Bu Yazı Aynı Zamanda Savcılara Bir Suç Duyurusudur

Bu Yazı Aynı Zamanda Savcılara Bir Suç Duyurusudur
Eğitimci yazar Şehin Aybek, bugünkü köşesinde kaleme aldığı yazılardan dolayı tehdit edildiğini belirterek Savcılara suç duyurusunda bulundu.

İşte Şahin Aybek'in o yazısı...

MEBDEKİ FETÖCÜLERİ VE HIRSIZLARI YAZDIĞIM İÇİN; BENİM VE AİLEMİN ÖLÜMLE TEHDİT EDİLMESİNE CEVABEN “EĞİTİMİN UĞUR MUMCUSU OLARAK” CUMHURBAŞKANINA ÇAĞRIMDIR…

Cumhurbaşkanı MEB’deki Mafyatik Keyfiliklere Ve Metal Yorgunluğuna Ne Zaman Son Verecek?

Devlet Beni Ödüllendireceğine Tam Tersine Eğitim Mafyası Tehdit Etti

Bu Yazı Aynı Zamanda Savcılara Bir Suç Duyurusudur

Siz hiç devletinize eğitim yoluyla hizmet etmeye çalışırken, ailenize varıncaya kadar tehdit edildiniz mi? Siz hiç bu devletin yatılı okullarında büyüdüğünüz için devletinize borcunuzu eğitim yoluyla ödemeye çalışırken, bunun için 15 kitap yazıp, sadece 1 yılda 300 köşe yazısı yazarken mobbinge değil, yazma diye mafyatik tehditlere maruz kaldınız mı? Ben ve ailem gerçekleri yazdığım için yok edilmekle tehdit ediliyoruz. Kurtlar vadisi dizisinden bahsetmiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bahsediyorum. Ya da daha birkaç gün önce İstanbul’da fuhuş ve uyuşturucu çetesi kurduğu için tutuklanan ilçe emniyet müdüründen bahsetmiyorum. Bu ülkenin bir kısım mafyatik, kaşarlanmış, yıllarca her türlü kirli ilişkiye girmiş bir kısım kirli eğitimcilerinden, çocuklarımızı emanet ettiğimiz eğitimcilerden bahsediyorum. Evet, ben bile birazdan anlatacaklarıma maruz kalıyorsam, siz varın sıradan eğitimcilerin nelere maruz kalabileceğini düşünün. Buradan duyuruyorum. Yazılarımda kaleme aldığım dosyalara savcıları daha yakından bakmaya davet ediyorum. Lütfen, az sonra söyleyeceklerime benzer dosyaları ya bana yazın, ya da en yakın savcılığa suç duyurusunda bulunun.

Cumhurbaşkanının yaptığı şu konuşmayı hatırlar mısınız, ben hiç unutmadım: "Bürokrasi başta olmak üzere, pek çok yerde, nerede işinin altından kalkamayan, nerede tembellik yapan, nerede sorumluluğunun yükünü taşımayan biri varsa, hemen şu tarz ifadelerle işin içinden sıyrılmaya çalışıyor: 'Beyefendi böyle istiyor' veya 'Cumhurbaşkanımız böyle istiyor' veya 'Külliye böyle istiyor.' Bu yöntemin basit bir bürokratik işlemden, herhangi bir yatırımın detaylarıyla ilgili tercihlere, ömrümde hiç görmediğim, tanışmadığım insanların taltifi veya tasfiyesine kadar her konuda kullanıldığı anlaşılıyor. Bana göre bu tavır, yani; 'beyefendi, Cumhurbaşkanı böyle istiyor' sözü, adeta bürokratik oligarşinin yeni bir şifresi haline dönüşmüştür. Sorun çözme makamında oturduğu halde, kim olursa olsun, sürekli şikâyet eden, suçu başkalarına atan, özellikle de bizi bahane ederek, kendini kurtarmaya, temize çıkarmaya çalışan herkes benim gözümde başarısız kişidir. Biz milletimize hizmet için gece gündüz demeden, şevkle, azimle, coşkuyla çalışıyoruz. Herkesten de bu şekilde hizmet ortaya koymasını bekliyoruz. Bakan bakanlığını tıkayacak, bürokrat kurumunu tıkayacak, siyasetçi teşkilatını tıkayacak, belediye başkanı belediyesini tıkayacak, ondan sonra da suçu bizim üzerimize atacak. Yok, öyle yağma, herkes görevini yapacak." İşte bütün hikâye de bu konuşmada gizli. Cumhurbaşkanı ne de güzel özetlemiş tabloyu…

Ben, son bir yılda 300 ayrı eğitim yazısı kaleme almış, pek çok yazısından MEB’in yararlandığı, hatta bir kısmını projeye çevirdiği, Cumhurbaşkanı’nın eğitim görüşleriyle ilgili en az 10 yazı yazmış, yeri geldiğinde muhalefeti bile çok sert eleştirmiş, yazıları aynı anda dört beş platformda yayınlanan, gücünü ise yazdıklarının gerçek olmasından alan, pedagoji ağırlıklı yazılar yazan bir eğitimci yazarım. Tabii, tüm bunlardan sonra devletin beni çağırıp ödüllendirdiğini ve yükselttiğini mi sanıyorsunuz? Hayır, tam tersine eğitim mafyası tehdit etti. O yüzden, bu yazı, aynı zamanda savcılara bir suç duyurusudur.

Şimdi gelelim sadede. Bir yıl içinde, her gün 18-19 saat eğitimle ilgilenip yazı yazmanın ödülü, ta ki “FETÖ’nün MEB’deki Son Akşam Yemeği, Milli Eğitimin Taht Oyunları, Eğitimde Tavacı Ruhu ve Eğitim Yolsuzlukları, PARA-lel Üst Düzey Bürokrat Nedir?, Cumhurbaşkanı’nın Eğitimde İstediği Başarı MEB’in İnsan Kaynakları Politikasından Dolayı mı Yakalanamıyor?” yazılarını yazıncaya kadar sürdü. Sonrasında ne mi oldu? Bu yazılardan rahatsız olan eğitimin zübükleri, baronları, mafyaları diyebileceğimiz bir güruh, önce aracılar aracılığıyla tehdit etmeye başladılar, sonra akla hayale gelmez küfürler… Ve işin daha ilginci; bu insanların twitter hesaplarına baktığınızda da sabahtan akşama kadar sevgi mesajları görürüsünüz. En son geldikleri aşama da ben ve ailemin GBT’si dahil, kardeşlerime varıncaya kadar nüfus, emniyet vb. üzerinden soyadlarımıza kadar bakıp, açık arayıp haber yaptırmak istemeleri, bu bilgiler üzerinden tehdit etmeleri. Öncelikle, bu şahsi bilgilerimizi bu eğitim mafyalarına veren diğer kurumlardaki bürokratlar! Hangi savcılık kararına dayanarak benim özel bilgilerimi bu insanlara veriyorsunuz? Sizlerin de suç işlediğinizin umarım farkındasınızdır. Ben ve devletin diğer ileri gelenleriyle ilgili baktırdığınız bu bilgilerin izlerinin bilgi işlemler üzerinden bilgisayarda kaldığını bilemeyecek kadar amatörsünüz. Mafyalığınız bile liyakate dayanmıyor.

Siz FETÖcü müsünüz, FETÖcüleri mi İşe Aldınız, FETÖcülerin Dosyalarını mı Kapattınız, Siz Hırsız mısınız, Eğitim Mafyası mısınız?

Diğer taraftan, benim yazdığım konuların ana teması; FETÖ, hırsızlık ve eğitim mafyasıydı. Şimdi bir daha soruyorum. Bu yazılardan rahatsız olanlara direkt soruyorum. Siz FETÖcü müsünüz, FETÖcüleri mi işe aldınız, FETÖcülerin dosyalarını mı kapattınız, siz hırsız mısınız, eğitim mafyası mısınız? Eee, değilseniz niye rahatsız oluyorsunuz?

Cumhurbaşkanı’na ve Savcılara Açık Çağrımdır

Cumhurbaşkanı’na ve savcılara açık çağrımdır. Bu ülkede bir 15 Temmuz süreci yaşandı ve Sayın Cumhurbaşkanı ve ailesi ölümden döndü. Ben ve ailem şimdi aynı şeyleri yaşıyoruz. İşinin eğitim, bilim ve akıl olması gereken eğitimcilerin yaptıkları işlere bakar mısınız? Olayların detaylarını öğrenmek istiyorsanız, yukarıda sözünü ettiğim yazıların detaylarına bakınız. Bu ekip, şimdiye kadar böyle yüzlerce insanı tehditle, şantajla sindirdi, ülkenin öbür ucuna sürdü ,sırf kendi koltuklarını kaybetmemek, kendi hırsızlıkları açığa çıkmaması adına…

Bu ülkenin eğitiminin, ona yön veren eğitimciler kadar olduğunu düşündüğümüzde, benim Cumhurbaşkanının eğitim görüşleriyle ilgili yazdığım onlarca yazıda belirttiğim üzere, eğitimde başarılı olamamamızın nedeni; bu türden liyakat yoksunu, eğitimden başka her şeyle uğraşan eğitimcilerdir. Cumhurbaşkanının daha önce belirttiği üzere de MEB’de mental yorgunluğa girmiştir. Ve bu insanlar, artık açık adres vererek insanları tehdit etmekte, mafyavari hesaplaşmalara girmektedirler, 80 milyonun gözünün önünde. Lütfen, bu mafyatik keyfiliklere ve metal yorgunluklarına son verin. Ayrıca bu kişiler, orada burada Cumhurbaşkanının ve yakınındakilerin ismini vererek Cumhurbaşkanı adına kirli işler yapıyor izlenimi yaratmaktadırlar.

Bence De Korkmalısınız

Sevgili arkadaşlar, haklısınız korkmakta. Bence de korkmalısınız. Ben de bu kadar kirli olsam korkarım. Bakalım bu yazıya ilk ses nereden gelecek? Ama korkunun ecele faydası yok. Her makamın bir sonu var, bir de hukukun başlama sürecinin başı var. Anlıyorum tir tir titremenizi, o yüzden yazılarım elinizde, oda oda gezip MEB’in imajına zarar verdiğimi anlatıyorsunuz. Hiç kusura bakmayın! Her dönem gelen bakanı ve ekibini kafaya alıp kendi düzenini devam ettirmeye çalışan ben değilim. Sizler orada olduğunuz sürece tüm eğitim camiasının bildiği üzere, zaten MEB’in içten imajı falan yok. Vallahi acıyor ve üzülüyorum sizin için. Ah ah, odalarını dolaştıklarınızın siz çıktıktan sonra bir de arkanızdan söylediklerini duysanız. İyi ki de bu adam var ve bu yazıları yazıyor, MEB, yıllardır bu adamlardan neler çekti dediklerini bir duysanız. Hiç bir gizlimiz olmadığı için alayınıza Ahmet Kaya’cı değil Albert Camus’cu başkaldırıyorum zihin kaslarımla, eğer bu cümleleri anlayabildiyseniz… Başkaldırıyorum, bedeli her ne olursa olsun… Ve namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmak zorundadır.

Cumhurbaşkanı MEB’deki Mafyatik Keyfiliklere Ve Metal Yorgunluğuna Ne Zaman Son Verecek?

Sahi Cumhurbaşkanı MEB’deki mafyatik keyfiliklere ve mental yorgunluğuna ne zaman son verecek? Taktiğiniz şu mu? Daha önceden hep yaptığınız gibi. İnsanların ve yakınlarının GBTsine baktır, açık bul, bunla tehdit et, olmadı internet siteleri üzerinden haber yaptır ve kişiyle ilgili kötü algısı oluştur. Sonra da soruşturma açtır ve sindir. Merak etmeyin sizlerle ilgili bir soruşturma süreci bir başlasın, oralardan bir inin bakalım sizlerle ilgili ne şikâyetler ne şikâyetler geliyor. Ha bide işe akrabayı felan katıyorsunuz ya, göreve geldiğiniz öncesi ve sonrası sizin ve birinci derece yakınlarınızın mal varlıklarına bir bakılsın bakın neler neler çıkıyor? Kendi çapınızda beni amatör ayakçılarınızla takip ettirip, aracılarınızla “Onu yok edeceğiz, mahvedeceğiz, ortadan kaldıracağız, bilmem… neyine koyacağız la”, benim tüm akrabalarımın ve bazı üst düzey devlet yöneticilerini GBTsine baktırarak kalemimi susturacağınızı sanıyorsanız yanlıyorsunuz. Ya bide çok komik dimi, başka ülkelerin eğitimcileri farklı gezegenlerde alternatif yaşamlar ararken bizim eğitimcilere bakın.

Gelelim Milli Eğitim Bakanı’na… Sayın Bakan, bu olup bitenleri bilmediğinizi düşünüyorum. Bilmemeniz gibi bir durum söz konusuysa, benden duyun; sadece bu mafya eğitimcileri değil, sizin en yakınınızdaki ekip de beni sorduruyor. Ekibiniz, beni sordurup size söylemiyorsa, demek ki onlar da gizli bir şeyler çeviriyor. Aslında, bakanlıkta bir çaycıyı bile çevirseniz her şeyi anlatır size… Gelelim Sayın İsmet Yılmaz’a… Sayın Bakan güvendiğiniz MEB’in son on yılını bilen herhangi bir Genel Müdürünüzü çağrın, size her şeyi anlatır. Sayın Bakan, bu olanı biteni size aktarmak için ve MEB’e nasıl daha iyi hizmetler verilebileceğimi size iletmek için defalarca randevu talebinde bulundum. Ama sanırım çok yoğunsunuz. Ama hiç önemli değil. Ben, bir öğretmen olmaktan ve gücümü sadece ve sadece akıldan, bilimden ve yazdıklarımın gerçek olmasından almaktan gurur duyuyorum. Ve bunun bedeli eğitimin Uğur Mumcu’su olmaksa da eğitimimize seve seve kurban olurum ve yıllarca yatılı okullarında büyüdüğüm devlete de feda olsun bu canım. Ve bu hikâye, burada bitmez. Ve bu yaptığım bir kaçış değil tam tersine bir meydan okumadır. Buyrun gelin hepimiz yüce adaletimiz önünde hesap verelim.

Yanımda duran vefakâr ve cefakar MEB’in tüm gerçek eğitimcilerine, medya dünyasına, her görüşten arayıp destek bildiren siyasilere ve yaptığı konuşmayla beni bunları yazmaya cesaretlendiren Cumhurbaşkanına daha iyi ve temiz bir Türkiye ve eğitim adına teşekkürü bir borç bilirim…

Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

Etiketler :