Yetiştirene de içene de acı veriyor: Türkiye'de tütün üretimi nasıl bitirildi?

Yetiştirene de içene de acı veriyor: Türkiye'de tütün üretimi nasıl bitirildi?
Tütün-Sen Genel Başkanı ve Çiftçi-Sen Genel Sekreteri Ali Bülent Erdem artık Türkiye menşeli sigara olmadığını söylüyor

Tütün-Sen Genel Başkanı ve Çiftçi-Sen Genel Sekreteri Ali Bülent Erdem artık Türkiye menşeli sigara olmadığını söylüyor. Bir dönem Türkiye'de üretilen tütünlerin bütün dünyada arandığını belirten Erdem, gelinen noktayı ise “Tütün üretene de çok acı veriyor, tüketene de. Üzerine romanlar yazılması, şiirler yazılması bu yüzden” diye özetliyor.

-Gazete Duvar'dan Filiz Gazi Özel Haberi- Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, 21 Ağustos’da yazdığı “Böyle olur, bizdeki gomünistler!” başlıklı köşe yazısında Tunceli, Ovacık Belediye başkanı Mehmet Maçoğlu’nu Amerikan sigarası içmekle suçlamıştı.

Karahasanoğlu köşesinde şunları yazmıştı: “Komünist Partili olduğunu övüne övüne anlatan belediye başkanı, Sözcü gazetesine demeç verirken. “Oturduğu koltuğun önündeki sehpada, ABD sigarası ile poz verirse… Kendisi ile ilgili o kadar yapılan övgülerin hepsini, bir sigara paketi ile mahvetmiş demektir.” (Yazıdan aynı şekilde alınmıştır)

Türkiye’de yerli tütünle üretilen sigara olmadığı biliniyor. Keza dünyaca bilinen tütün şirketleri Türkiye’de de varlık gösteriyorlar.

‘TEKEL, BRITISH AMERICAN TOBACCO’YA SATILDI’

Konuyu Tütün-Sen Genel Başkanı ve Çiftçi-Sen Genel Sekreteri Ali Bülent Erdem’e sorduk: Türkiye menşeli sigara var mı? “Hayır” diyor Erdem ve şöyle anlatıyor: “TEKEL, British American Tobacco’yla (Birleşik Krallık Londra merkezli, Philip Morris’in ardından dünyadaki en büyük ikinci tütün şirketi) satılınca tüm markaların isimleri de satılmış oldu. Şu an yerli tütünle yapılan sigara yok.”

Türkiye’deki bir diğer sigara kartellileri JTI (Japan Tobacco International) ve Philipp Morris. (Dünyadaki sigara tiryakilerinden her altı kişisinden birinin bu şirketin sigarasını içtiği söyleniyor. Türkiye’de Sabancı ortaklığı mevcut) Türkiye pazarında, bu dev şirketlerin dışında küçük şirketler de var. Merkez ofisi Birleşik Krallık’ta bulunan Imperial Tobacco gibi.

Erdem bu şirketlerin yanı sıra tütün kartellerinin (Kartel, aynı alanda faaliyet gösteren işletmelerin bir araya gelerek tekelleşmeleri) de olduğunu hatırlatıyor ve oluşan sistemi şu şekilde anlatıyor:

“Bu kartellerle ortaklık yapan ve bir kaç tanesi de yerli olan tütün alıcıları var. Bu alıcılar aldıkları tütünü sigara fabrikalarına satıyorlar. Daha önceleri Türkiye’deki sigaralar ‘oryantal’ tütün dediğimiz Türkiye tütününden yapılıyordu. Yerli tütünle yapılan sigaralar bütün dünyada aranılan sigaralardı. İthal edilen tütünler farklılık arz ediyor. Fakat daha sonra sigara tekelleri damak tatlarını değiştirdiler ve bir takım kimyasallar katıldı sigaraların içerisine. Kaçak sigaralar pompalandı ve tüketicilerin damak tadı değiştirildi. Bugün Türkiye’de üretilen sigaralar Amerikan harmanı Virginia ve Burbeurer tütünlerinden oluşuyor ama bunların içerisine muhakkak bizim ürettiğimiz tütünden koymak zorundalar. Çünkü tutuculuk özelliği gösteriyor ve hem de daha değişik tat veriyor. Onun için halen bizim tütünlerimiz dünyada aranılan tütünler.”

‘SARMALI TÜTÜNE DE DENETİM GETİRİLDİ’

Hal böyle olunca tütün arazilerinin varlığı devam edebiliyor mu? “Ege bölgesinde Uşak, Manisa ve Denizli’de tütün arazileri var. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde sarmalı tütün dediğimiz tütün üretilmeye başlandı. Bugüne kadar buna izin veriliyordu. Geçen yıl o tütünlerle ilgili bir yasa çıktı. Denetimsiz üretilmesi ve satılması yasaklandı. Sözleşmeyle ya da açık artırmayla tütünleri alınacak.” Denetimli satış ile ne kast ediliyor? Erdem, bu satışların vergiye tabi tutulacağını ve üretici için hiç bir cazibesi kalmayacağını anlatıyor.

Sarmalı tütün küçük bahçelerde yapılıyor. “Dikkat ederseniz sarmalı tütünler Türkiye’nin her yerinde yaygın biçimde satılmaya başlanmıştı” diyor Erdem ve bundan rahatsız olunduğu için yasa çıkarttıklarını ifade ediyor.

