Stratejik hedefi ıskalamak

6’lı Masa ortak aday belirleme aşamasına yaklaşınca muhalefet partilerinden yeni hamleler gelmeye başladı.

Seçim öncesi 6’lı Masa’ya karşı el yükseltme girişimleri sıklaştı.

Muhalefet partilerinin her biri 6’lı Masa’dan alabileceğinin azamisini almanın yollarını arıyor.

Bu süreçte önemli olan gerçekçi olmaktır.

Temenni ile gerçek arasındaki farkı görebilmektir.

Merhum Necmettin Erbakan’ın sözüyle siyasette “temenni”ye her zaman yer vardır.

Ancak temenni başka gerçek başkadır.

Temenniyi esas alıp gerçekleri görmezseniz, siyasi hedefiniz doğrultusunda yol almanız da mümkün olmaz.

Muhalefet partileri siyasetin bugünkü gerçek tablosunu okumadan temennileri gerçek sanarak yola çıkarlarsa seçim yenilgisi kaçınılmaz olur.

Türk siyasetinin bugünkü en büyük sorunu demokrasi ve hukuk zemininin büyük ölçüde ortadan kaldırılmış olmasıdır. Özellikle cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, demokratik mekanizmalar yerine yetkilerin tek elde toplandığı otoriter bir yönetim, laik devlet yapısı yerine siyasal İslamcı bir yapı oluşturulmuş durumdadır.

Önümüzdeki seçimleri iktidarın kazanması halinde bu yapının daha da güçleneceğini ve demokratik hukuk devleti alanının daha da daralacağını tahmin etmek zor değildir.

Seçim öncesi iktidarın muhalefet partileri, rakipleri, sivil toplum kuruluşları ve muhalif vatandaşlar üzerinde kurduğu ağır baskı ve yarattığı korku ortamı iktidarın devamı halinde neler olabileceği hakkında fikir veriyor.

Bu koşullar altında muhalefet partilerinin ortak stratejik hedefinin yeniden demokrasiye ulaşmak ve laik hukuk devletini inşa etmek olduğu açıktır.

Bu stratejik hedef ​göz ardı edilerek kısa vadeli parti çıkarlarının öne çekilmesi asıl hedefin ıskalanmasıyla sonuçlanabilir.

Bu gerçek, muhalefet partilerinin tek başına iktidar olmaları halinde uygulayacakları programı geri plana çekip, partiler arasındaki ortak alanları ve ortak hedefi öne çıkarmalarını gerektirir.

Stratejik ortak hedefin demokrasiye ulaşmak olduğu düşünülürse, muhalefet partilerinin ortak hedef doğrultusunda, ortak söylem, ortak semboller, ortak sloganlarla siyaset yapmaları gerekir.

Her muhalefet partisinin ayrı telden çalması ve önümüzdeki seçimi kazanmasının kendi liderliğine ve kendi partisine bağlı olduğu sanısına kapılmaları risklidir.

Böyle bir yanılgıdan hareketle “ben olmazsam seçimi kazanamazsın, hadi bakalım” edasıyla muhalefet ittifakını “yoksa iktidar kazanır” tehdidiyle hizaya getirme çabaları ortak hedefe ulaşmayı zorlaştırmaktan başka sonuç doğurmaz.

Yine yeni kurulmuş muhalefet partilerinin henüz seçim sınavından geçmeden, seçmen desteği belli olmadan, 6’lı Masa’ya siyasi “ipotek” koymaları, abartılı taleplerde bulunmaları da siyasi gerçeklerle bağdaşmaz.

Muhalefet partilerinin birbirlerini yok saymadan, iktidarın demokrasi dışı adamlarına karşı birlikte karşı olmaları gerekir. Hangi siyasetçi veya parti olursa olsun iktidarın hukuk ve demokrasi dışı yasaklama ve sınırlamalarına karşı şimdiden birlikte mücadele etmeleri en doğru yoldur.

Ekrem İmamoğlu’nun hukuksuz şekilde yasaklanası, İstanbul Belediyesi’ne el koyma hazırlıkları, HDP’nin Hazine yardımının bloke edilmesi, CHP’li Ali Mahir Başarır, İYİ Partili Lütfü Türkkan gibi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması hamlesi, 80-90 yaşlarındaki komutanların cezaevlerinden cenazelerinin çıkması, yargı kararlarının uygulanmaması gibi demokrasi ve hukuk dışı tüm kararlara bütün muhalefet partileri birlikte tepki göstermelidir.

Muhalefet partilerinin “bu beni ilgilendirmiyor” diyerek hukuksuzlukları kabullenmeleri ortak hedef olan demokrasiyi biraz daha uzaklaştırır.

Muhalefet partilerinin temel hedefe ulaşmak için iktidarla demokratik mücadele yerine birbirleriyle rekabeti öncelemeleri ve bu nedenle bölünmeleri iktidarın işine yarar.

Oysa iktidarın en çok çekindiği, 31 Mart 2019 yerel seçimleri ve 23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerinde olduğu gibi muhalefetin birlikte hareket etmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi