Seyit Torun yazdı... Dertlerin dermanı bizde

Seyit Torun yazdı... Dertlerin dermanı bizde
CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun Politikyol için yazdı: Dertlerin dermanı bizde.

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun Politikyol için kaleme aldığı yazıda, "Sarayın tekçiliğine karşı yerelden genele ortaklaşmayı ve birlikteliği savunuyoruz." ifadelerini kullandı.

"Derman güç demektir, ilaç demektir, destek demektir" diyen Torun, "Bütün dertlerin dermanı bizde" diyerek yazısını noktaladı.

İşte Torun'un Politikyol için kaleme aldığı o yazı:

Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte Türkiye’nin demokrasi yolculuğunu tersine çevirmeye yönelik çabalar daha da hızlandı. Karar alma mekanizmasının tek elde toplanarak merkezileştirilmesi, bakanlar kurulunun meclis dışına çıkarılarak teknokratikleştirilmesi, meclisin yetki alanının daraltılması gibi adımlar otoriter bir yönetime evrildiğimizin göstergeleri.

Otoriterleşme siyaseti, yalnızca muhalif partileri değil sivil toplumu ve yurttaşları da karar süreçlerinden tasfiye eden bir yolda ilerliyor.

Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yeni bir karar alma mekanizması hayata geçti. Yeni sistem Türkiye’nin en küçükten en büyüğe, tüm kararların alınma biçimini daha da merkezileştirdi. Bu durum finansal kaynakların, vasıflı insan kaynağının, bilginin ve stratejik kararların sarayda toplanmasına ve yerelden uzaklaşmasına yol açıyor. Yerel birikimi değersizleştiriyor.

Türkiye’nin dış politikasından, hangi şehirde nereye, nasıl bir park yapılacağına, ekonomi politikalarından engelliler için yapılacak yol rampalarına kadar her tür kararın merkezi yönetim tarafından alınması planlanıyor.

Millet parkının nerelerde açılacağından kimin nerede kek yiyeceğine kadar her karar artık sarayda alınıyor. Bir başka deyişle yurttaşlar ve sivil toplum karar sürecinden tamamen tasfiye ediliyor. Bu Türkiye için yeni ve büyük bir tehlikeyi işaret ediyor: Demokrasi Açığı Büyüyor!

Bu tablo 2019 yerel seçimlerini her zaman olduğundan daha önemli hale getiriyor. Bu yerel seçimler, demokrasinin kaybedilen mevzilerini, yerelde baştan inşa etmek için bir imkân sunuyor. Merkezde saldırıya uğrayan çoğulcu ve katılımcı demokrasi değerlerini yerelde yeniden inşa edeceğiz.

Kuracağımız örnek yerel yönetimlerde toplumun farklı kesimlerinin hem demokratik bir şehir hayatı inşa etmede iş birliği yapabileceğini hem de ülkedeki kutuplaşmayı ortadan kaldıracağımızı göstereceğiz. Genele örnek olacak katılımcı ve çoğulcu demokrasiyi yerel yönetimlerde inşa edeceğiz. Türkiye’nin karar alma mekanizmasında ortaya çıkan “tek adamlaşma” tuhaflığını yerel yönetimlerde normalleştireceğiz.

Türkiye siyaseti uzunca bir süredir kimlik siyasetine sıkıştı. Siyasi hayatın omurgasını oluşturan siyasi partilerin çoğu, kimlikler üzerine kendini inşa ediyor. Bu durum Türkiye toplumunun kimlik ekseninde ayrışmasını ve içine kapalı kümeler olarak hayatını sürdürmesine yol açıyor.

Öte yandan sivil toplum dünyasının kimlikler dışında örgütlenen, yurttaş eksenli yapıları da konularına kapanarak, uzmanlaştıkları konular dışındakilerle bağ kurmayarak bir başka kutuplaşma üretiyorlar.

Siyasi ve toplumsal kutuplaşma ve içine kapanık kümeler şeklinde süren hayatın yurttaşlar için en zor tecrübe edildiği alanlar yerel birimlerdir.

Makro siyaset için soyut referanslar olan kimlikler, şehir hayatında somut tecrübeye dönüşüyor. Siyasetin etnik, dini ve kültürel kimlik eksenli yapısı, yurttaşlar arasında ortak konular ekseninde temas kurmayı imkânsızlaştıran, güç odaklı sığ bir rekabet üretiyor.

Biz bu sistemi reddediyoruz, değiştireceğiz.

Kimlik eksenli kümelenmeyi ve kutuplaşmayı aşmak için yerel yönetimler önemli bir fırsat sunuyor. Şehirlerle ilgili konular, farklılıkları ortak meselelerin etrafında iş birliği yapmaya teşvik ediyor. Kadınların şehirlerin sokaklarına güvenle çıkmasından engellilerin istihdama erişebilmelerine, yurttaşların ibadetlerini yapabilecekleri mekân ihtiyaçlarından çalışanların ve öğrencilerin işe, alışverişe, okula bisikletle gidebilme taleplerine kadar her konu etnik, dini, politik, kültürel farklılıkları demokratik bir normallikte yakınlaştırma potansiyeli içeriyor.

