 uçaklarının teslimi gibi sorunlar Türkiye’nin İslam dünyası ile temasını diri tutuyor.

26 Nisan’da İstanbul’da gerçekleşen başkanlığını AKP milletvekili, eski Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin yaptığı Parlamenterlerarası Kudüs Platformu ve Ümmetin Temsilcileri Vakfı’nın 5. Kongresi’nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam ülkelerinden gelen milletvekillerine seslenirken ABD’yi iki konuda eleştirdi:

Bir;Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde Filistin’e tam üyelik yolunu açan tasarıyı ABD’nin veto etmesi Filistin’i yalnızlaştıran bir tutumdur. Bizim Dünya 5’ten büyüktür tezimiz doğrulandı.

BM’de 19 Nisan’da yapılan oylamada Filistin'in tam üyeliğine geniş destek verilmişti.

15 üyeli Güvenlik Konseyi'nde yapılan oylamada 12 lehte, ABD aleyhte oy kullanıldı; İngiltere ile İsviçre çekimser kaldı.

Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya "evet" oyu verdi.

Erdoğan’ın ikinci itirazı: “Amerika’nın İsrail’e 26 milyar dolarlık yardım paketini onaylaması Gazze savaşını destekler.

Erdoğan bu kongrede; “İsrail Kasabı” olarak seslendiği İsrail Başbakanı Biyamin Netanyahu’nun Lahey Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’nda yargılanması için hukuki çalışmaları başlattıklarını ekledi.

Güney Afrika’nın 2024 yılı başında Netanyahu hakkında “soykırım ve “insan hakları ihlalleri” iddiası ile açtığı dava sürüyor. Bu davaya Belçika da müdahil olacağını açıklamıştı.

Nikaragua, Almanya hakkında UAD'na gidiyor. Berlin yönetiminin İsrail'e fon sağlamayı durdurması ve BM Filistinli Mülteciler Ajansı'na (UNRWA) kestiği desteği yeniden başlatması için acil önlemler almasını talep ediyor.

İsrail’de muhaleffetten umudunu kesen küresel sistem, Netanyahu’nun tutuklanması yönünde çabaları artırıyor.

***

Dünya Ekonomik Forumu’nun “Gazze Hakkında Brifing” oturumunda iki kilit konuşmacı vardı: Mısır Başbakanı Mostafa Madbouli, Ürdün Başbakanı Bisher Hani Al Khasawnesh…

İsrail-Filistin sorunun çözümünde Katar ile birlikte arabulucu ülke olan Mısır’ın Başbakanı Madbouli’nin “İki devletli çözüm olmazsa bu kriz-şiddet asla durmayacak” saptamasının rakamlarla ifadesi özetle şöyleydi:

2.5 milyon insanın yaşamı durdu. İsrail Hamas’la savaşıyor ama bütün toplum bedel ödüyor. 34 bin insan öldü, 77 bin insan yaralandı. Gazze’da sağlık tesislerinin yüzde 84’ü, alt yapının yüzde 70’i yok edildi. 1 milyon 314 bin kişi insani ve hukuki ihlaller sonucu göç ettirildi. Mısır Filistinlilerle birlikte bölge ülkelerinden 9 milyon misafire kapısını açtı. Bunun bize yıllık maliyeti 10 milyar dolar.”

Gazze’de yaşananları “İnsani ve hukuki ihlaller, tüm standartlara göre yaşanan bir felaket” diye tanımlayan Madbouli’nin ortaya koyduğu tablo, Türkiye’nin yükleri ile örtüşüyor.

Mısır Başbakanı arabulucu görüşmelerinde tıkanmanın nedeni olarak İsrail ve Hamas’ın iç politikasından kaynaklandığını vurguluyor.

Gazze katliamının başlangıcı kabul edilen Hamas’ın 1200 sivilin ölümüne yol açan 7 Ekim saldırısını hatırlatan Ürdün Başbakanı Al Khasawnesh’in “7 Ekim öncesi de vardı.” sözleri oturumun alkış alan ender cümlelerinden biriydi.

İsrail’in 1967’den beri Filistin topraklarını işgal etmesine sesiz kalan dünya, küresel tedarik zinciri tıkanınca ayağa kalıyor.

ABD Müslüman Filistin halkının kutsalı Kudüs’ü 2017 yılında İsrail’in “başkenti” olarak tanırken, Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşırken; acaba kaç kilometrekare Filistin düşlüyordu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi