Öztrak: IMF’nin Türkiye’den istediği borç değil, bir ihtiyat fonuna taahhütte bulunmasıydı

Öztrak: IMF’nin Türkiye’den istediği borç değil, bir ihtiyat fonuna taahhütte bulunmasıydı
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle:

3 yıl önce Trabzon Maçka’da güvenlik güçlerine teröristlerin yerini gösterirken çıkan çatışmada hayatını kaybeden evladımız Eren Bülbül’ü, Eren’i korumak için kendini siper eden astsubayımız Ferhat Gedik’i rahmetle anıyorum. Kurultay sürecimizi tamamladık. 37. olağan kurultayımızın ardından,  partimizin yeni yönetim kadroları belirlendi.

Olağanüstü şartlarda, çok başarılı bir kurultay gerçekleştirdik. Başta, salgın şartlarında, partimizi iktidara taşıyacak kadroları seçmek için  Ankara’ya gelen delegelerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Yine parti içi demokrasiye ve delegelerimizin sağlığına azami özeni göstererek, kurultayımızın başarıyla tamamlanmasında görev alan arkadaşlarımıza da bir kere daha teşekkür ediyoruz. Bugün yeni MYK’mızın ilk toplantısını yapıyoruz. Ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.Yine geçtiğimiz pazar günü ülkenin dört bir yanından gelen kadın delegelerimiz, kadın kollarımızın 14. olağan kurultayını gerçekleştirdiler. Yeni merkez teşkilatını belirlediler.Yeni seçilen kadın kolları genel başkanımız sayın Aylin Nazlıaka’ya başarılar dilerken, önceki dönem kadın kolları genel başkanımız sayın  Fatma Köse’ye de teşekkür ediyoruz. 

“Birlik ve beraberlik zamanıdır”

Son yerel seçimlerde, partimizin Millet İttifakı’yla birlikte kazandığı büyükşehirlerde, milletimizin yarısı yaşamaktadır. CHP’li büyükşehir belediye başkanları milletimizin yarısına hizmet vermektedir.  Şimdi de; milletimizin derdine derman olmak için, tek adam vesayet rejimine sandıkta son verip, cumhuriyetimizi güçlü bir parlamenter demokrasiyle taçlandırmak için iktidar yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz. Zaman, el ele vererek bu hedefe yürüme zamanıdır. Zaman; sadece bizim için değil, ülkemizde tek adam vesayet rejimine karşı çıkan, demokrasiden, haktan, hukuktan ve adaletten yana olan tüm kurumlar için,  tüm yurttaşlarımız için birlik ve beraberlik zamanıdır. 

“Sevr prangası parçalandı”

Dün, Sevr paçavrasının, Osmanlı hükümeti tarafından imzalanmasının 100. yıl dönümüydü.  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tabiriyle Sevr; “Milletimize karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış büyük suikastın son halkasıdır.” Sevr; varlığımıza, istiklalimize ve milli gururumuza vurulmak istenen hançerdir. Çok şükür bu suikasta girişenlerin emelleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından boşa çıkarılmış,  milletimiz kanla, gözyaşıyla ve büyük fedakârlıklarla Sevr’i tarihin çöp sepetine atmıştır. Ama bugün bazı kendini bilmezler, Sevr’i yırtıp atan kahramanlara lanet okuyacak kadar cibilliyetsizleşmektedirler. Bürokraside çöreklenen bu kadrolar hakkında,Ssaray tarafından herhangi bir işlem yapılmadığını, aksine bu bürokratların sözlerinin saray şürekasınca teviline gidildiğini görmek, bizi ve milletimizi derinden yaralamaktadır. Büyük devlet adamı, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe hitabında söylediği gibi: bu bedhahlar geçmişte vardı, bugün de vardır, yarın da olacaktır.  Ama kadir bilen milletimiz ve fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençlerimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, istiklal harbimizin tüm kahramanlarına ve cumhuriyete ilelebet sahip çıkacaktır. Ve gençlerimiz atalarını tanıdıkça, daha büyük işleri yapma kudretini kendilerinde bulacaktır.   Bu çerçevede, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, milletimizin boynuna vurulmak istenen Sevr prangasını parçalayıp atan,  ulusal kurtuluş savaşımızın tüm kahramanlarını saygıyla, rahmetle, minnetle anıyoruz. 

