Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Normalleşme Rafa Kaldırıldı
Savaşın Bölgesel Sonuçları

İlber Ortaylı’nın “dünyanın en kanlı savaşı“ değerlendirmesine itiraz ederek “dünyanın en beyhude savaşı“ dediği İsrail-Hamas çatışmasının hem bölgesel hem de uluslararası sonuçlarının ne olduğunu yavaş yavaş konuşmaya başlamalıyız. Hamas özelinde Filistinlilerin ilk kez savunma değil saldırı konumunda oldukları bu çatışmayı hem İsrail ile Filistinli gruplar hem de etkili aktörler açısından incelemek de yarar var.

Öncelikle Hamas’ın “aniden“ vurduğu İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yargının yetkilerini kökten değiştirme girişimi ülke demokrasisini tehlikeye atmıştı, anımsayalım. Ayrıca Netanyahu koalisyonda dini sağa o kadar çok alan açmıştı ki, ülkenin teokrasiye kayacağından bile endişe ediliyordu. Toplum öyle kutuplaştı ki İsrail istihbaratı (Shin Bet) bu durumu temel bir iç mesele olarak tanımladı.

Önde gelen çok sayıda asker bu durumun İsrail'in askeri hazırlığını zayıflattığından endişe ediyordu. Mart ile Temmuz aylarında İsrail Hava Kuvvetleri yedek subayları eğitim saatlerine uymayı reddetmiş, helikopter eğitmen pilotları görev için rapor vermemiş, özel kuvvetlerdeki aktif yedek subaylar ülkenin gidişatını protesto etmek için gönüllü olarak hizmet vermeyi kabul etmemişti. Yani İsrail’in Hamas saldırısınıa “hazırlıksız“ yakalanmasına bunları anımsayarak da bakmalı.

Filistinli Gruplar açısından

Her ne kadar Filistin Yönetimi Başbakanı Mahmud Abbas, “Hamas tüm Filistinlileri temsil etmiyor“ diyerek kendisini farklı göstermeye çalışsa da Hamas saldırısı Filistinli gruplar arasında, özellikle de Batı Şeria'daki rakip Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile en azından bir birlik duygusuna yol açtı. Bu arada FKÖ ile Hamas’ın arasındaki rekabetin ikincisinin lehine değiştiğini vurgulamalı. Eylül’de yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre Filistinlilerin yüzde 53'ü İsrail'e karşı silahlı bir direnişi destekliyor. Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas'ın oy oranı düşük, bir başkanlık seçiminde hem Batı Şeria hem de Gazze'deki Filistinlilerin çoğu Abbas yerine Hamas lideri İsmail Haniye'ye oy vereceklerini söyledi. Daha da önemlisi, FKÖ Batı Şeria'daki güvenlik durumunun kontrolünü kaybetme riskiyle karşı karşıya. Hamas'ın askeri başarısı, Batı Şeria'daki Arîn el-Usud, İslami Cihad ile Cenin Tugayları gibi diğer Filistinli militan gruplara da İsrail'e karşı çatışmaya girmeleri için ilham verebilir.

Suudi Arabistan’la normalleşme ne alemde?

İyi sayılmaz. Savaşın İsrail açısından en önemli sonuçlarından biri çok önem verdiği Suudi Arabistan’la normalleşme beklentilerinin geri plana düşmesidir. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Suudi-İsrail normalleşme görüşmelerinin hızına ilişkin olarak “Her geçen gün daha da yaklaşıyoruz” demişti. Ancak İsrail-Hamas savaşı iki ülke arasındaki normalleşme anlaşmasını ortadan kaldırdı, en azından şimdilik. Çünkü çatışmanın ortasında normalleşmeyi sürdürmenin iç/bölgesel siyasi bedeli çok ağır olabilir.

Suudilerin tutumunun aksine Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrailli sivillerin hedef alınmasından 'dehşete düştüğünü' belirterek İsrail ile ilişkilerini iki katına çıkardı. BAE, güvenliğine tehdit olarak gördüğü Müslüman Kardeşler ya da Hamas gibi gruplara karşı sert bir tutum sergiliyor. Bunu da kaydetmiş olayım.

Tabii ki savaş, son yıllarda bölgesel güçleri yakınlaştıran, ekonomik entegrasyon ile altyapı gelişimine öncelik veren kırılgan gerilimi azaltma sürecini sekteye uğratma tehdidi taşıyor. İbrahim Anlaşmaları bu düşüncenin bir ürünüydü zaten. En önemli soru İran'ın çatışmaya girip girmeyeceği, eğer girerse bunun kendi tercihiyle mi yoksa sürüklenerek mi olacağıdır. Tahran İsrail'le doğrudan karşı karşıya gelmek istemeyecektir kanımca.

Ancak daha uzun vadeli yapısal sorunlar var. Hamas'ın Filistin'in tartışmasız lider örgütü olarak ortaya çıkmasının, 2006'da Lübnan Hizbullah'ında olduğu gibi kalıcı etkileri olacak. Filistin Yönetimi'nin yeniden güçlenmesi umuduyla Hamas’I kontrol altında tutmayı politika haline getiren Kahire ile Amman'da endişe var. Mısır için İsrail'in Gazze'yi yeni bir işgali, sınırlarında aktif bir çatışma anlamına geliyor. Sina Yarımadası'ndaki istikrarsızlık, aşırıcılık, insan kaçakçılığı geçtiğimiz on yılın en önemli iç güvenlik sorunlarıydı.

Mevcut savaş ya da kriz ortamının Türkiye ile Katar'ı ön plana çıkardığı bir gerçek. Her iki ülkenin de Hamas'la ayrıcalıklı ilişkileri var çünkü. Mali olarak da destekliyorlar. Arabuluculuk yapmayı teklif edebilirler ancak lekelenme ya da güçsüz görünme riskiyle karşı karşıyalar. Her iki ülke de Hamas'ı aşırı derecede şımartmakla suçlanıyor malum.

Savaşın ortaya çıkardığı diğer sonuçlara yarın devam edelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi