Murat Bardakçı: Fetvayı veren Mustafa Sabri değil ama tepkiler doğru

Murat Bardakçı: Fetvayı veren Mustafa Sabri değil ama tepkiler doğru
Tokat'ta bir okulun adına Mustafa Sabri'nin isminin verilmesi bir anda gündemin tartışma konusu oldu. Konuya sonunda tarihçiler de dahil oldu. Gazeteci ve Tarihçi Murat Bardakçı, Mustafa Sabri'nin adının okula verilmesinin tepkileri...

Tokat'ta bir okulun adına Mustafa Sabri'nin isminin verilmesi bir anda gündemin tartışma konusu oldu. Konuya sonunda tarihçiler de dahil oldu. Gazeteci ve Tarihçi Murat Bardakçı, Mustafa Sabri'nin adının okula verilmesinin tepkileri doğru bulsa da, O'nunla ilgili bilgisizliğe fena halde kızdı.

FETVAYI VEREN MUSTAFA SABRİ DEĞİL

Bardakçı, bugün Habertürk gazetesindeki köşesinde konuyu gündeme getirdi. Kurtuluş Savaşı mücadelesi verenler ve Mustafa Kemal hakkında ölüm fetvası veren Şeyhülislam'ın Mustafa Sabri'nin olmadığını söyledi. Bardakçı, konu hakkındaki bilgisizliğe kızarak şöyle dedi:

"Tarihimizin yüzkarası olan o fetvayı veren Mustafa Sabri değil bir başka şeyhülislâmdır: Dürrizâde Abdullah Beyefendi! Fetvanın tarihi 10 Nisan 1920’dir ve o tarihte “meşihat” ta, yani şeyhülislâmlık makamında Dürrizâde vardır. Dürrizâde 5 Nisan ile 30 Temmuz 1920 arasında, yani 3 ay 25 gün boyunca şeyhülislâmlık yapmış ve bu pisliği işte o sırada etmiştir."

FETVA VEREN O DEĞİL AMA 150'LİKLER LİSTESİNDE

Bardakçı, yazısının devamında Mustafa Sabri'nin Mustafa Kemal ve Cumhuriyet aleyhine yaptığı faaliyetleri anlatarak, fetvayı vermese de adının bir okula verilmesine gösterilen tepkilerin haklı olduğunu vurguladı. Mustafa Sabri'nin 150'lilikler listesinde olduğunu hatırlatan Bardakçı, "Mustafa Sabri Efendi imparatorluğun son döneminin önemli bir din âlimidir, sözkonusu fetvalar gerçi ona ait değildir ama İttihad ve Terakki’ye muhalefeti yüzünden Kuvâ-yı Milliye’ye de karşı çıkmış ve Dürrizade Abdullah Efendi kadar olmasa bile millî harekete büyük zararlar vermiştir. Hele, Lozan Andlaşması’nın imzalanmasından sonra hazırlanan 150’likler listesine alınması üzerine gittiği sürgünde genç Cumhuriyet’in aleyhinde yaptığı neşriyat ile yayınladığı “Yarın”Gazetesi’ndeki yazıları da öyle yenilir-yutulur şeyler değildir. İş böyle olunca, bir okula isminin verilmesinin tepki görmesi ve okulun adının değiştirilmesi kaçınılmazdır" diye yazdı.