“IMF’nin Türkiye’den istediği bir ihtiyat fonuna taahhütte bulunmasıydı”

Meşhur hikayedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın, “Fransızlar bizden borç istiyor, ne yapalım?” diyen vezirine ver paşa, ver. bugün borç alan yarın emir alır” dediği anlatılır. ama dün akşam öğrendik ki, bu sözün sahibi kanuni sultan Süleyman değil, Recep Tayyip Erdoğan’mış. Kendisinin anlattığına göre IMF kendilerine gelip 5 milyar dolar borç istemiş ,o da o zamanki bakanına 1verin, borç alan emir alır!” demiş. Öncelikle, IMF’nin Türkiye’den istediği borç değil, bir ihtiyat fonuna taahhütte bulunmasıydı. O taahhüt de zaten gerçekleşmedi. Kibrin bu kadarına da pes doğrusu. Bu lafı söylediğini iddia eden, iktidara gelmeden önce 2002 yılında, Türkiye’nin 130 milyar dolar olan brüt dış borcunu, 18 yılda üçe katlayarak 431 milyar dolara çıkaran kişi.  IMF’ye emir vermek” kısmet olmadı ama, ülkeyi bu borca batıran bu kibirli zat, borcu verenlerden defalarca emir aldı. Edilen hakaretleri sineye çekti. Erdoğan, daha iki yıl önce Beyaz Saray’dan gelen talimatla rahibi serbest bıraktığını, kendisine “aptal olma” diye mektup yazan abd başkanının kapısına koşa koşa gittiğini, o hakaret dolu mektubu abd başkanının yüzüne çarpmayıp, mahcup bir şekilde “takdim” ettiğini ne çabuk unuttu. Bunların hepsi, ülkemizi gırtlağa kadar borca batırdığı için yaşandı. Tüm bu zilleti yaşayanlar ve milletimizin gururunu incitenler, şimdi milletimizi pehlivan hikayeleriyle kandırmaya çalışıyor. 2008 küresel krizinden sonra, tedbir almak ve yapısal sorunları çözmek yerine ekonomideki hataların üstünü sıcak parayla örtenler, ekonomimizi dövize müptela etti, kırılganlaştırdı. Şirketlerin hızla artan döviz borçları ve yetersiz döviz rezervlerimiz nedeniyle Türkiye, kendine benzeyen ekonomilerden hızla ayrıştı, dünyada en kırılgan ekonomiler arasında ilk beşe oturdu. 

“Her gün 49 milyon doları peşkeş çekildi”

Ben doğrusunu söyleyeyim serbestçe kullanabileceğimiz döviz rezervimiz kalmadı. Geçtiğimiz yıl sonunda net döviz rezervimiz (swap ayıklandığında) (+)36,6 milyar dolardı. Bu yılın Haziran ayı itibariyle, Merkez Bankası’nın net rezervi (-)21,7 milyar dolar oldu. Sadece 6 ayda, 58 milyar dolardan fazla döviz satıldı. Satılan 58 milyar doların karşılığında (satıldığı dönemlerdeki aylık ortalama kurlarla) 361 milyar tl alındı. Saray hükümeti son iki yılda, her gün 49 milyon doları, her saat 2 milyon doları, faiz lobisine peşkeş çekti.

“Kasalar tamtakır”

Ekonomiyi, kendi ideolojik takıntıları nedeniyle yazboz tahtasına çeviren, milletin 58 milyar dolarını, bir avuç tefeciye ve havuz müteahhidine peşkeş çeken bir siyasetçinin, aslında o koltuklarda oturmaması lazım. Genel başkanımız, “damadı görevden al” diyor.  Ama onun gönlü pek yok. İsterse, bu işi “kayınpeder” olarak yapmamanın yolu var. O da kerameti kendinden menkul teorileri nedeniyle, yabancılara satılan dövizlerin sorumluluğunu alıp, önce koltuktan kendisinin kalkmasıdır. Şimdi yeniden gizli saklı faizi artırmaya başladılar. Politika faizi 8,25 ama Temmuz sonunda yüzde 11’lerde olan gösterge tahvilin faizi, yüzde 13’ün üzerine çıktı. Ama sarayın kibirlisi hala “faizler daha da düşecek” diyor. Bunların fikri başka zikri başka.  ‘Millet iş yapsın’mış. Bu faizle nasıl yapacak? Döviz dengesi açık veriyor. Hazine dengesi açık veriyor. Kasalar tamtakır. Faiz azmış. Ama caka yerinde. IMF’ye “önce para, sonra da emir” verecekmişiz. Bu kadar da atmak olmaz, ayıptır, din kardeşiyiz.

“Ülkemizdeki işsiz sayısı 109 ülkenin nüfusundan fazla”

İşsizlik milletimizi ezip, geçiyor.  Dün TÜİK, mayıs dönemine ait rakamları açıkladı. Mayıs ayında işsizlik oranı önceki yılın aynı dönemine göre artmış. Ama her ne hikmetse işsiz sayısı 311 bin kişi azalmış. Artık TÜİK rakamları ülkede yaşanan işsizlik faciasını göstermiyor. Çünkü TÜİK, umudunu kesip iş aramaktan vazgeçen 2 milyon 742 bin kişiyi işgücü piyasasından kaldırıp atıyor, işsiz bile saymıyor. İş bulma ümidini kaybettiği için ya da diğer nedenlerle iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, eksik ve yetersiz istihdam edilenler ile mevsimlik çalışanlar dahil edilerek bakıldığında, gerçek işsiz sayısı 3 milyon kişi artarak 10 milyon 570 bine, gerçek işsizlik oranı ise 8,7 puan artarak yüzde 30,6’ya ulaşıyor. Bunlar mevcut seride daha önce görmediğimiz berbat rekorlar. Ülkemizdeki işsiz sayısı 109 ülkenin nüfusundan fazla. Bir de, çalışıyor göründüğü halde iş başı yapmayanlar var. Kısa çalışma ve zorunlu izin uygulamalarına bağlı olarak bu durumdaki vatandaşlarımızın sayısı da 5 milyon kişinin üzerinde. “En önemli stratejik üstünlüğümüz” olan gençlerimiz işsiz. Ailelerin bin bir emekle okuttuğu üniversite mezunları işsiz. Genç işsizliği bir yılda 1,6 puan artışla yeniden yüzde 25’e geldi. Türkiye’de her dört gençten biri işsiz, her dört işsizden biri ise üniversite mezunu. 20-29 yaş arasında, çalışacak, üretecek, Türkiye’ye değer katacak her 10 gencimizden 4’ü ne bir işte çalışıyor, ne de okulda okuyor. Ailelerin ve ülkemizin umudu olan 4,7 milyon gençten bahsediyorum. Taşı sıksa suyunu çıkaracak milyonlarca gencimiz, evde oturup ailelerinin eline bakıyor. Yeni mezun gençlerimiz iş bulamıyor. Bu durum onların yaşam boyu performanslarını etkileyecek. Her sorunun üstünü “beka meselesi” diye örtmeye çalışanlara sesleniyoruz: Beka meselesi mi arıyorsunuz? Ülkemizin geleceği gençlerimizin işsizliği, bu ülkenin en önemli beka meselesidir. Hayat pahalılığı da makyajlı TÜİK rakamlarına rağmen vatandaşı ezip geçiyor. Markete gidebilen vatandaşımız; et gibi, peynir gibi pahalı ürünlerin olmadığı bir torbayı 100 TL’den aşağı dolduramıyor. 2018’de Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce; asgari ücretli bir vatandaş, bir aylık maaşıyla 5 çeyrek altın alabiliyordu. Şimdi 3 çeyrek altın bile alamıyor. İki yılda doların tl karşısındaki değeri 4,70 TLden 7,30 TL’ye çıktı.  Türk lirası, dolar karşısında yüzde 35 devalüe oldu. Asgari ücretlinin maaşı, 342 dolardan 318 dolara düştü. Türkiye’nin borç temerrüt risk primi (cds) 308 puandan 600 puana fırladı.

“Aileler çok tedirgin”

Döviz tırmanmış, altın fırlamış, ülkemizin risk primleri tavan yapmış,  tahvil faizleri uçmuş. Ülkeyi yönetenler, çözüm bulacaklarına vatandaşa “ipteki cambaza bak” diyor.  İşsizlik ve hayat pahalılığı arasında sıkışan vatandaşımıza buzdolabı, çamaşır makinesi satışlarını anlatıyorlar, ama milletimiz bunların ne yaptığını görüyor, “Türkiye adeta bir uçuşun içerisinde, Türkiye tırmanışta” diyerek kendisini aldatmaya çalışanlara, “Cumhurbaşkanı evime buyursun. Buzdolabımda ne bulursa onu yesin” diye yanıt veriyor. Milletten alınan vergilerle yapılmış milyar dolarlık sarayında yaşayan kibirli kişi, vatandaşa, “sayemde buzdolabınız var daha ne istiyorsunuz?” diye tafra yapıyor. Şürekâsı da saray’dan aşağı kalmıyor, kâh jakuzilere kurulup, “beni rahatsız etmeyin ulan fakirler” diye milleti aşağılıyor, kâh ekonomi yönetiminin hatalarını eleştirenlere “köpekler” diye hakaret ediyor, kah burada, aziz milletimizin huzurunda, söylemeye dahi utanacağım küfürleri ardı ardına sıralıyor. Milletin parasıyla lüks içinde yaşayan bu zevatın gözünde, vatandaşların zerre miskal kıymeti yok. Salgın döneminde vatandaşa saraylarından dürbünle baktılar, 5 maskeyi bile parasız dağıtamadılar. Millete destek vereceklerine, ıban gönderdiler. Salgında milletine “uzun vadeli tatil kredisi” açan tek iktidar bunlar oldu. Hemşerilerine hizmet etmek isteyen belediyelerimizin, elini tutmaya kalkan da bunlar oldu. Ülkemizde yeni vaka sayısı da üç hafta sonra yeniden 1000’in üzerine çıktı. Bayram tatilinin etkilerini henüz tam olarak görmedik. Okul sezonu yaklaşıyor. Aileler çok tedirgin. Peki, Saray’ın ikinci dalgayla başa çıkmak için planı nedir? Bilen yok. Dün kabine toplantısından sonra, çocuklarımızın sağlığını koruyarak, iyi bir eğitim almaları için atılacak adımlarla ilgili bilgi almayı bekliyorduk. Ama bunun yerine, Saray’ın kibirlisi çıktı, buzdolabı ve çamaşır makinesi satışlarını anlattı. Gerek ekonomi gerekse salgınla ilgili sorunları unutturmaya çalıştı. Bunlar milletten kopmuş. Ama kimsenin kuşkusu olmasın, milletimizin feraseti derindir, atılan her adımı görür, söylenen her sözü duyar, notunu da verir. Bu aziz millet, sandık geldiğinde saray koalisyonuna yerini gösterecek, evlerine gönderecektir.

