Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Romancı, aktör, gazeteciydiler ama gizli işleri ajanlıktı

Mart ayında hayatını kaybeden İsrailli aktör Haim Topol’u sinemaseverler 1971 yapımı o muhteşem Damdaki Kemancı filminden anımsayacaklardır. Haberlere göre ünlü oyuncu meğer İsrail istihbarat örgütü Mossad’ın ajanıymış. İsrail basınına konuşan aile bireylerine göre çok gizli görevlere de katılmış.

Şaşılacak bir tarafı yok bunun. Kazandıkları ünün yedikleri haltları gölgeleme gücü sayesinde bu işlere bulaşmış hayli kişi var böyle, kadınlı, erkekli. Bunların kimi yazar, kimi aktör/aktris, kimi de gazeteci. Hangi amaç için olursa olsun hayli sevimsiz bir durum tabii. Kendilerine duyulan sevgiyi ya da hayranlığı kullanmak demek bu herşeyden önce.

Şu Dahl var ya

Roald Dahl’ı severiz kuşkusuz. Dünya onu filmi de yapılan Charlie’nin Çikolata Fabrikası adlı o muhteşem çocuk kitabıyla tanır daha çok. Severdim ama ajan olduğunu öğrendiğimden beri pek bir soğumuşumdur ondan. Yakışıklı bir adamdı. Çok işine yaramıştır bu özelliği derler. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz casusuydu. Askeri pilot olarak çalıştığı sırada geçirdiği bir kaza sorası gönderildiği Washington’da bu sefer ABD’li figürler hakkında bilgi topladığından söz edilir. Çocukların dünyasını en iyi bilenlerden olduğu kuşkusuz ama “büyüklerin” kirli dünyasına da yabancı değilmiş demek.

Çok da ayılıp bayıldığım biri değildir Ian Fleming. Ancak James Bond filmlerine konu olan romanları neredeyse klasik muamelesi görüyor. İyi bir gazeteciydi diye bilinir. Gazetecilik yaptığı sırada İngiliz Deniz İstihbaratı’nın dikkatini çekince girmiş ajanlar dünyasına. İstihbarat’ın en iyi planlarının onun zekasının ürünü olduğunu söylerler.

Mafyayla ilişkisi dillere destan olan Frank Sinatra’nın da aslında bir dönem CIA adına sevkiyat görevleri yaptığını okuduğumda şaşırmadım. Meşrebi her türlü karanlık ortama uyardı Sinatra’nın. Özel jetiyle CIA’nın çok “paketini” (ama insan ama malzeme) taşımıştır derler.

John Ford gibi biri daha geldi mi acaba Holywood’a? 50 yıllık kariyerinde 140'tan fazla film yönetmiş biridir ne de olsa. İkinci Dünya Savaşı’nda CIA’nın öncülü olan ABD Stratejik Hizmetler Ofisi'nin fotoğraf biriminin başındaydı, ordu için havadan yeni çekim teknikleri yarattığından söz edilir. ABD'nin savaş zamanı propaganda filmlerinin çoğunu yöneten Ford’du.

Mutfakta sanılır ama

Aşçılık deyince akla gelen dünyanın en başarılı yemek hocası Julia Childs, sadece mutfağa tıkılıp kalmış biri değildi söylenenlere göre. O da İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Stratejik Hizmetler Ofisi için çalışmıştı. Çin’den, Sri Lanka’dan çok bilgi sızdırmıştır ABD istihbaratlarına.

Bak sen şu sihirbaza

En garipsediğim, yaşamı filmlere konu olan ünlü illüzyonist Harry Huduni’dir. Macar asıllı bir Amerikalı olan Huduni yetenekli bir sihirbazdı tabii. Eh, hem İngiliz hem de ABD istihbaratının dikkatini çekmesi çok doğal. Gösteri için gittiği Rusya’da karakollara dalar bilgi toplardı. Numarası şuydu; Rus yetkililere kendisini bir karakola kapatmalarını, çıkışını engelleyecek her önlemi almalarını, buna rağmen kaçabileceğini görebileceklerini bir gösteriymiş gibi kabul ettirir, bilgi adına ne topluyorsa artık bağlı olduğu merkezlere iletirdi.

Millet bayılır ama ben sevmem Marlene Dietrich’i. Berbat biriydi. FBI’a çalışırdı ama Nazi Almanyası için de casusluk yaptığı bilinirdi. Bu nedenle diğer ABD ajanlarınca hep izlenmiştir. Hakkındaki dosya nedense kaybedilmiştir. Koruyucuarı vardı demek ki.

Sterling Hayden’i The Godfather filiminde yozlaşmış polis rolüyle biliriz çoğunlukla. ABD ajanıydı. Doğrulanmış bir bilgidir bu da. Hayden da İkinci Dünya Savaşı sırasında Stratejik Hizmetler Ofisi için çalışıyordu, hatta büyüyen faşist hareketler hakkında casusluk yapmak üzere Hırvatistan'a paraşütle atladığı söylenir. (Faşistlere karşı bir şeyler yaptığı için bende kredisi vardır).

Cary Grant da öyle çok bozulduğum biri değildir. İngiliz hükümetine çalışan bir ajan olsa da 2. Dünya Savaşı sırasında şüpheli Nazi sempatizanlarını takip ettiği için sesimi çıkarmam. Hollywood'un en büyük Nazi avcılarından biri olduğunu söylerler. Bir diğer büyük aktör Errol Flynn'i Nazi sempatizanı olarak ifşa eden de odur. Savaş dönemi boyunca filmden aldığı tüm paraları İngiliz Savaş Yardımı ile Kızıl Haç'a bağışlamıştır.

ABD sinemasının tam altı dil bilen entelektüel oyuncusu Christopher Lee de İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi suçlularının izini sürmüş bir ajan olduğu için “nazilere karşıysa iyi yapmıştır” dediğim insanlardan biriydi.

Yani Damdaki Kemancı’nın mükemmel oyuncusu Haim Topol’un bir istihbarat örgütünün elemanı olması yeni bir durum değil.

Sağımız solumuz ajan dolu ayrıca.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi