Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Kendine ait tek bir söylemi yok
Aksakal kötü bir ezberci

Sadece DSP’nin Genel Başkanı olduğu için AKP listelerinden İstanbul adayı yapılan Önder Aksakal siyaset sahnemizin yeni yıldızı oldu kısa sürede. 2015’ten beri DSP’nin başında olmasına rağmen adı bu kadar sıkça duyulmazdı. AKP Parti milletvekili adayı olarak Malatya'da temel atma töreninde konuşturmuşlar en son. Aksakal, muhalefeti hedef alarak "İnşallah 14 Mayıs'ta vatanımızı küffara teslim etmeyeceğiz" gibi bir de laf etmiş.

DSP, herhalde AKP’den farklı bir parti olduğu iddiasındadır. Bir ittifaka kendi damgasını da vurmak ister herhalde. Ancak Aksakal’ın ettiği bu laflar, bırakın damga vurmayı partinin ya da kendisinin orijinal bir argümanı bile olmadığını gösteriyor. Çok bilinen, getirisi de olan dinci sağın gevelediği bir tekerlemeden medet umuyor. Muhalefete saldırı için bile kendisine ait tek bir kelimesi yok. O nedenledir ki dinci sağ popülizmin en eski argümanına sığınmış. Sığlık kötü şey.

Ortak düşman ihtiyacı

Siyasetin, en yozlaşmış insanları kendine çekme, onları daha da yozlaştırma özelliği var maalesef. Siyaset, herkesi değil tabii, meşrebi yozlaşmaya uygun olanı bulup çıkarmada da hayli başarılıdır. Popülizmin çukuruna düşen yoz politikacı sunabileceği bir şeyi de olmadığından hazır bir ortak düşman (küffar) söylemiyle, karşı olduklarını kontrol altına alabileceğini, zedeleyeceğini sanır. Karşı olduğu her neyse karşıtlığını yine istediği zaman öne süreceği net bir nedene bağlıyor. Küffar bu nedendir işte. Ortak düşman böyle belirlendi mi, kendisine boyunu aşan bir misyon da yüklemiş olur yoz politikacı. Küffarı yenecek olan kadroların arasında görür kendini örneğin. Böbürlenme çapsız insan işidir.

Neden ortak düşman(!) küffarı muhaliflere karşı kullanır bir politikacı? Ortak düşmanın insanları birleştirmeye yarayan bir tarafı var da ondan. Gruplar arasındaki farklılıkları, bölünmeleri, ayrımları giderebilecek yegane söylemdir ortak düşman küffar. Buna başvurmak cam kırığı insanların işidir. Yoz politikacı kendisinden beklenmeyen bir zekayla seçmenlerinin ortak bir nefret üzerinden birbirleriyle bağ kurma olasılığının daha yüksek olduğunu bilir. Bir düşmanı kötülemek, yoz politikacıyı karşı olduğu taraf karşısında özgüvenli kılar. Yetersizlerin özgüven peşinde koşmaları ilkel insan tutumudur.

Orijinalite eksikliği

Ne kadar rahat görünse de aslında huzursuz biri Aksakal. Partisinin organlarına danışmadan balıklama yanladığı Cumhur İttifakı içinde, o eski klişeye sığınarak bir rahatlık duygusu yaşıyor belli ki. Bu tür figürlerin yalnızlıkla, sevilmemekle baş edebilmek için tek yolları ortak düşmana vurmaktır. Benimsenmese bile mademki söylem kardeşliği oluşmuştur, katlanmak zorunda kalır ittifakın diğer unsurları bu tür figürlere. Çünkü Aksakal, Bülent Ecevit’in kurduğu partinin başındadır. Ecevit’in dindar karşıtlığı (ki hiç de öyle değildi, Fethullah Gülen’i övmüşlüğü vardır) anımsatılarak tepki gösterenler de oldu ittifak çevrelerinde. O seslerin kesilmesi için büyük ortak düşman küffar söylemi imdadına yetişti Aksakal’ın. “Küffara karşı mücadele” falan dedi mi, benimseneceğini biliyor çünkü. Kendini benimsetecek, “iyi ki ittifakta yer aldı” dedirtecek orijinal bir fikri yok zatın.

Seçimleri, karşıt ittifaklar arasındaki bir mücadele olmaktan çıkarıp, küffara karşı beka sorunu gibi göstermenin, cenkvari bir mücadele verileceğini anımsatmanın yaratacağı kutuplaşmada kendi silikliği de fark edilmeyecek elbette. “Küffarı yeneceğiz” dediği anda “kendi sesini” duyurmaya ihtiyacı da olmayacak Aksakal’ın. Sesi olmayan biri için gayet iyi bir taktik.

Durumu gerçekten zor. Tüm suçu aslında her şeye gücü yeten (farkında olmadan ona haddinden fazla önem de atfediyor) “küffara” yükleyerek rahatlayabilir ancak. Ne kadar yazık.

14 Mayıs sonrası en çok yoz politikacılar ortadan kaybolacaklar diye mutlu oluyorum. Öyle bir silinmelilerki yaşamımızdan yeryüzündeki herkes duymalı yok oluşlarını.

Küffar dahil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi