Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı gözyaşları içinde 2 Ekim'i anlattı

Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı gözyaşları içinde 2 Ekim'i anlattı
Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, yaşananları ilk kez anlattı.

2 Ekim'de Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'na giren ve bir daha çıkamayan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, yaşananları anlattı.

Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'a konuşan Hatice Cengiz'in sözlerinden satır başları:

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın evlenmek istediği için konsolosluğa gittiği ve kendisinden o süreçten sonra bir daha haber alınamadığı, bir süre sonra da Suudi Arabistan tarafından öldüğü kabul edilen Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz ilk kez canlı yayında Habertürk'te konuştu.

Cengiz, Arapça bildiğinden kaynaklı olarak, sahadaki gelişmeleri, demokratik yapıları, kültürel ve sosyal yaşantı nezdinde haberdar olmadığımız konulardan dolayı bu konulara eğilme gereği duyduğunu anlattı. "Farklı bir bakış açısıyla bakmaya çalışarak, kültürel farklılıkları araştırmak bana ilginç geldi. Röportajlar yaptım."

"Cemal Bey'i de çok yakından takip ettim. Ortadoğu Mısır, Tunus'tan dolayı biraz ön planda ama Körfez bölgesi çok fazla ön plana çıkmıyor. O bölgeyi tanımak bana göre daha elzemdi. İşim gereği birçok konferansa katılıyorum. Özellikle Körfez bölgesiyle ilgili alanlarda... Cemal Bey ile de böyle tanıştım. Kendisiyle ben tanışmak istedim. Suudi Arabistan ile alakalı elimde birçok soru vardı. Sohbet, olması gereken yere evrildi. Kısa ama dolu bir sohbetti. Cemal Bey her ne kadar Avrupa'da ve yurtdışında çok fazla tanınsa da, ülkemizde öyle değildi. Ben bu röportajı, ülkemizde yayınlayamamıştım farklı sebeplerden.. Kendisi bana e-posta yolladı ve bunun çok hoşuna gittiğini, ilgilenmemin çok değerli olduğunu söyledi."

"İlk tanışmamız o programda oldu. Söyleşinin yayınlanmasını arzu ettiğimi ve biraz genişletmek istediğimi söylediğimde, İstanbul'a geldiğinde görüşmeyi teklif etti. Akabinde Türkiye'ye geldi, görüştük. Çok hızlı bir görüşme oldu, o günkü programımız çok yoğundu. İlişkinin ilk başladığı görüşme, o görüşme oldu. Daha çok yüzde 70 özel sorular üzerine ilerledi. Arkasından gelen konuşmalar, bunun özel bir görüşme olduğunun göstergesiydi. Amerika'ya döndükten sonra da benimle görüşmek istediğini söyledi, zaten ilişkimiz başlamış oldu."

"Biz tanıştığımız zaman 1.5 yıldır Amerika'da yaşıyordu. O dönem bana Amerika'yı anlattığında, bu dönüşümün içinde yer alıp yıpranmaktansa, bu süreci orada kendi kendine geriye alıp üretmek için Amerika'ya yerleşiyor. Kısa süre sonra Washington Post'ta yazmaya başlıyor. Ancak ABD vatandaşı değil. Kısa süre önce başvuruda bulunmuştu. Suudi arabistan vatandaşı olmasının pasaport gibi sebeplerden zorluk çıkaracağını bildiği için bu yönde isteği vardı. Suudi Arabistan vatandaşlarının çoğu şu an içeride. Bunun manevi bir sorumluluğunu hissediyordu üzerinde. Arkadaşlarım yazamıyor ve hapiste diyordu. Çok büyük bir yalnızlık, manevi bir sorumluluk hissediyordu."

"Suudi Arabistan'daki ailesine dair çok fazla bilgim yok. Evliliğinden çok bahsetmek istememişti, ben de çok sormak istememiştim, çünkü çok yalnızdı. Olgun bir yaşa geldiğinde siyasi, duygusal bir yalnızlığı vardı. İstediklerini tek başına yapması onun için zordu. Tek başına hissetmesi, arkadaşlarından haber alamaması, içinde bulunduğu aşamadığından bahsediyordu sıklıkla. Cemal Bey'in duruşunu muhalif olarak tanımlamak ne kadar doğru bilemiyorum. Ülkesinde bir dönüşüm var. Yeni yapılanmadan, reformlardan, Veliaht Prens'ten bahsediyorum. Bir o kadar endişe ve heyecanla takip ediyordu. Çok eleştirdiği, ancak çok mutlu olarak yazdığı makaleleri de var. Çok vatansever olduğu yazılarından anlaşılıyordu takip ederseniz. İçerideki arkadaşlarının sorumluluğu vardı. Günün birçok kısmını bu üzüntü ve düşüncelerle geçiriyordu."

"Duygusal anlamda yapayalnız bir insan var. Yaşça olgun, ülkesinden uzak bir insan avr. Hayatının bundan sonraki sürecini güzel geçirmek isteyen biri vardı. Ailesinin olmadığını, ailesinden uzak olduğunu, bu yarayı kapatamadığını söylüyordu. Gelinen süreçte böyle bir gerçekle karşı karşıya kalıyor ve evlenmek istiyor. Biz tanıştığımız zaman, bence bu istek Cemal Bey'den kaynaklanıyor. Mesajlaşıyoruz, telefonlaşıyoruz. Birkaç defa Türkiye'ye geldi. Bir araya geldik defalarca. Onun da ilgisini çekti benim sahada çalışıyor olmam."

"Kendisi de savaş muhabirliği yapıyor mesleğe ilk başladığında, sahada görev alıyor. Onun bu alanlardaki beni yönlendirmeye yönelik tecrübesi ilişkiyi ortak ilgi alanları çok olan doğal sürecinde gelişti."

"Amerika-İstanbul arasında yaşamak istiyorduk. Başlangıç çok önemli diyordu, bu yüzden İstanbul'da ev almıştı. Türkiye'yi çok sık ziyaret eden birisiydi. Burayı çok seviyordu. Cumhurbaşkanıyla yakın bir arkadaşlığı var. Bu programında bile 3 tane programa katıldı evlilik için gelmesine rağmen. Babamın da bu yönde bir talebi vardı İstanbul'da yaşamamıza dair."

"Biz 10 Eylül tarihinde geldiğinde, 2 Ekim'e kadar geçen süre içinde evlilik hazırlıklarına başladık. Aynı zamanda onun da orada planları vardı. Dolayısıyla ailemle görüşmesi, onay vermesiyle beraber hızlı bir şekilde evlilik çalışmalarına başladık. Önce ev aldı, resmi işlemler biraz zaman alıyor, evin eşyalarını sipariş vermeye başladık. Bu en azından bir yere kadar gelsin, sonra düğün yaparız diye düşünüyorduk. 2 Ekim'e kadar geçen süreç bu şekilde tamamlandı. Belediyeye resmi müracaat yapmak için gittik.

Konsolosluğa gitme nedenimiz yabancı olan Türk vatandaşıyla evlenmek için hali hazırda evli olmadığını gösteren bir evrak alması gerekiyordu. Cemal Bey ile ikimiz gidip bunu bu yolla mı alabiliriz, yoksa başka bir yolu var mıdır diye Fatih Belediyesi'ne gidip görüştük, konuştuk."

"Konsolosluğa gidip bu kağıdı alması gerektiğini ben kendisine söylemiştim. Evlilik prosedürüne dair işlemlerin bu şekilde olduğunu söylemiştim. Konsoloslukta sıkıntı olabileceğini düşünmüştü ama onu buraya gelince araştıracağını söylemişti. Amerika'ya gidip Suudi Arabistan konsolosluğuna gidip bu evrağı istediğini ve verilmediğini, Türkiye'ye yönlendirdiklerine dair bir bilgi bana gelmedi, bunlar konuşuluyor ama böyle bir şey olsa bana söylerdi."

7-8 Eylül tarihinde Fatih Belediyesi'nin nikah işlemlerinin yapıldığı yerde buluştuk, benim Türk, Cemal Bey'in Suudi vatandaşı olduğunu, nasıl işlem yapacağımızı sorduk. Evraklar istenildi. Cemal'in halledebilir miyim diye düşündüğü asıl konu konsolosluğa gidip bunu halledebilir miyim oldu. Hatta bunu burada yapmayıp, başka bir ülkede evlenebilir miyiz diye de sordu. Yazdığı yazılar nedeniyle bu topa girmeyi, konsoloslukta gerginlik çıkmasını istemiyordu. Reddedilme endişesi vardı. Bir sorgu, ülkesine geri dönmesinin istenmesi, belki sorgu gibi bir şey yaşanmasını istemiyordu. Başka ülkeye de gitse, Suudi Arabistan konsolosluğuna gitmesi gerektiği söylendi bir Türk vatandaşıyla evleneceği için. Türkiye'de diğer yerlere nazaran daha kolay olabilir. Türkiye'nin güvenli bir ülke olduğu, başına istenmeyen bir hadise gelirse daha kolay çözüleceğine inanıyordu. Başına nasıl bir şey geleceğinden şüphelendiğini soruyordum. Ama Türkiye'nin uluslararası anlamda güçlü bir ülke olduğunu, Suudi Arabistan'ın gerginlik oluşturabilecek bir olay gerçekleştiremeyeceğini düşünüyordu.

Nikah memurluğunda yapacak bir şey kalmadığını düşününce, 'deneyelim mi, gidelim mi' gibi bir konuşma geçti aramızda. Biz de beraber olduğumuz için, evlilik sürecinde her şeyi beraber yaptığımız için, seninle gelebilirim dedim, belki de bir arkadaşıyla gidecekti. Uçağı o gün 14 dularındaydı. Yakın bir yerden taksiye bindik ve konsolosluğa yöneldik. Herhangi bir bildirim vs olmadı. Basit bir evrak talebi vardı, ama bunu talep eden Cemal Kaşıkçı'ydı. Biraz endişeliydi, ben daha fazla endişeliydim. Girip bir arkadaşıma bakacağım diyemeyeceğiniz kadar çok güvenlik vardı. O nedenle sadece kağıda endişeli şekilde bakıp etrafı kolladım o süreçte.

1 saat geçti, bir 10-15 dakika daha çıkmazsa, benim mutlaka gidip sormam gerek, uçağı kaçacak diye düşündüm. Ben bunu düşünürken, Cemal hemen çıktı, teleonlarını bana bıraktı. Bildiğim kadarıyla konsolosluğa bırakılıyor telefon, bana bırakmak daha güvenilir gelmiş olabilir. Çok neşeli bir şekilde dışarı çıktı. Ondan çok ben mutlu oldum. 1.5 yıldır ilk kez ülkesinin toprağına girmiş oldu. Sevgiyi,i alakayı, çalışanların kendisiyle ilgilendiklerini, gelip selamlaştıklarını, çok iyi davrandıklarını anlattı."

"Evrakın birkaç gün içinde çıkacağını söylemişler. O da hali hazırda seferinin olduğunu, ayrılmak istediğini söylüyor. Heralde onlar da ne zaman döneceğini soruyor. O da Salı günü döneceğini söylüyor. Onlar da tamam biz hazırlarız diyorlar. Tepkilerini, orada geçenlerini anlattığında ben de onunla birlikte mutlu oldum."

Bu sevinçle ayrıldık ve Londra'ya gittik. Yavaş yavaş eşyalar gelmeye başladı. Çantasını eve bırakmamı istedi, ben de çantasını alıp eve yöneldim havaalanına onu bıraktıktan sonra.

2 EKİM GERÇEKTEN ÇOK ZOR BİR GÜN

2 Ekim gerçekten çok çok zor bir gün. Hala anlayamadığım, anlatabildiğim olaylar değil. Bir yerde acaba bir şeyi mi atladık, ben bir şeyi mi farkedemedim dediğim bir gün. Londra'dan dönüyor. Uçağının erken gelmesi, normalden bir arkadaşıyla karşılayacaktık. O güne dair plan yapıyoruz. Salı günü gelir gelmez, hemen konsolosluğa gideceğini bilmiyordum. Ben de ona kendisiyle geleyim mi diye sordum, okulum var o gün, arkadaşıyla gideceğini söyledi. O kağıdın alınmasıyla beraber, aldığımız eşyalarla ilgili bir işimiz vardı, aynı gün Fatih Belediyesi'ne gidecktik, hepsini aynı gün halledecektik, o gün onunla gitmem gerektiği, yalnız bırakmamam gerektiğine dair anlık bir his oluştu içimde. Ben hemen arayayım diyerek, konsolosluk yetkililerini aradılar. Sanırım konuştuğu kişi size hemen döneceğiz dediler, ki biz yakınlarda bir yerde kahvaltı yaptık, saat 13.00'te uygun olduğunu söyledi arayan kişi ve biz bir taksiye binerek konsolosluğa yöneldik. İkinci gidişimizde beden dilinden hiç endişe hissetmedim.

Nikah tarihi alacağımızı da düşündükten sonra akşam yemek yeriz diye konuştuk, bu kısım beraber hayal kısmı."

Konsolosluğa içeri beraber girmeyi talep etmiştim, almadılar. İlk gidişindeki prosedürü bildiğimizi için bana telefonunu vererek gitti, sonra uzun bir bekleyiş başladı.

Cemal Bey ağır bir gribe yakalanmıştı bir program esnasında, hasta olduğunu söylemişti, beni katıldığı programa davet etmişti, o gün hastanede uzun bir süre kaldık. Burada kendisine bir şey olursa, arkadaşalrı, ailesi burada değil, ne yapabilirim diye sormuştum kendisine hastaneden dönerken, bana tavsiye edebileceğin biri var mı diye sormuştum. Bu olay, konsolosluktaki olaydan 4-5 gün kadar önce olmuştu. Bana Yasin Hoca'yı arayabilirsin, eski dostumdur dedi. Burası Türkiye, Türklerle ilgili kısım yoğunlukta olur, bunun için Yasin Hoca doğru isim olur dedi. Biz konsolosluğa giderken, aklıma bu geldi. Konsolosluğa giderken, başıma bir şey gelirse Yasin Hoca'yı ara gibi bir şey söylemedi. Bana sıkı sıkıya tembih etse, ciddi bir endişesi var ve ben çok geç aramışım büyük bir ihmal var demektir bu. İkinci gidişinde hiç tereddütü yoktu. Bu anlamda bu bilgi önemli."

AKLIMA ZERRE BÖYLE BİR DÜŞÜNCE GELMEDİ

Ben Cemal'in onlarla sohbet ettiğini, uzun süre geçtiği için ülkesinden çıktıktan sonra yaşadıklarını merak ettiklerini düşündüm, orada bir sohbet ortamı var diye düşündüm, beni bu düşünceye iten oraya girerkenki tutumuydu. Ben Suudi arabistan konsolosluğunun böyle bir kumpas kurduğunu hissetsem oraya ilk ben koşarak girerdim. Uzun bir süre bekledim orada, aman kağıdı versinler de, yeter ki sohbet etsinler diye düşündüm, aklıma zerre böyle bir düşünce gelmedi.

İlk etapta kötü bir şeyler olduğunu hissetmeye başladığımda, hemen kardeşime mesaj atarak konsolosluğun mesaisinin ne zaman bittiğini sordum, 15.30 dedi, ben buınu sorduğumda saat 16.00'dı. Birkaç arkadaşıma mesaj attım, çok büyük bir korkuya kapıldım. Kendimi yürüyecek halde bile hissetmedim, ama kalkıp bir şey yapmam gerekiyordu. Dünyadaki her şey aklımdan geçmeye başladı. İnanılmaz bir bağırma hissiyatı duydum. En yakın arkadaşımı yanıma gelmesi için çağırdım. Orada gördüğüm bir Türk çalışana Cemal Bey'i sordum, hayatımın kalanında bunu unutabileceğimi sanmıyorum Türk yetkili bana içeride kimsenin olmadığını, çıktıklarını söyledi. Belki haberi yoktur diye, hemen konsolosluğu aradım, kapıda olduğumu söyledim. Hemen dışarı çıktı bu kişi ve içeride kimsenin olmadığını, benim yanlışım olduğunu söyledi. Geçen sefer de burada beklediğimi söyledim, telefonu burada, benim yanıma gelirdi, o sırada çok büyük bir şey kaybettiğimi anladım. Çocuk sahibi değilim ama anneler böyle bir duygu hisseder snaırım. Hemen Yasin Bey'i ve Turan Kışlakçı'yı aradım. Cemal Bey'i,n çok yakını kendisi. Bu aramaları yaparken çok geç kaldım mı, bir şey oldu mu diye düşündüm. Sonra arkadaşım geldi, Turan ağabey geldi, onun aracılığıyla birkaç medya kuruluşu gelmeye başladı. Sonra bölgeden polisler gelmeye başladı. Hemen karakola giderek ifade verdim, şikayette bulundum. Gidip görevlilerle konuştular ama nasıl bir iletişim oldu aralarında bilmiyorum. O gün geceye kadar bekledim. İlk 1 saatte belki korkutmak için yapılmış olabileceğini düşündüm. Böyle bir şey aklıma hiç gelmedi. Aklıamgelmedi, gelmiş olsaydı ben de onunla girer ya da girmezdim içeri. Benimle evlenmesini hiç istemezdim, içimde çok büyük bir manevi sorumluluk kaldı. Evlenmek isteyen birinin başına böyle bir şey gelmesi hangi dilde açıklanır. Cemal Kaşıkçı gibi dünyaya mal olmuş, vatansever, milliyetçi birine böyle bir şey yapılması aklıma uzaktan yakında aklıma gelmedi."

"Takiben günlerde gitmeye devam ettik, çünkü böyle bir şeyin gerçek olması kadar olmama ihtimali de vardı. Dışarı çıkmış olsaydı kamera görüntüleri vardı, emniyet görüntülerinde görürdük. Bu bana çok büyük bir umuttu. Ta ki, Suudi Arabistan'dan özel uçakların geldiği haberi Türk medyasında çıktığı haberler bende başka bir duygu oluşturdu. İşin içidne benim sandığımdan çok daha büyük bir hadise olduğunu o gün anladım. O gün konsolosluğa gitmeyi bıraktım."

Bu konuyla alakalı soruşturma açıldı, Fatih Emniyet'e ifade verdim."

Etiketler :