Şehir demokrasisi ile yurttaşların diğerinden daha fazla hak iddia etmeden ve diğerini kendine benzetmeye çalışmadan, kendine benzemeyenle iş birliği yapabilmesinin olanaklarını ortaya çıkartabilmek ve yeni bir diyalog, müzakere ve iş birliği modelini hayata geçirebilmek mümkün.

Sarayın tekçiliğine karşı yerelden genele ortaklaşmayı ve birlikteliği savunuyoruz.

Biz ülkenin ve yerelin dertlerine derman olacağız. Biz ülkenin derdini biliyoruz, bu dertlerin dermanı bizde…

Derman güç demektir, ilaç demektir, destek demektir.

CHP’li belediyeler en zor şartlarda dertlere derman oluyor, vatandaşa çözüm üretiyor. Araştırmalarda mutluluk endeksi en yüksek belediyeler, CHP’li başkanların yönettiği belediyeler çıkıyor.

Bizim tüm belediyelerimiz kıymetlidir. Tüm belediye başkanlarımız birer kahramandır. Her kahraman iyi birer liderdir. Bizim başkanlarımız da liyakat temeliyle en iyi ekipleri kurar, en az kaynakla en büyük faydayı yaratır.

Tüm seçim çevrelerinde binlerce kıymetli aday içinde en doğrusunu seçmek için gece gündüz çalışıyoruz. İyi ile yetinmiyor, en iyiyi arıyoruz; bir kenti gezerken sadece belediye başkanının seçtiği rotada değil, en ücra mahallelerde en farkı görüşlü vatandaşların oturduğu semtlerde de dolaşıyoruz. Kahvelerde, ağaç gölgelerinde, otobüs duraklarında insanlarla oturuyor, dertleşiyoruz. Çünkü dert dinlemeyen derman bulamaz, belediyeciliğin ilk şartı dinlemektir.

Ulaştığımız ilk sonuç halkımızın artık dermanının kalmadığıdır.

Ulaştığımız birinci sonucun bir ucunda CHP Belediyeciliğinin ışığı, diğer ucunda kör bir karanlık var.

Genel seçimlerde seçmenler büyük hayaller veya büyük yalanlarla büyülenebilir. Yerel seçimde konu sokağınızdaki çöp, çocuklarınızın koşup oynayabileceği park ve yürüdüğünüz yol kadar somut ve yakındır.

Bugün AKP il ve ilçelerinde yaşayan milyonlarca vatandaşımız, tatil yapmak için, dinlenmek için, gençse sevgilisiyle el ele dolaşabilmek için CHP’li belediyelerin olduğu bölgelere gidiyor.

Seçmenler AKP’li belediyelerdeki vahşi kentleşme, berbat altyapı, fakir kültürel hayat ve partizanca yapılan sosyal yardımlarla, CHP’li belediyelerdeki tam tersi olumlu tabloyu karşılaştırıp “Neden benim ilim veya ilçem aynı durumda değil?” diye soruyor.

İşte biz bu taleplere derman olmak için, CHP’nin Halkçı Çözüm Belediyeciliğini tüm ülkede yaygınlaştıracağız.

Bu kısıtlı zamanda en sağlıklı kararları verip, her bölgenin taleplerine göre en doğru iletişimi kuracağız.

Yerelden yola çıkarak ülkeyi yeniden kuracağız. Ülkemiz mutlu insanlarıyla dünyadaki hak ettiği yerini alacaktır.

Türkiye sistem değişikliği tuhaflıklarıyla boğuşurken hızla bir dünya aktörü olmaktan çıkmaktadır.

Küreselleşme süreci, kentlerin dünya ölçeğinde yarışmasını ya da rekabet etmesini gündeme getirmiştir. Ancak, Türkiye birçok kent yönetimleri, küresel rekabete hazırlanacak/ açılacak, donanımlara sahip değildir. Yönetsel yapıları, sermaye yapıları, personel istihdam imkânları gibi pek çok konuda son düzenlemelerle kent birikimleri heba edilmiştir.

Küresel dönemi merkezi anlayış ve tek adam hukuku ile yönetmek mümkün ve doğru bir yol değildir.

Ülkemizin kentlerini global oyuncu düzeyine çıkarabilmek için kaybedecek bir saniye bile yok. Oyalanacak tek bir gün bile yok. Şimdi çatışma değil, çalışma zamanı.

Yani diyoruz ki, haydi hep beraber, kendimiz için değil, kentimiz için tek yürek, tek bilek, el ele Türkiye’yi yerelden yeniden kurmaya… Çünkü bütün dertlerin dermanı bizde…