Cumhurbaşkanı başdanışmanı BBC'ye konuşurken zor anlar yaşadı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanlarından Profesör Doktor Gülnur Aybet, Türkiye'de cezaevinde gazeteci olmadığını söyledi. Aybet, "Farklı kuruluşların verdiği sayılar birbiriyle çelişiyor, Uluslararası Af Örgütü de dahil. İlk söylemek istediğim şey bu. İkinci olarak, bu kuruluşların gazeteci olduğunu iddia ettiği kişilere gelince; Türkiye'de gözaltına alınanlara bir form verilir ve ne iş yaptığı sorulur. Bu formlara profesyonel gazeteci olduğunu yazanlar var ama muhakkak gazeteci değiller. Ayrıca verilen sayıların 90'lı yıllarda adi suçlardan tutuklanan isimleri de kapsadığını fark ettik" diye konuştu.
KHK'Lİ AKADEMİSYENLER: TERÖRİST ORGANİZASYONLARI DESTEKLİYORLAR
BBC'de yayımlanan Hard Talk'ta Stephen Sackur'un sorularını yanıtlayan Aybet, ihraç edilen akademisyenlerle ilgili "Bu akademisyenlerin tamamının terörist olduğunu mu söylüyorsunuz?" sorusuna "Biri ya da diğeri, terörist organizasyonları destekliyorlar. Aksi takdirde başları belaya girmezdi" cevabını verdi.
DEMİRTAŞ DAVASI: KESİN BİR SONUÇ DEĞİL
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği hak ihlali kararı da sorulan Aybet, "Bu hala araştırılıyor, kesin bir sonuç değil. Daha sonra itiraz edebiliyorsunuz. Bahsettiğiniz kişi 30 farklı dosyada yargılanıyor. AİHM kararı sadece birisiyle alakalı. Suçlandığı davalardan birine göre insanları sokağa çağırdı ve birçok şiddet olayı meydana geldi. Birçok insan öldürüldü. Bunun sorumlusu o. Birisi de 20 yaşında bir çocuktu. Öldürülenler PKK'yi desteklemeyen Kürtlerdi. Onların insan hakkı ne olacak?" dedi.
KAVALA DAVASI: BAZI SIZINTILAR VAR
Aybet, 1 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Osman Kavala'nın davasıyla ilgili soruya "Bildiğim kadarıyla bazı sızıntılar var. Dava hakkında konuşamam, hukuk uzmanı değilim. Ama gazeteler yoluyla yöneltilen suçlamaları biliyorum. Kavala'nın vakfı Gezi olaylarını organize ve finanse etmek ve hükümeti devirmekle suçlanıyor. Tabii ki bu suçlamalara karşı kendini savunabilir ama suçlamalar bunlar, değil mi? Ve kuruluşunun Soros'un kuruluşuyla yakın bağları olduğu söyleniyor. Tüm bunlar gerçekler" yanıtını verdi.
Stephen Sackur'un Gülnur Aybet'le yaptığı söyleşinin ilgili bölümü şöyle:
'İÇERİDE HİÇ GAZETECİ YOK'
- Cemal Kaşıkçı'nın ailesinin gerçekleri bilmesi gerektiği konusundaki mücadelenin liderliğini yürüten Türkiye'nin gazetecileri hapsetmekte dünya lideri olması derin bir ironi.
Sayıları nereden aldınız?
- Dünyanın en saygı duyulan uluslararası kuruluşlarından.
Farklı kuruluşların verdiği sayılar birbiriyle çelişiyor, Uluslararası Af Örgütü de dahil. İlk söylemek istediğim şey bu. İkinci olarak, bu kuruluşların gazeteci olduğunu iddia ettiği kişilere gelince, Türkiye'de gözaltına alınanlara bir form verilir ve ne iş yaptığı sorulur. Bu formlara profesyonel gazeteci olduğunu yazanlar var ama muhakkak gazeteci değiller. Ayrıca verilen sayıların 90'lı yıllarda adi suçlardan tutuklanan isimleri de kapsadığını fark ettik.
- Gazetecileri Koruma Komitesi şu anda 150 civarında gazetecinin tutuklu olduğunu söylüyor.
Civarında diyorsunuz.
- Evet, belki birkaç eksik belki birkaç fazla.
Ben de 120'den fazla diye bir sayı gördüm. Kaç? 120 artı 1 mi, 3000 mi, 120'den fazla ne demek?
- Siz cumhurbaşkanı başdanışmanısınız. Umurunuzda olsaydı bakıp bize gerçek sayıyı verebilirdiniz. Uluslararası kuruluşlar tam sayıyı veremiyor olabilir.
Numaralar değişiyor çünkü... Bugün Türkiye'de kaç gazeteci tutuklu?
Cezaevinde gazeteci yok.
- Hiç gazeteci yok öyle mi? Peki ya tüm bu kuruluşların verdiği sayılar?
Cümlemi bitirmeme izin verin. İçeride gazeteci yok derken gazetecilik faaliyetinden mahkûm edilmiş kimse yok diyorum. Diğer suçlardan tutuklular.
- Yani cezaevlerinde düzinelerce gazeteci var ve hiçbiri yaptığı meslekle bağlantılı olarak tutuklanmadı.
Evet.
- Yani benim ve diğer tüm kuruluşların buna inanmasını bekliyorsunuz?
Size kalmış ama gerçek bu.
'YÜZLERCE AKADEMİSYENİN HAPSE ATILDIĞINI HERKESTEN İYİ BİLİYORSUNUZ'
- Türkiye'de gazeteciler bu kadar tehlike altındayken, hükümetinizin sivil topluma bir tür savaş açtığına ilişkin o kadar çok kanıt var ki... Cumhurbaşkanı tarafından işe alınmadan önce akademisyendiniz. Yüzlerce akademisyenin hapse atıldığını herkesten iyi biliyorsunuz.
Yüzlerce... Bu sayıyı şu an bize siz mi veriyorsunuz?
- Tüm insan hakları kuruluşları politik görüşlerinden dolayı son üç yılda yüz binden fazla sivilin tutuklandığını söylüyor.
Akademisyenlere bakalım. Ben üniversitenin son derece muhalif bir bölümünden geliyorum. Hiçbiri işini kaybetmedi. Hiçbiri fikirlerinden dolayı soruşturulmadı. Ve cumhurbaşkanına da son derece muhalifler. Dolayısıyla konunun bunla ilgisi yok.
FLORİAN'A YAZIKLAR OLSUN, BU YAPTIĞI AHLAKSIZCA
- Eski meslektaşınız Florian Bieber tarafından yazılan bir mektuptan bölüm okuyacağım size. 2017'de yazılmış. Ama bana yine de hala çok doğru geliyor. Size hitaben yazılmış. Sizin tanıdığınız biri. Diyor ki, "Otoriter bir rejimin savunucusu oldunuz. Bir otokratın danışmanı, destekleyicisi ve savunucusu olduğunuz için sessiz kalamam. Erdoğan hükümeti binlerce meslektaşınızı işten attı. Bunlardan 100'ü sizin okulunuz Yıldız Teknik Üniversitesi'nden. Kariyer ilerleminizi büyük insan hakları ihlallerinin üzerine inşa ettiniz ve bu affedilemez. İmza: Eski bir arkadaşınız."
Florian'ın benim yeni işimle bir meselesi olduğu belli. İstediklerini söylemekte tabii ki özgürdür. Bu sadece blogunda yayımladığı bir yazı. Bunu fark etmemişim bile. Belli ki benim işimle ilgili bir meselesi var. Kamuoyuna açık bir şekilde kişisel bir saldırıda bulundu ve bunu akademik olmayan bir dilde çirkin bir şekilde yaptı. Türkiye hükümetini eleştiren ancak benle hala dost olan birçok akademisyen arkadaşım var. Florian'a yazıklar olsun diyorum çünkü bu yaptığı ahlaksızca. Bir meselesi varsa bana kişisel olarak söyleyebilirdi. Bu işe yaramaz kağıdı bu programa taşımanıza şaşırdım.
- İşe yaramaz kağıt mı?
Evet, işe yaramaz bir kağıt. Çünkü çok kindar ve kişisel olarak saldırgan bir metin. Bunları yüzüme söyleyemezdi.
- Çirkin düşünceler demişken...
Hayır hayır, sözümü kesmeyin. Soruları çarpıtıyorsunuz. Bana bu soruyu sordunuz, cevaplamak istiyorum.
- Kendi çevrenizde mevcut baskılardan hiçbir akademisyenin etkilenmediğini söylüyorsunuz. Ama o da onlarcası işini kaybetti diyor.
Benim eski üniversitemde, cezevine atılan ya da işini kaybeden akademisyenler oldu ama terörizmi yücelten bir bildiriye imza attıkları için. Bunun neden olduğunu kendimize sormalıyız. Hiç neden diye sormuyorsunuz. Hiçbir darbe duruşmasında bulundunuz mu? Duruşmalarda insanların ağlayan akrabalarını gördünüz mü? PKK'nin elinde kaç kişi öldü biliyor musunuz? Sizce terörü yüceltmekte sorun yok mu?
- Bu akademisyenlerin tamamının terörist olduğunu mu söylüyorsunuz?
Biri ya da diğeri, terörist organizasyonları destekliyorlar. Aksi takdirde başları belaya girmezdi.
- Daha spesifik bir dosyayı soracağım. Osman Kavala hakkında konuşalım. Kendisi bir iş adamı ve filantropist. Türk ve Kürt toplumu arasında köprüler kurmaya çalışıyor. Bir yıldan uzun süredir cezaevinde. Aylardır iddianame bekliyor.