 

“Güvenin olmadığı yerde de ne yapsanız ekonomi düzelmez” 

Biz ekonominin zorlanmaya başladığı 2018 yılından beri çözüm önerilerimizi sıralıyoruz. Buhran süresinde önerilerimizi yeniledik, geliştirdik ve kamuoyuyla paylaştık. paylaşıyoruz. Ama dinlemediler, dinlemiyorlar. “Güven veren, takvime bağlanmış yeni bir ekonomi programını derhal uygulamaya koyun” dedik. Yapmadılar. Bu programın içinde neler olması gerektiğini madde madde sıraladık. Duymazdan geldiler. Dünü birlik kararlarla ekonomiyi yönetmeye çalıştılar. Dün bankalara “yap” dediklerine bugün “yapma” diyorlar. önce gaza bastılar, şimdi acı fren yapmaya kalkıyorlar. Sonuçta, bu tek kişilik saray hükümetine güven kalmadı. Ve güven ruh gibidir. Bir kez terk ettiği bedene geri dönmez. Güvenin olmadığı yerde de ne yapsanız ekonomi düzelmez. Saray güveni yeniden tesis etmek istiyorsa atacağı ilk adım, başta sosyete damat olmak üzere artık güven duyulmayan ekonomi yöneticilerini görevden almak, ve ekonomiden anlayan liyakatli kadroların işbaşına gelmesinin önünü açmaktır. Ancak bu da yetmez. Derhal istişareye, hukuk devletine ve parlamenter rejime geçişi düzenleyen, takvime bağlanmış güçlü bir anayasal reform programını açıklamalıdır. Bununla birlikte yeni bir program ve bütçeyi meclis’e getirmeli ve en geniş uzlaşmayla geçirmelidir. Bu program, daha önce sıraladığımız ve oyunun gerçekten değiştiğini gösteren güven artırıcı önlemleri içermelidir. Bunları yapabilirler mi? sanmıyoruz. Bu yönetim iş başında kaldıkça salgın sonrasında oluşacak yeni dünya düzeninde Türkiye, coğrafi konum, üretim kapasitesi, insan kaynağı avantajlarını kullanamaz. Ama milletimiz ümitsizliğe kapılmasın. Ülkemizin yarınında; üretim ve iş imkanlarını artıracak, gençlerin işsiz kalmasını önleyecek, yeşil ekonomiyi ve dijital alt yapıyı güçlendirecek  “yeni bir büyüme ve paylaşım stratejisiyle”, hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına ve demokrasiye saygısıyla, hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği sosyal devlet anlayışıyla, kadınların hayatın her alanında, ekonomide, sosyal hayatta, siyasette, sporda eşit biçimde yer almasının önünü açacak,  esnafın, çiftçinin, emekçinin alın terinin karşılığını verecek, emekliye insanca bir yaşamı sürdürmesine yetecek imkânları sağlayacak, ülkeye huzuru ve refahı getirecek, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, milletimizi insani gelişmişlik liginde en üst sıralara taşımaya azmetmiş,  krizleri yönetmiş ve ekonomi bilen liyakatli kadrolarıyla, Cumhuriyet Halk Partisi var.

Muharrem İnce açıklaması

Bizim gündemimizde milletimizin çığlığı var. 10 milyon işsiz var. Bizim gündemimizde bundan başka bir şey yok.

 

Etiketler :