‘TÜTÜN ÜRETİCİSİ YOK EDİLMEYE ÇALIŞILDI’

2000 yılların başlarında, Dünya Bankası’nın tarım dönüşüm programları uygulanmaya başladığında uygulanmaya çalışılan bazı programlardan bahsediyor Erdem. “Tekel’in kapatılmasıyla birlikte Doğu ve Güneydoğu tütünlerine şirketlerin ilgisinin kalmayacağı biliniyordu. Bu bölgedeki tütüncüleri tütün üretmekten vazgeçirebilmek için ARIP (Agricultural Reform Implementation Project – Tarım Reformu Uygulama Projesi) uygulanmaya başlandı ve tütüne alternatif ürünlere geçiş desteklendi. Bu projeyle tütünü bırakanlara para verdiler ve alternatif ürünler önerdiler. Tütün çok kıraç arazilerde üretilir. Yerine alternatif konulamaz. Orada ya tütün üreteceksin ya o topraklar tarım toprağı olmaktan çıkar. O şekil vazgeçirememişlerdi şimdi de bunu yaptılar.”

Ali Bülent Erdem, 2017 yılı Ekim ayında şöyle bir açıklama yapmıştı:

“2002 yılında 4733 sayılı Tütün Yasası çıkarılmıştı, TEKEL’in destekleme alımları yapması engellenmiş ve piyasadan el çektirilerek, 2008 yılında özelleştirilmişti. Ardından, Yaprak İşleme Müdürlükleri de kapatılmıştı. Artık, tütün ve tütüncülüğümüz küresel dev sigara şirketlerinin ve tütün kartellerinin hizmetindeydi. Devletin garantör rolü bile oynamadığı bir sistemde sözleşmeli üreticilik dönemine geçilmişti. Yasa’da sözleşmeli üreticilik dışında ikinci satış yöntemi Açık Artırmalı Satış Sistemi’ydi. Alıcı firmalarla yapılan sözleşmeye bağlı olmadan üretilen tütünler ve sözleşme fazlası tütünler için düşünülmüştü. Bu güne kadar hiç uygulanmayan bu sistem sarmalık tütünlerin üretilmesine gerekçe oluşturacağı düşüncesiyle çıkarılmak istenen torba yasayla kaldırılmak istenmektedir.”

Torba Yasa’daka düzenleme “kıyılmış tütün doldurulması, satılması, bulundurulması ve nakledilmesinin yasaklanmasını” içeriyor. Erdem, bu yasanın geçen yıl çıkarıldığından bahsetmişti. Böylece tütün piyasasının büyük bir bölümünün sahibi olan yabancı şirketler bu düzenleme ile piyasanın tamamını ele geçirebildi.

‘ZANAAT HALİNDE, 7’DEN 70’E YAPILAN BİR İŞ’

Son olarak, tütün üreticisi ve tütün üretimi ne durumda. Erdem şöyle anlatıyor:

“2002 yılında tütün yasası çıkmadan evvel biz Türkiye’de ortalama 210 bin ton tütün üretiyorduk. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 520 bin üretici de tütün üretiyordu. Bunu aile üyelerine çarptığınızda çok ciddi rakamda insanın ailesinin tütünle geçimini sağladığını söyleyebiliriz. Tütün yasasıyla birlikte sözleşmeli üreticiliğe geçildi. Para kazanılmayınca, insanlar üretimi bırakmak zorunda kaldılar. Şimdi aşağı yukarı 50 bin tütün üreticisi kaldı. Tütün üretimi ise 60 bin ton civarına düştü.”

Tütünün tam bir aile tarımı olduğuna, aşağı yukarı 12 dekar alanda yapıldığına ve elde edilmesinin 14 ay sürdüğüne dikkat çeken Erdem: “Fideyi yetiştirmesi, kırma, balyalama ve depolama… Zanaat halinde, 7’den 70’e yapılan bir iş” diyor.

‘TÜTÜN ÜRETENE DE ACI VERİYOR, TÜKETENE DE’

Erdem, tütünün tarihine bakıldığında kısaca bu ürünün yasaklanamadığını ve şirketlerin “Hiç olmazsa biz bunu kendi denetimimiz altına alalım. Nerede üretileceğine, pazarlamasına biz karar verelim” dediğini anlatıyor ve şöyle açıklıyor: “Tütünün öyle bir özelliği var ki, dünyanın sayılı ülkesinde yetişiyor. Bir taraftan dünyanın en ücra köşesinde dahi tüketiliyor. Buna uluslararası tütün kartellerinin göz dikmemesi mümkün değil. Serbest ticarete konu etmiyorlar tütünü.”

Tütün kartellerinin aynı zamanda kriminal örgütler olduğunu söylüyor Erdem. “Yani bunlar ceza alan şirketlerdir. Ürettikleri sigaralarla insanlar bağımlı hale getiriyorlar. Kanser olan insanların bir çoğu bu şirketlere dava açtıklarında kazanmışlardır.”

Erdem, Osmanlı’nın son dönemlerinde Düyûn-i Ümûmiye ile beraber tütünün Fransız şirketi olan Tütün Rejisine teslim edildiğini hatırlatıyor. Reji’nin devletin içinde devletten bağımsız hareket ettiğini, Anadolu çiftçisinin ürününü Reji’den başkasına satmasının yasak olduğunu anlatıyor. 20 bin köylünün bu süreçte öldürüldüğü biliniyor. Şirket, Cumhuriyetin kuruluşuyla, 1924 yılında geri satın alınıyor ve TEKEL kuruluyor. TEKEL’in öneminin biraz da bundan kaynaklı olduğu biliniyor. “Tütün üretene de çok acı veriyor, tüketene de. Üzerine romanlar yazılması, şiirler yazılması bu yüzden” diyor Erdem.

Yazının tamamı

Etiketler :