Kavala soruşturması devam ediyor. Dolayısıyla devam eden bir hukuki süreç hakkında konuşmam doğru olmaz. Ancak sürenin uzunluğu açısından bakacak olursak tek bir dava üzerinden değerlendirmemek lazım. Yargıda adli süreçlerle ilgili bir sorun var. Bunun nedeni Gülen hareketinin yargıya ve diğer tüm devlet birimlerine sızması. Yargıya diğer hepsinden daha fazla sızdılar.
- Patronunuz, yani Cumhurbaşkanı, Kavala'yı "ünlü Macar Yahudisi George Soros tarafından desteklenen biri" olarak tarif etti.
Soros tarafından destekleniyor ama öyle değil mi?
- Biliyorum. Ama "Ünlü Macar Yahudisi George Soros" ne demek? Soros ayrıca Viktor Orban tarafından komploların arkasında olmakla da suçlanıyor.
Cumhurbaşkanı'nın söylediği her şeyi bağlamından kopararak alıntılıyorsunuz.
- Öyleyse bağlam ne?
Soros ünlü biri değil mi? Yahudi olduğunu inkar edebilir misiniz?
- Yahudi olup olmamasıyla ilgilenmiyorum. İlgilendiğim şey patronunuzun Kavala'ya "Ünlü Macar Yahudisi'nin desteklediği biri" diyerek nereyi işaret ettiği ve George Soros'un Türkiye'de terörizmi desteklediği yönündeki iddialarınız.
Bildiğim kadarıyla bazı sızıntılar var. Dava hakkında konuşamam, hukuk uzmanı değilim. Ama gazeteler yoluyla yöneltilen suçlamaları biliyorum. Kavala'nın vakfı Gezi olaylarını organize ve finanse etmek ve hükümeti devirmekle suçlanıyor. Tabii ki bu suçlamalara karşı kendini savunabilir ama suçlamalar bunlar, değil mi? Ve kuruluşunun Soros'un kuruluşuyla yakın bağları olduğu söyleniyor. Tüm bunlar gerçekler.
- Bu iddialarınızı Bay Soros da Bay Kavala da reddedecektir.
Evet çünkü çok açık ki yargı bağımsızlığına saygıları yok.
- Hükümetin bu ve diğer birçok davayı ele alış biçiminin Avrupalıları Türkiye'nin Avrupa Birliği kavramlarıyla kucaklaşmasının mümkün olmadığına ikna ettiğini anlayabiliyor musunuz?
Türkiye ve Avrupa Birliği'nin ticaret ve göçmen anlaşması konusunda çok iyi ilişkilere sahip olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de 3,5 milyon mülteci yaşıyor ve dünyanın bir numaralı insani yardım yapan ülkesi. Avrupa devletleri Suriye'den kaç mülteci aldı?
- Geçen eylül ayında Merkel "Türkiye'nin AB üyesi olmaması gerektiği açık. Meslektaşlarımla üyelik müzakerelerini durdurmanın karşılıklı anlaşmalı olarak bir yolunu arayacağım" dedi. Erdoğan döneminin Türkiye'sinin AB'yle ilişkisi bu oldu.
Seçimden sonra bunu tekrarladı mı? Bunu kendinize sorun.
- Bunu kendime neden sorayım?
Çünkü bunu seçim için kullandı. Türkiye, Almanya, Fransa ve Rusya'yla İstanbul'da Suriyeli için Küçük Grup'la Astana sürecini bir araya getiren bir toplantı düzenledi. Bunu orada söyledi mi? Sayın Merkel ve Sayın Macron, Cumhurbaşkanımızla işbirliği yapmaya, Putin'le konuşmaya çok niyetliydi. Avrupalı liderlerin Türkiye'yle ilgili söylevlerinde büyük bir istikrarsızlık var.
- Türkiye'nin en etkin muhalefet liderlerinden birini engellediniz ve AİHM bunu kesinlikle kabul edilemez buldu. Derhal salınması gerektiğini söyledi ama Türkiye bunu görmezden geldi.
Hayır, çünkü AİHM böyle bir karar verdiğinde 3 ay cevap süreniz var. Bu hala araştırılıyor, kesin bir sonuç değil. Daha sonra itiraz edebiliyorsunuz. Bahsettiğiniz kişi 30 farklı dosyada yargılanıyor. AİHM kararı sadece birisiyle alakalı. Suçlandığı davalardan birine göre insanları sokağa çağırdı ve birçok şiddet olayı meydana geldi. Birçok insan öldürüldü. Bunun sorumlusu o. Birisi de 20 yaşında bir çocuktu. Öldürülenler PKK'yi desteklemeyen Kürtlerdi. Onların insan hakkı ne olacak?
Artı Gerçek